İnternet yayıncılığını “düzenleyen” 5651 sayılı kanunun “kişilik hakları ihlalleriyle ilgili” 9. maddesi resmen yürürlükten kalktı. Madde Anayasa Mahkemesi tarafından 11 Ekim 2023’te iptal edilmişti. Cumhuriyet yazarı Barış Pehlivan, “Peki, kişisel hakları korumaktan ziyade eleştirel haberleri engellemek için kullanılan bu maddenin kaldırılması ne anlama geliyor? Dahası, bundan sonra ne olacak?” sorularını yönelttiği bugünkü yazısında Prof. Dr. Yaman Akdeniz’in görüşlerini aktardı.
Akdeniz'in açıklamaları şöyle:
“Bugün itibarıyla 5651 sayılı yasanın ‘kişilik hakları’ ile ilgili, sizin de çok sayıda yazınızın engellenmesine ve hatta yayından çıkartılmasına sebep olan 9. madde artık yok. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı dün yürürlükten kalktı ve mevzuattan da bu madde çıkartıldı. Dolayısıyla, yeni bir düzenleme yapılana kadar sulh ceza hâkimliklerine kişilik hakkı ihlali iddiasıyla erişim engelleme veya içerik çıkartma iddiasıyla başvurulamayacak.
Tabii ki bu ‘kişilik hakları da tamamen korumasız kaldı’ anlamına gelmiyor. Hukuk ve ceza davaları devam edecek fakat, yeni bir düzenleme yapılana kadar kişilik hakkı ihlali ile ilgili taleplerin hepsini sulh ceza hâkimlikleri reddetmek zorunda. Çünkü artık yasal dayanak yok.
Türk hukukunda kişilik hakları birden fazla şekilde korunuyor ve bunlardan sadece bir tanesi yok oldu. Diğerlerine baktığımızda, gazetelere gönderilen ve internet medyasının da Basın Kanunu’na dahil edilmesinden sonra onlara da gönderilebilen tekzip metni yayınlanması yaptırımı duruyor. Keza internet yayınlarıyla ilgili hukuk yoluna başvurmak veya savcılıklara suç duyurusunda bulunmak da halen mümkün.
Bununla birlikte, Şubat 2014’ten bu yana verilen sulh ceza hâkimlikleri kararlarını incelediğimizde; ifade ve basın özgürlüğü ile kişilik haklarının korunması arasındaki dengenin, ağırlıklı olarak kişilik haklarını koruma yönünde olduğunu EngelliWeb raporlarımızdan görüyoruz. Sizin de onlarca belki de yüzlerce haberiniz tüm kariyeriniz boyunca bu madde yaptırımına maruz kaldı. Sıkı bir okuyucunuz olarak ve sizin yazılarınız hakkındaki kararları da incelemiş birisi olarak, bu kararların tamamının yanlış olduğunu değerlendiriyorum.
Kaldı ki Anayasa Mahkemesi’nin de defalarca belirttiği ve bizlerin de yapmış olduğumuz başvurularda söylediğimiz bir nokta var: Sulh ceza hâkimlikleri herhangi bir yargılama yapmıyor, talep ve dosya üzerinden karar veriyor ve verilen kararların büyük bir kısmı da siyasi nitelikli olmakla birlikte, itiraz aşamasında da başarı şansı yok. O zaman da tek çare Anayasa Mahkemesi’ne başvurup, yıllarca beklemek oluyordu. Dolayısıyla, iptal edilen yasa hükmü bahsettiğiniz dengeyi ne kâğıt üstünde kurabildi ne de uygulamada bu denge hâkimlikler tarafından gözetildi.
Uygulamada biz Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesi, hükümete yakın kişi, kurum ve şirketler tarafından yapılan tüm başvuruların kabul edildiğini gördük. Dolayısıyla ‘kişilik hakları’ bahanesiyle bazı kişi ve kurumlara mutlaka koruma verilirken, ifade ve basın özgürlüğü istisna hale geldi. O bakımdan bu hükmün çok gecikmeli de olsa iptal edilmesi çok önemli. 2015’ten beri bunun mücadelesini verdik, yüzlerce başvuru ile Anayasa Mahkemesi’nin görmek istemediğini sonunda gösterdik.”