KONDA'nın Genel Müdürü ve T24 yazarı Bekir Ağırdır, Netflix'te yayınlanmasının ardından büyük yankı uyandıran Bir Başkadır dizisiyle ilgili olarak kaleme aldığı yazısında, "Özellikle ‘bizim akvaryum’ dediğim, Netflix’e ulaşan insanlar açısından ne oldu da bu kadar fenomen haline geldi bu dizi? İçinde bulunduğumuz pandemi süreci iki önemli toplumsal duygu halini etkiledi. Bir, bizim akvaryum, ilk defa, ülkenin okumuş yazmışları, kendi ailesinden başlayarak unuttuğu birtakım alanlara yeniden özen gösterme ihtiyacı duydu. Sokaktaki aç hayvanlar diye başlayıp yoksullukla mücadele gibi, geniş bir spektrumda hayata ve kendimize yeniden özen göstermek gibi bir duygu halini yaşıyoruz. Bunun da çok değerli ve geleceği belirleyecek ana unsurlardan biri olduğunu sanıyorum. Bir dönem yurtdışına gitmeleri konuşuyorduk ki haklı nedenleri vardı insanların ama kaldık burada ve şimdi birlikteyiz. İlk defa bununla birlikte yaşamayı öğreniyoruz. İkincisi de dayanışmayı yeniden keşfetme hali" dedi.
Ağırdır, İstanbul Life dergisinde yer alan "Türkiye gecikmiş bir modernleşme yaşıyor ve geç kalmış olmanın telaşıyla son derece hızlı ve sığ yaşıyor belki" başlıklı yazısında, "Bugünkü zorluğu göğüslemek için bunlar yeterli ama yarınki daha iyi bir hayatı inşa etmek için umuda ihtiyacımız var. Siyasetinin veya sattığın ürünün yarına dair bir umut üretiyor olması lazım. Dolayısıyla ‘Bir Başkadır’, tam da bu duygu halinin üzerine oturdu. Bu dizi, pandemi, ekonomik kriz ve siyasi gerilimin olmadığı bir ortamda yayımlansaydı bu kadar fenomen olur muydu, emin değilim. İnsanlar gördüler ki 160 dairelik sitelerde, apartman tarlalarında oturuyorlar, etraflarına bakıp onlar solcuymuş, bunlar Aleviymiş diye burun kıvırırlarken şimdi ilk defa fark ettiler ki aynı riskin içindeler. Bu duygu halinin açtığı bir fırsat alanı var. Bir diğer konuysa şu: Gölün buz tutması gibi, yüzeyde hâlâ buz tabakası duruyor, o siyasi kutuplaşma var gibi görünüyor ama aşağıda, gündelik pratiklerde, hayatın içinde karşılıklı bir yumuşama hali var" görüşünü savundu.
Türkiye'nin gecikmiş bir modernleşme yaşadığını belirten Ağırdır, "Dünyanın 30’larda, 40’larda yaşadığı modernleşmeyi Türkiye bugün yaşıyor. Geç kalmış olmanın telaşıyla son derece hızlı ve sığ yaşıyor belki. Bir yandan da kutuplaşma ve kimliklere sıkışma nedeniyle ayrı ayrı yaşıyormuş gibi. Farklı tatil köyleri, farklı lokantalar, farklı bankalar, farklı siteler ama içlerindeki ritüeller aynı. Tek fark, bir tarafın inancı veya diğer tarafın seküler hayat tarzı. Gündelik pratikler üzerinden bakıldığında savrukluk yerine ortak bir alan görüyoruz ve bu alan genişliyor. Bir yandan modernleşme hızlı ve telaşlı yaşandığı için değer dünyaları değişiyor, metropolleşmeyle beraber ayıplar, günahlar, tanımlar değişiyor, ama yenileri konusunda bir ortak mutabakat üretilemediği için de bir savrukluk hali var. Belki de bizi bu korkutuyor" ifadesini kullandı.
Yazını tamamını okumak için tıklayın.