T24 - Türkiye’nin gizli anayasası olarak bilinen, devlet kriptosu Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nin (MGSB) tüm detayları netleşti. Aylardır hakkında sayısız spekülasyon yapılan, ancak yeni bitirilen belge, bu pazartesi itibarı ile devletin zirvelerine de ulaştırıldı.
Hürriyet gazetesinden Metehan Demir'in haberine göre; çok gizli kodları ile Türkiye’nin hayalet belgesi kabul edilen MGSB tarihte ilk kez tehdit ve risklerin fırsatlara dönüştüğü vizyoner bir metin olarak hazırlandı. Süreçte çok yakın rol alan askeri ve diplomatik kaynakların verdiği bilgiye göre bugüne kadar hakkında çok fazla spekülasyon üretilen kritik belge geçen hafta netleştirildi.
Başbakan'ın masasında
Hafta başından itibaren de ilk kez Başbakanlık, Genelkurmay, Dışişleri ve İçişleri Bakanlığı başta olmak üzere devletin temel birimlerine gönderildi. Halen Başbakan Tayyip Erdoğan’ın masasında olan belge, ekim sonundaki Milli Güvenlik Kurulu toplantısında resmiyet kazanacak. Ardından da Türkiye’nin kırmızı kitabı, TSK’nın Türk Milli Askeri Strateji Belgesi (TÜMAS) ile İç ve Dışişleri Bakanlıkları’nın Strateji belgelerine esas oluşturacak. Belge, son olarak 2005’de hazırlanmıştı.
İrtica kelimesi tamamen çıkarıldı
İrticanın, cumhuriyet tarihinde ilk kez metinden isim olarak tamamen çıkarıldığı MGSB’de, iç güvenlik bölümünde, "din istismarı ile aşırı dinci örgütler" ise teker teker mercek altına alındı. Ama irtica ve tehdidi kelimesi tarihe gömüldü. Aşırı sol örgütlerle birlikte PKK terör örgütünün faaliyetleri, alınması gerekli tedbirler ve yarattığı bölücü tehdit olarak ayrı başlık altında analiz edildi.
22 sayfa iki katına çıkarıldı
MGSB, daha öncesinde 22 sayfa ve iç, dış güvenlik ve savunma olarak 3 ana bölümden oluşuyordu. Bu kez yine 3 aynı bölümde tesis edildi. Ancak, bu kez devletin vatandaşını potansiyel tehdit görmediği, yerine kendine ve vatandaşına güven esasına dayalı görüşün hakim olduğu 48 sayfalık bir metne yayıldı.
Darbe ve çeteye atıf
Belge, Türkiye’de darbeler ve çetelerin engellenmesi adına da üstü kapalı mesaj içeriyor ve "Demokratik sistemin temel kurumlarının da anlayış ve desteği ile demokratik kurallarla işletilmesinin sağlanması" yönünde cümle yer alıyor.
Tarihte ilk kez
En ilginç olan yeniliklerden biri de, bugüne dek olmayan ama dünya ile aynı anda Türkiye’yi de tehdit eden ve yakından izlenmesi gereken bazı konuların belgeye dahil edilmesi oldu.
Bugüne dek sadece bölücü terör ve irtica ile bazı komşulara odaklanan MGSB’de ilk kez şu noktalar yer aldı:
-Siber tehditlerin ulusal güvenliğe etkileri
-Küresel ısınma ve iklim değişikliklerinin getirdiği dengesizlikler, felaketlere karşı genel politikalar
-Türkiye’nin şimdi avantaj olan genç nüfusunun yaşlanarak 2049’dan itibaren yaşlı bir ülke olarak ülkenin yönetmekte zorlanacağı bir sürece dönüşmesi ihtimali, alınacak tedbirler.
-Dünyanın ana bölgelerini bağlayan ve Türkiye’den geçen enerji nakil hatlarının ülkeye verdiği avantajların milli siyasete avantaj olarak yansıtılması.
-Uzay teknolojilerinin ülke menfaatlerinde daha aktif kullanılması. Uyduların istihbarat temininde daha etkin kullanımı.
Dış ilişkiler
Mavi Marmara krizine hiç değinilmeyen belgede İsrail’in bölgede yarattığı istikrarsızlara ise işaret ediliyor ve yine de bu ülke ile ilişkilere önem de atfediliyor. Irak’ın Kuzey’indeki Kürt oluşumlarından, İran’ın nükleer çalışmalarına, Yunanistan ile Ege’de yaşanan sorunlara da teker teker atıf yapılıyor.
12 mil savaş sebebi
Kaynaklar, yeni belge ile Türkiye’nin Yunanistan’ın karasularını 12 mile çıkarmasının artık savaş sebebi saymayacağı gibi bir durumun ise söz konusu olmadığını, aksine bu konuda belgede diğer sorunlarla birlikte atıf bulunduğunu ve bir aksi karar alınacaksa da bunu TBMM’nin alabileceğini özellikle belirtiyor.
Kritik açıklama
Belge ile ilgili bilgi veren önemli bir yetkili şunları söyledi:
"Bu çalışma, vatandaşının huzur, güvenlik ve refahının arttırılması ile hak ve özgürlüklerin dünya standartlarına çıkarılması esasına dayalı olarak yapıldı. Bu kez kuşkucu bir şekilde kimse en baştan potansiyel devlet ve millet düşmanı olarak görülmedi. Uluslararası ilişkilerde de ülkelerle sorunlar kabul edildi ve bunlar tanımlanarak, menfaatlere zarar verilmemesinin çerçeveleri net bir şekilde çizildi. Ancak, hangi ülke olursa olsun Türkiye’nin kendi milli ve ekonomik menfaatleri anlamında köprüler atılmadı. Yani, tehdit ve riskler göz ardı edilmeden yaratılabilecek fırsatlara da kapılar kapatılmadı ve olabildiğince vizyoner bir tavır korundu."