Koronavirüs

Klinik psikolog Gezmiş: Koronavirüs salgını nedeniyle daha kötüsünü düşünüp haline şükretmekte korkutucu bir 'yetinme' iması var

30 Mart 2020 14:28

Koronavirüs salgını toplum psikolojisini de etkiliyor. Salgın nedeniyle evlerinde kalan ya da geçinebilmek için dışarıya çıkmak zorunda kalanların yaşadıkları süreçle baş etme yöntemleri konusunda değerlendirmelerde bulunan klinik psikolog Elif Okan Gezmiş "Kendinden daha kötü durumdakileri düşün, daha kötü nasıl olabilirdin öyle düşün ve mutlu ol tavsiyelerinin acımasızca yarıştırıldığını" söyledi.

Twitter hesabından açıklamalar yapan klinik psikolog Gezmiş şöyle yazdı: 

"Esasında terapistlerin her zaman duyduğu bir şeydir: Biliyorum benimki de dert değil ama... İnsanlar neler yaşıyor, ben de tutmuş nelere üzülüyorum... Eminim içinizden bunun için terapiye mi gelinir diyorsunuzdur... 

Hatta bazı şarlatanlar bunu 'danışanlarına' öneri diye bile getirir. Pozitif düşünce safsatası buraya oturur. Kendinden daha kötü durumdakileri düşün/daha kötü nasıl olabilirdin öyle düşün ve mutlu ol: Neyse ki sevmesem de bir işim var, bana kötü de davransa babam hayatta, vs...

"Daha kötüsünü düşünüp haline şükretmekte korkutucu bir 'yetinme' iması var"

Şükretmenin insan psikolojisi için faydalarını biliyoruz ama orada kasıt daha kötü nasıl olabilirdiyi düşünüp haline şükretmek değil. Bizim şükürde böyle korkutucu bir 'yetinme' iması var. Halbuki gerçek bir şükran duygusu olana olduğu haliyle teşekkür borçlu olma hissi taşır.

Yani sabah uyandığınızda bu sabah da uyandığınız için mutlu hissetmek. Birileri öldü, ben en azından uyandım buna da şükür değil. Bu sabah da uyandım. Bir gün daha yaşıyorum. Sevdiklerimle geçirecek bir günüm daha var. Bugünü doyasıya değerlendireceğim gibi... 

Spiritualistler böyle mesajları çok vurgularlar ama onlarınki de biraz abartı olduğundan deli saçması gibi görünür. Yedi yirmi dört iyi ki uyandım, iyi ki acıktım, merhaba güneş, iyi geceler ay diye de dolaşamayız. Bu da eğreti, zorlama bir yaşayış olur.

"Başkalarına bakıp bizdeki iyi şeylere şükretmek değil"

Dolayısıyla evet, halimize şükretmek önemli ama bu, başkalarına bakıp bizdeki daha iyi şeylere şükretmek değil. Kendi hayatımızı kendi içinde değerlendirmek. 'BANA ÖZGÜ iyi şeyler, BANA ÖZGÜ kötü şeyleri nasıl telafi ediyorum'u düşünmek. Başkalarını karıştırmadan.

Sorunların, sıkıntıların acımasızca yarıştırıldığı sosyal medya bu tür bir şükran bir duygusunu kesinlikle beslemiyor, hatta aksine zedeliyor. Burada evin kira mı diye başlayan, maaş bordrona, ailendeki kişilerin yaş grubuna vs. uzanan sonu gelmez bir üzülebilir misin şeması var.

Ben de bazen kendimi bu tuhaf skalada kendime yer ararken buluyorum: Maddi açıdan azından bir süre idare edebilecek durumdayım, evde kalabiliyorum. Dolayısıyla şikayet etmeye hakkı olmayanlar grubundayım. Ama eşim hekim, her gün risk altında yaşıyoruz.

Eşim her gün, her an o virüsü kapabilir. Halihazırda kapmış olabilir. Ufak bir bebeğimiz var, ya ikimiz de ölürsek? Ya o ölürse? Ya ben ölürsem? Ama en azından ben evde kalabiliyorum. Bak hem annenin hem babanın çalıştığı aileler var. Onlar ne yapsın?

Kaygımızı bazı kendimizce rasyonel gerekçelerle önce meşrulaştırmak, sonra da içsel bir pazarlıkla hafifletmek zorunda kalıyoruz. Oysa insan duygusu gerekçe gerektiren bir şey değildir. Bazen, başkalarına da saçma da gelse, bir şeylere üzülebilir veya bir şeylerden korkabiliriz."