Varislerin, "alerjik reaksiyonun daha nadir görüldüğü, maliyeti daha düşük ve yeniden varis oluşumunu engelleyen köpük yöntemi ile cerrahi müdahaleye gerek olmadan tedavi edilebildiği" bildirildi.
Varise bir günde sonKadınlarda varise dikkatKöpük tedavisini Türkiye'de ilk uygulayan ve ters yönden köpük uygulaması anlamına gelen "RFS" yöntemini geliştiren Operatör Dr. Halit Işıklar, yaptığı açıklamada, toplardamarın uzayıp kıvrılması, genişlemesi ve deri altında mavi-yeşil kesecikler halinde belirginleşmesi şeklinde ortaya çıkan varislerin en yaygın damar hastalıklarından biri olduğunu söyledi.
Türkiye'de görülme sıklığı yüzde 70 olan varisin, yaşla birlikte artış gösterdiğini belirten Işıklar, "Kasık bölgesinde kapakçık bozukluğu ile başlayan hastalık oranı da tüm varis hastalıklarının yüzde 60'ını oluşturmaktadır" dedi.
Işıklar, varisin başka faktörlerle birleştiğinde ciddi rahatsızlıklara yol açabildiğine dikkati çekerek, "Varislerin erken safhada tedavi edilmesi önemlidir. Başlangıçta küçük kılcal damarlardaki mavi-yeşil renkteki damar genişlemeleri, ileri safhalarda kahverengi renge dönüşerek varis ülserlerine dönüşebilir" uyarısında bulundu.
Gece oluşan kramplar, kaşıntı, şişkinlik ve ağrının varisin en önemli belirtileri olduğunu, hastaların genellikle hekime geç müracaat ettiğini ifade eden Işıklar, "Varis, hareket kısıtlılığına yol açabilir. Dizler bükülü haldeyken uzun süre oturulduğunda, bacaktaki derin toplardamarda pıhtı oluşabilir. Bu pıhtıdan kopan parçanın akciğere ulaşarak ani solunum yetmezliği ortaya çıkarmasıyla kişi hayatını kaybedebilir" diye konuştu.
‘Renkli doppler ile tam kontrol sağlanıyor’ Işıklar, cerrahi yöntemde, hastalığın bir daha oluşmayacağı yönündeki inancın doğru olmadığını belirten Işıklar, "Oysa çalışmalar, ilk yılda yüzde 20, 3 yıllık takiplerde ise yüzde 60'a yakın tekrarın olduğu yönündedir" dedi.
Işıklar, köpük yönteminde varis tedavisinde hastalıklı damarı yok etmek için kullanılan 'sclerozan' isimli ilacın özel aletinde karıştırılarak köpük haline getirildiğini ve elde edilen köpüğün çok ince iğne yardımıyla damarın içine verildiğini ifade ederek, yöntemi şöyle anlattı:
"Modern damar içi uygulaması olan köpük tedavisinde, lazer veya radyofrekans yöntemiyle diz hizasından damar içine giriliyor ve kasığa doğru damar içinden yukarıya katater denilen boru çıkartılıyor. Daha sonra estetik prensiplere uygun olarak açılan 2-3cm'lik kesiden damara ulaşılıyor ve katater yerleştiriliyor. Köpük, damar duvarıyla dengeli bir etkileşime geçiyor ve verildiği bölgede kalarak etkinliğini sürdürüyor. En önemlisi, köpüğün oluşturduğu kontrast sayesinde renkli doppler eşliğinde tedavi edilen damardaki etkinin izlenmesiyle işlemin tam kontrol altında yapılmasını sağlıyor ve doğabilecek yan etkiler en aza indiriliyor."
‘Aynı damarda tekrar varis oluşmuyor’ Işıklar, uygulama sırasında derin toplar damarla varislerin geliştiği toplar damar birleşme noktasının diğer yöntemlerde kontrol altına alınamadığında oluşan pıhtının akciğerlere gitme riski taşıdığını belirterek, "Ancak bu uygulamada, risk kasık seviyesinden yapılan girişimle sıfıra indirilmiş oluyor" dedi.
Köpük tedavisinin lokal anestezi altında yapıldığını dile getiren Işıklar, tedavi sürecinde farklı müdahalelere ihtiyaç duyulmadığını, sonucunda da estetik bakımdan rahatsız edici yara izlerinin oluşmadığını söyledi.
"Köpürtülerek verilen ilaç, varisli damarın büzülerek yok olmasını sağlar. Varis şeklini almış damar sonsuza kadar yok edildiğinden aynı damarda tekrar varis oluşmaz. Sıvı sclerozan maddelerin, damar içinde kan ile karıştığında etkinliği azalırken, köpük yönteminde damar duvarıyla dengeli bir etkileşime geçer ve verildiği bölgede kalarak etkinliğini sürdürür.
Ayrıca, sıvı sclerozan maddelerle yapılan tedavinin, renkli doppler ile kontrolü mümkün olmazken köpüğün oluşturduğu kontrast sayesinde renkli doppler eşliğinde tedavi edilen damardaki etkisinin izlenebilmektedir. Bu da işlemin tam kontrol altında yapılmasını sağlamaktadır. Dolayısıyla doğabilecek yan etkiler de en aza indirilir."
Operasyon sonrasında 1 saat yürümek gerekiyor Köpük yönteminin, son yıllarda tüm dünyada çok tercih edildiğini dile getiren Işıklar, uygulamanın muayenehane veya poliklinik koşullarında, lokal anestezi altında ve her seansta belli bir bölgeye uygulandığını anlatarak, şunları kaydetti:
"Alerjik reaksiyon son derece nadirdir. Verilen ilacın damar dışına sızması renk değişikliğine yol açabilir. Tedavi sonrası bu bölgede oluşan morluklar ve şişlikler geçicidir. Kullanılan ilaç miktarı azaldığı için daha ekonomiktir. Vücuda verilen ilaç azaltılmış olduğu için toksik doza yaklaşılmamış olunur. Köpürtüldüğü için 4-5 katına çıkan ilaç sayesinde aynı seansta daha fazla damar tedavi edilebilir. İlaç miktarı azaldığı için damarın vereceği reaksiyon azaltılmış olur. Daha az pıhtı oluşur ki bu tedavi sonrası şişlik ve ağrının daha az olmasını sağlar. Çok kalın (2 parmak genişliğinde) varislere uygulanabildiği gibi iğne girebilecek kadar ince kılcal varislerde de rahatlıkla uygulanabilir. Verilen ilaç miktarı az olduğundan damar dışına kaçması ciddi sorun yaratmaz."
Işıklar, hastaların uygulama sonrasında bir saat yürümesi ve tüm varis tedavilerinde olduğu gibi varis çorabının en az 3 hafta giyilmesi gerektiğini belirtti.
Varis hastalarının gün içerisinde çalışırken ya da yolculuk yaparken uzun süre hareketsiz kalmamaları ve ara ara bacak hareketleri yapmaları gerektiğini ifade eden Işıklar, kilo fazlası olanların zayıflaması, ağrı olduğu zamanlarda soğuk suyla duş alınması, aşırı sıcak ortamlardan kaçınılması, fizik tedavi desteği alınması ve uzun süre topuklu ayakkabı giyilmemesi tavsiyelerinde bulundu.
Köpük tedavisinde RFS uygulaması Köpük tedavisinde ters yönden köpük uygulaması anlamına gelen "RFS" yöntemini de kendisinin geliştirdiğini anlatan Işıklar, bu yöntemin de şu anda yurt dışında uygulandığını söyledi. Işıklar, şunları kaydetti:
"Ama ilk başlayan kişi olarak 300 üzerinde hasta sayısı ve en uzun hasta takibi bana ait. RFS lazer, klasik köpük tedavisi, radyofrekans gibi yöntemlerden lokal anestezi altında uygulanması, kasıktan yapılan müdahale sonucunda komplikasyonları ortadan kaldıran, hem ekonomik hem de 5 yıllık takiplerde yüzde 98 başarı sağlıyor. Bu tedavi cerrahinin yerine geçiyor ve büyük damarlarda uygulanıyor.
Micro sclerotherapy yöntemiyle de patenti bana ait olan T-fly mikroscleritherapy setini kullanarak en ince damarların içine girerek uygulama yapılabiliyor."
(AA)