Magazin

'Kırmızı Halı'da Saadet

Bu yıl Cannes'da Türk yapımı yok ama Türk oyuncu var

16 Mayıs 2009 03:00

Bu yıl Cannes’da Türk yapımı yok ama Türk oyuncu var.
Bulgar yönetmen Kamen Kalev’in “Directors’ Fortnight” kategorisinde gösterilecek filmi “Eastern Plays”de rol alan Saadet Işıl Aksoy, kırmızı halıda yürüyecek.

Bu yıl Cannes Film Festivali’ne katılan Türk yapımı yok ama Türk oyuncular var. Bulgar yönetmen Kamen Kalev’in festivalde “Directors’ Fortnight” kategorisinde gösterilecek olan “Eastern Plays” adlı filminin kadrosunda yer alan Hatice Aslan, Saadet Işıl Aksoy ve Kerem Atabeyoğlu yarın Cannes’da kırmızı halıda yürüyecekler. Işıl Aksoy hem bu filmi hem de özel hayatı hakkında konuştu.

El Yazısı mutlaka çekilmeli

Geçtiğimiz yıl Altın Portakal’da senaryo geliştirme ödülü alan Ali Vatansever’in yeni filminde rol alacağınızı duyduk...
- Filmin adı “El Yazısı”. Benim dışımda şu an kesinleşen oyuncular arasında Mehmet Ali Nuroğlu ve Serkan Altunorak var. Bolu’da çekimler yapacağız.
Filmde, bir kasabada yabancı bir öğretmenin gelmesi bekleniyor ve bir turistin yolu kasabaya düşüyor ve bunun etrafında dönen bir hikâye var.
Ben de İstanbul’dan gelmiş kasabada eczacılık yapan bir kızı oynuyorum. Filmin çok güçlü bir senaryosu var. Zaten sizin de belirttiğiniz film senaryo ödülü aldı. Bu film mutlaka çekilmeli, çekilmezse çok yazık olur. Eğer yeterli sponsor desteğini bulursak bu filmi hemen çekeceğiz.

Evlilik size ne ifade ediyor?
- Kendi ailemi kurmak isterim elbette ama hiç öyle bir hissim yok şu anda. Zamanı geldiğinde olur, acelem yok yani.

İlişki kavramınızda neler var?
- Eğlenceli olması gerekli. Birbirimizin hayatını kolaylaştırabilmeliyiz. Günlük hayatta dış etkenler bizi üzebiliyor. Hayatı kolaylaştırabilmek ilişkinin de ömrünü uzatıyor.

Kamen Kalev’in filmi “Eastern Plays” ile Cannes yolcususunuz. Kalev ile yolunuz nasıl kesişti?
- 2007 yılında Cannes Film Festivali’ne “Yumurta” filmiyle gitmiştik. Kamen Kalev ile o zaman tanıştık. Cannes’a kısa filmiyle katılmıştı. Aradan birkaç ay geçtikten sonra Saraybosna Film Festivali’nde daha uzun konuşma fırsatımız oldu. Yazdığı senaryoyu çok beğendim ve teklifi kabul ettim. Zaten Kamen’i de tanışır tanışmaz çok sevmiştim. Hem genç hem de pozitif biri. O da ilk uzun metrajını çekti. Dünyanın başka bir yerinden yeni nesil yönetmenlerden biriyle çalışıyorum bu çok güzel.

Hatice Aslan ve Kerem Atabeyoğlu’nun filme dahil olmalarında sizin mi parmağınız var?
- Film için benim oynadığım Işıl karakterine Türk aile gerekiyordu. Ben de Kamen’i Harika Uygur ile tanıştırdım. Onlar iyi anlaşınca Harika da Hatice Hanım ve Kerem Bey’i yönetmenle tanıştırdı. Böylece onlar da filme dahil oldular.

Çekimler ne zaman yapıldı?
- 2008’in ağustos ayında Sofya’ya gittik. Yaklaşık bir buçuk ayda çekimler bitti. Sonra ekip İstanbul’a geldi, burada da çekimler yaptılar. Film resmen gerilla usulü çekildi. Öz ve genç bir ekiple anında çözümler üretip garip yöntemlerle çektik filmi. O dönem çok keyifliydi. İsveç’te film fonlarından maddi destek aldılar ve filmin montajı da İsveç’te yapıldı.

Siz filmi izleyebildiniz mi?
- İzleyemedik... Cannes’da izleyeceğiz. “Directors’ Fortnight” adlı bölümde gösterilecek. Umarım film orada güzel tepkiler alır.

Biraz da filmin konusundan bahseder misiniz?
- “Eastern Plays”in Türkçe adı “Doğu Oyunları”... Türkiye’den Almanya’ya oğullarını ziyaret etmeye giden bir aile yolda Sofya’da duraklamaya karar veriyorlar ve orada başlarından çok ilginç olaylar geçiyor. Aslında Türk ailenin başından geçen olayların özelinde Bulgaristan’ın son durumuna göndermeler yapılıyor.

Filmde Türk aile babası Kerem Atabeyoğlu’nun çok ciddi bir dayak sahnesi varmış. Bu sahne nasıl çekildi?
- Birebir fiziksel mücadeleye giren oydu ve zorlandı. Yanımızda bir dublör eğitmenimiz vardı. Gerilla usulü çekildi film ama gerektiğinde de yönetmenimiz gereken bütün imkanları seferber etti. Kerem Abi’nin vücuduna korumalar takıldı ve nasıl yumruk alacağı ve atacağı anlatıldı. Onun profesyonelliğiyle çekimler hızlı ilerledi. O gece çekimler bizim için çok zordu. Kerem Abi’yi filmde dövenler Bulgar ırkçı bir grup. Grubun lideri oyuncu ama diğer oynayanlar gerçekten sokakta yaşayan serserilerdi. Çekimlerde bir yerden sonra korkmaya başlamıştık. O da bizim için çok değişik bir tecrübeydi.

“Yumurta” filminden bu yana kısmetiniz açıldı diyebilir miyiz?
- Genelde şanslı olduğuma inanıyorum ama bu hayatta yaptığınız seçimlerle de alakalı.

Ailemle yaşıyorum kira derdim yok

Kariyerinizde kendinizi ne yöne kanalize ettiniz?
- Sinema filmlerinde olmak istiyorum. Ama sadece sinemada olayım diye de filmlerde yer almayı tercih etmiyorum. Bir de hangi işi yaparsam yapayım keyif almaya, neşeli bir ortamda çalışmaya özen gösteriyorum.

Televizyon dizilerinde aynı neşeli ortamı yakalayabiliyor musunuz?
- Dizilerde çok yoğun tempoda çalışılıyor ama pozitif enerjimle zorlukları atlatmaya çalışıyorum. Reyting çok önemli ama ben “Dizi bu hafta kaçıncı oldu” gibilerinden sorularla kendimi bunaltmamaya çalışıyorum. Önceliğim canlandırdığım karaktere kafa yorup elimden gelenin en iyi oyunu çıkarabilmek. Film çekerken nasıl gişeyi düşünmüyorsam, dizilerde oynarken de reytingleri düşünmek istemiyorum.

Diziler sona erdiğinde maddi bir sıkıntınız oluyor mu?
- Ailem İstanbul’da, hâlâ onlarla birlikte yaşıyorum. Kira ödeme derdim yok. Mutfak masrafım yok. Bunları düşündüğümde seçme şansım olabiliyor.

Neden ailenizle yaşıyorsunuz?
- Ailemle yaşamaktan dolayı çok mutluyum. Ailemin hayatıma hiçbir müdahaleleri yok. Neden sorusuyla başlayan sorgulamalar yok. Dolayısıyla eve geldiğimde muhabbet edeceğim, evdeyken yalnız hissetmeyeceğim bir ortam oluşuyor. Bu nedenle neden tek başıma bir evde yaşayayım ki diye düşünüyorum. Bir gün taşınırsam tek nedeni ailemin Asya yakasında oturuyor olması olabilir. Onun dışında bir neden göremiyorum. Arkadaşlarım bazen gece 12 gibi geliyor sabaha kadar muhabbet ediyorlar. Arkadaşlarım özellikle annemle birlikte vakit geçirmekten keyif alıyor