Palto ya da çizme giymeyi seven her kadının kış kadını olduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Kış kadını olmak… Yaz kadını olmaktan daha mı zor? Peki, yaz kadını olmak, kış kadını olmaktan daha mı eğlenceli? İşte cevapları…
Yaz çoktan bitti. Peki, yaz kadınlarına ne oldu? Sonbaharın en güzel günlerini geride bırakıp, kışa girmeye hazırlandığımız bu günlerde yaz kadınları ne yapıyor acaba? Parmak arası terlikler için aynı şeyleri söyleyemesek de küçük elbiselerini bir süre daha giyebilirler.
Opak çorapları da hesaba katarsak, yazlık giysilerinin Aralık ayı başına kadar onları bir süreliğine daha idare edebileceğini düşünebiliriz. Peki ya sonra? Kış iyice bastırdığında, geceler uzun mu uzun uzadığında ne yapar bu kadınlar? Belki gülüşleri ya da havalarıyla yaz etkisi yapmaya devam edebilirler ama ötekilerde kış çoktan başlamışsa yapacak çok da bir şeyleri kalmadığından işkence ayları başlar…
Kışlıklar içinde geçecek zaman, çeşitli yerlerde uygulandığını bildiğimiz işkence çeşitleri gibi öldürmese de, bazı yaz kadınları için o işkenceden daha da beter. Çünkü onların düşündükleri, yaptıkları hep Yaz’dır, oraya bir türlü kış gelmez. Zaten hep Yaz olmanın, Yaz’da kalmanın ne gibi bir kötülüğü vardır bir türlü anlamazlar. Kuş kadar hafif geçirdikleri mevsimleri Yaz, yerini Kış’a bıraktığında, günler de hayat da ağırlaşır, geçmek bilmeyen gecelerin sabahında giyinmek bile zor gelir. Kış giysilerinin dayanılmaz ağırlığı hafif düşünceleri kolaylıkla ezer ve yok eder. Onlar için artık kış uykusu başlamıştır.
Devir, kış kadınlarının devridir. Yaz mevsiminin yarattığı o boşluk hissinin, insanı sinir edip kör eden ışığının yerini, onlara Kış’ın tüy gibi hafif gelen ağırlığı alır. Kasım ayına girdik ve Kış kadınları için çoğu zaman “işkence” niteliği taşıyan yaz günleri çoktan sona erdi, eğer sağ kurtulabildilerse - çok şanslı bir son olurdu bu - coşkulu bir eve dönüş yaşanmakta.
Yapraklar dallarında sararmaya başladı bile. Ama sararmaları yetmez, kış kadınları yaprakları en çok yere düştüğünde severler. Halston çizmeleriyle sararıp yere düşen yaprakların üzerinde gezmeye bayılırlar. Ancak asıl veda, yaprakların Yaz’ın göz bebeği havuzlara düşüşüyle yaşanır. Yaprakların içinde yüzdüğü bir havuz, kış kadınlarına hemen koşup bir pelerin giymeyi ya da uğultulu bir tepeye çıkıp denizi seyretmeyi düşündürtebilir. Artık onların zamanı başlamıştır. Yaz kadını, havuzları yaz boyunca bikinileriyle cennete çevirir, kış kadını içinse cennet, sararmış yaprakların içinde yüzdüğü bir havuzda gizlidir.
Pelerinler, trençkotlar, ceketler ve çizmelerle aşk başladı bile. Ama bunlarla yaşanan aşk, kış kadını olmaya yetmez. Kış kadını tüm kasvetine ve karanlığına rağmen kışın mutlu olan kadındır. Ceket ya da çizme giymeyi seven her kadın kış kadını olamaz.
Gerçek bir kış kadını kışı sabırsızlıkla bekler, yazla flörtleşse de onun aşkı her sene bir başka gardıropla gelen Kış’tır, Kış’tadır.
Bunca anlatılandan da anlaşılabileceği gibi kış kadınları, bazıları (!) için pek de eğlenceli olmayabilir. Zaten eğlence, hafiflik gibi kavramlar daha çok yaza ve dolayısıyla yaz kadınlarına ait kavramlardır. İşte sorun da burada. Yaz kadınları ancak yazın kısacık gecelerinde, yani kısa bir süre eğlenir. Aslında kısa süren ne varsa onunla yetinirmiş gibi görünen ama daima sonrasını ve dahasını bekleyen, niye bu kadar kısa bir süre sürdü diye ağlayıp üzülen de yine onlar olur.
Kış kadınlarının asla böyle bir misyonu ya da derdi yoktur. Onlar en soğuk kış gecelerini dahi ister mikro mini elbiseleriyle, ister sohbetleriyle kendileri ve de etraflarındakiler için ılık yaz akşamlarına çevirebilir. Yani kış kadınları da eğlencelidir ama o eğlencelerin hep bir geri planı bulunur, arkasında düşünce-sizliklerin yarattığı boşluklar yoktur. Tabii bir kış kadını belki de böyle bir boşluk ya da düşüncesizlik anının hafifliğini yaşayabilmek için çok şey verebilir. Ama bu pek de mümkün olmaz. Bu kadınlar Kış’ın karanlığından, çizmelerinden, paltolarından, kazaklarından, kasvetinin yarattığı şıklıktan beslenir. Kimse karanlıkla onlardan daha iyi baş edemez.
Tabii bir de arada kalmış Bahar kadınları vardır. Onlar ne hafif ne de ağır olmayı becerirler. Güneşli bir günde bikinileriyle havuzun kenarında oturup sohbet etmeyi severler ama bir türlü içine girip yüzmezler. Ne kış ne de yaz kıyafetlerinin içerisinde huzur bulurlar. Belirsizlikle, kararsızlıkla yoğrulur, değişir dururlar. Bazen eğlenirler, bazen düşünürler, bazen de hem düşünür, hem de eğlenirler. Onlar için yapraklar, dallarında ya da havuzlarda değil, ancak havada uçuştuğunda güzeldir. Kış mı? Opak çorap ve yazlık ayakkabılar, kürk ve çıplak bacaklar… Yaz mı? Mini elbiseler ve çizmeler, şortlar ve botlar… Arada bir yerlerde kalmış bu kadınlarda her mevsim Bahar’dır…