Politika

'Kimse bizi mahkeme kapısına götüremez'

(DTP) Genel Başkanı Ahmet Türk, "Dokunulmazlığımız olduğu sürece hiç kimse bizi mahkeme kapısına götüremez ve gücü de yetmez" dedi.

23 Mayıs 2009 03:00

DEMOKRATİK Toplum Partisi (DTP) Genel Başkanı Ahmet Türk, partisinin bugün Van'da düzenlediği mitingdeki konuşmasında, ifade vermek üzere mahkemeye davet edilmeleriyle ilgili kararın Ergenekon'a ait olduğunu öne sürrerek, ``Dokunulmazlığımız olduğu sürece hiç kimse bizi mahkeme kapısına götüremez ve gücü de yetmez'' dedi.

DTP'nin bazı yöneticilerin tutuklanmasına tepki olarak Van'da düzenlediği `DTP'yi susturma silahları sustur, çatışmasızlığa cevap ver' mitingi, PKK gösterisine dönüştü. Mitingde ön saflarda yer alan kadın ve çocuklar, terör örgütü PKK flamaları taşıyıp, örgüt lehine sloganlar attı.

Van Kalesi'nin güneyinde yer alan Kültür Parkı'ndaki mitinge, DTP Genel Başkanı ve Mardin Milletvekili Ahmet Türk, Van Milletvekilleri Fatma Kurtulan, Özdal Üçer, Muş Milletvekilleri Sırrı Sakık, Nuri Yaman, Iğdır Milletvekili Pervin Buldan, bölgedeki aynı partili il ve ilçe belediye başkanları ile yaklaşık 10 bin kişi katıldı. Sabahın erken saatlerinden itibaren alanı doldmaya başlarken sahnedeki görevliler sürekli `Apocu gençlik geliyor' anonsları yaptı. Mitingde ön saflarda yer alan çocuk ve kadınlar, sarı, yeşil ve kırmızı flamalar ile `zafer işaretleri' yaparak PKK lehine slogan attı. Üzerinde bölücübaşı Abdullah Öcalan'ın posteri bulunan büyük PKK flaması yüzleri poşulu bazı kişiler tarafından alanda dolaştırılırken DTP lideri Ahmet Türk ve milletvekilleri ile belediye başkanlarının bulunduğu protokolun önünde gezdirildi.

CHP Hakkari eski Milletvekili Esat Canan'ın da katıldığı mitingte konuşan Genel Başkan Ahmet Türk, savaş ve barışın tartışıldığı bir süreçten geçildiğini söyledi. Türk, her zaman barış, demokrasi ve özgürlüklerden yana olduklarını, bu konuda ısrarı her zaman sürdürdüklerini belirtirken, şöyle dedi:

'Kürtler barışa hazırdır'

``Sonuna kadar da sürdürmeye devam edeceğiz. Barış, özgürlük, demokrasi taleplerimizi birileri farklı bir şekilde algılamasın. Sonuna kadar özgürlük için direneceğiz. 29 Mart seçimlerinde halkımız önemli bir mesaj verdi. Bu mesaj demokratik siyasetin güçlenmesi için verdiği mücadeleydi. Bir mesajdı. Halkımız bu mesajı çok iyi okudu ve Kürt coğrafyasında mücadelesine sahip çıktı. Biliyoruz ki bu mücadele sonuna kadar özgürlükler için barış için güzel yarınlar için devam edecektir. Bundan hiçbir zaman kuşku duymadık. Ancak, demokratik siyasetin güçlendiği, DTP'nin 98 belediye başkanlığını aldığı, Kürt coğrafyasında yerel yönetimlerde iktidarı ele aldığı dönemde 14 Nisanda partimize, arkadaşlarımıza, yoldaşlarımıza karşı operasyon yapıldı. Biz geçmişte zindanları, 12 Eylüller'i, baskıyı, zulmü gördük ama eğilmedik. Bugün de eğilmeyeceğiz. Sonuna kadarda mücadelemizi sürdüreceğiz. 30 yıldan beri sürdürülen baskı politikası çözümü yaratmadı. Çözümün kapılarını hep kapattı. Oysa bugün Türkiye'de, bölgemizde, dünyamızda diyalog, barış seslerinin yükseldiği önemli bir dönemi yaşıyoruz. Ama, bakıyoruz ki bir tarafta Kürt sorununun barışçıl demokratik çözümü için tartışma varken diğer tarafta Lice'de, Kulp'ta, Kato Dağı'nda operasyonlar yapılıyor. Oysa yıllarca bu operasyonlar sonuç vermedi. İçtenlikle `Gelin diyalogu oluştaralım, barış için gücümüzü bir araya getirelim. Kürtler barışa, demokrasiye, özgürlüğe hazırdır' diyoruz.``

'PKK'ya kulak verilsin'

Ahmet Türk, terör örgütü PKK'nın bir hafta önce ``Silahların susması, silahsız bir dönemin başlaması için hazırız. Barış için varız'' açıklaması yaptığını, görüşmeler için İmralı'da ömür boyu hapis cezasını çeken bölücübaşı Öcalan, parlamentoya giren DTP, Kürtler'i de, Türk halkını da temsil edecek demokrasiye inanan barışa inanan insanlardan `Akil insanlardan' oluşan heyet ile görüşülmesinin istendiğini söyledi. Türk, şöyle devam etti:

``Bütün bunlar; 4 seçenek gerçekten barışı yürekten istemenin ifadesi olarak önümüzde duruyor. Biz bunu değerlendirmek Türkiye'yi 30 yıldan beri devam eden bu çatışmalı ortamdan kurtarmak durumundayız. Bizim tek rüyamız var. O rüyamız; barış, özgür bir gelecek ve demokrasi rüyasıdır. Biz barışı kaçınılmaz yol, yöntem olarak değerlendiriyoruz. Şartlar ne olursa olsun, barışta, özgürlüklerde ısrarlı olacağız. Ancak, Türkiyede Kürt sorununun barış ve demokratik projelerle çözümünü isteyen çok büyük ciddi bir anlayış, gücün olduğuna yürekten inanıyoruz. Türkiye'de savaştan beslenen ırkçı milliyetçiliği esas alarak bu ülkede kamplaşmayı sağlayarak oy almak isteyen kesimler de olduğunu biliyoruz. Bugün, tartıştığımız ve gitmek istediğimiz sonuç adeta bir kılıcın sırtı gibi bir denge olarak yürümektedir. Barışı isteyenler mi zafere ulaşacak? Yoksa savaştan ranttan beslenenler Türkiye'yi yeniden mi kaosa sürükleyecek? Çok önemli bir sürecin içindeyiz.''

DTP Genel Başkanı Türk, her konuda yeniden düşünülmesi gerektiğini, acı, kan ve gözyaşının durması için de herkese önemli sorumluluklar düştüğünü belirterek konuşmasını şöyle sürdürdü:

``DTP olarak sorumluluğu alıyoruz ve sorumlu davranacağız. Tabii ki, bu iyi niyetimiz bu demokrasi anlayışımız tek başına sorunların çözümüne yetmeyecek. Bunun için 10 gün önce sayın Cumhurbaşkanına söyledim çağrı yaptım; `Gelin, elinizi taşın altına koyun inisiytif alın. Gelin hep birlikte bu kanı durduralım' dedik. Fakat, siyasi sürece baktığımızda gerçekten yaşanan acılardan, akan kandan ders almamış akan kanın durmasını isteyen kesimlerin bugün bu fırsatı ortadan kaldırmaya yönelik söylemlerini dinliyorsunuz. Birileri çıkıyor diyor ki; `Bu neyin fırsatı?' Biz; `Akan kanın durması için bir fırsat, barış için, Kürt halkının özgür geleceği için bir fırsat' diyoruz. Bu fırsatı ihanetle suçlayan mantığı burdan size şikayet ediyor ve protesto ediyorum. Siyasi partiler bugün halkın iradesiyle parlamentoya gitmiş halkın taleplerini tartışmak durumunda olan kişiler, kurumlardır. Bugün sadece iktidara değil, tüm siyasi partilere çağrı yapıyoruz. `Gelin birlikte ortak akılla, diyalogla Kürt sorununu çözelim silahları bu ülkenin gündeminden kaldıralım' diyoruz.''

İktidar kadar muhalefet partilerinin de Kürt sorununun çözümü konusunda sorumlu olduğunu anlatan DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, Türkiye'nin en köklü partisi olan CHP ve sözde sosyal demokratlara seslenmek istediğini söyledi. Türk, ``Yeter gelin bu halka karşı olan vicdani sorumluluğunuz yerine getirin ve gelin birlikte yavaş yavaş barışı örelim'' dediklerini anlatırken, ``Kürtler'in kendi kimliğini, dilini, kültürünü geliştirmeyi içine sindirmeyen mantık şunu bilmeli ki, geç de olsa, ne olursa olsun bu halk o bütün özgürlüklere sahip olacaktır. O zaman `Niye direniyorsunuz, niye adım atmıyorsunuz' diye soruyoruz. Kan mı, gözyaşı mı istiyoruz. Gelin bundan vazgeçin. Gelin Türk, Kürt ve dirğer halklarla birlikte herkesi kucaklaştıralım, kardeşleştirelim. Halkımızı, yurttaşlarımızı sevgiyle kucaklaştıralım diyoruz. Bunu yapabiliriz, buna inanıyoruz çünkü'' dedi.

DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, bazı kesimlerin demokratik siyasetin önünü tıkamaya çalıştığını, birilerinin barış, demokrasi için risk almadığını, yargının hukukun üstünlüğünü esas almadığını, devletin ideolojisine göre hareket ettiğini savundu. Türk, bazı arkadaşlarının barış, demokrasi, özgürlükleri savunduğu için tutuklu bulunduğunu, yapılanların demokrasiyi katletmekten başka bir işe yaramayacağını söyledi. Türk, DTP'li 52 yönetici ve 200'ün üzerinde partilinin tutuklu olduğunu sonuna kadar onların düşüncesini savunacaklarını anlattı.

'Kimse bizi mahkemeye götüremez'

Türkiye'de barış istedikleri ve demokrasiyi esas aldıkları ve Kürt halkının özgürlüğünü savundukları için haklarına 300'den fazla dava açıldığını bildiren Ahmet Türk, sözlerini şöyle sürdürdü:

``Dokunulmazlıklarımızın kaldırılması için parlamento gündeminde 300 dosyamız var. Fakat bununla da yetinmediler. Dokunulmazlık olmasına rağmen bizleri sanki dokunulmazlığımız yokmuş gibi yargılamak için mahkemelere davet ediyorlar. Bugüne kadar Türkiye tarihinde böyle bir uygulama yoktur. Biz hukuka saygılıyız. Ama, bu yapılanlar hukuksuzluktur. `14'üncü maddeye göre mahkemeye gitmemiz gerekiyor' diyorlar. Oysa biz düşüncelerimizi açıkladık. Kürt halkının mücadelesine sahip çıktık. Bu ülkenin bölünmemesi için çaba gösterdik. Bölücü olmadığımızı söyledik ama 14'üncü maddeye göre ülkeyi bölmeye yönelik faaliyetler olarak değerlendirildik. Her zaman kardeşliği savunduk. Özgürlükleri savunduğumuz için bugün mahkemelere çağrılıyoruz. Kürt sorununun Türkiye'nin bütünlüğü içinde çözümünü her zaman dile getiren bir partiyiz. Bu Ergenekon'un karar ve anlayışıdır. Dokunulmazlık zırhına bürünmüyoruz. `Buyrun parlamentoya getirin dokunulmazlıklarımızı kaldırın' diyoruz. Çekinmiyoruz, korkmuyoruz. Zindanları da, baskıyı da gördük. Biz inancımızdan ödün vermeyiz. Buyrun gelin. Gücünüz var, sayınız yetiyor, dokunulmazlıklarımızı kaldırın. Ama dokunulmazlıklarımız olduğu sürece mahkeme kapısına gitmeyeceğiz ve hiçbir güç de bizi götüremez. Tabii ki, hassas bir süreç tabii ki, bıcağın sırtında yürüyüyoruz. Barış mı galip gelecek, savaş mı galip gelecek? Gerçekten barışın kapısının aralandığı bir süreç. Ama Türkiye'yi daha tehlikeli bir döneme götürecek oyunlar olduğunun farkındayız, bilincindeyiz. `Yapmayın' diyoruz. `Etmeyin' diyoruz. Ülkeye, Türkiye'ye, Kürd'e, Türk'e yazık savaş politikalarından vazgeçin. Gelin barış politikalarını egemen kılalım esas alalım' diyoruz.''

DTP lideri Ahmet Türk, sabırlı ve samimi olduklarını, herkesten samimiyet beklediklerini, siyasi irade ve parlamentonun ülke sorunlarının tartışması gerektiğini, çözümü ABD, İran, Irak veya Suriye'de değil, Türkiye'de aradıklarını belirtti. Türk, sorunun çüzümünün iç dinamiklerden geçtiğini vurgularken, ``Gelin Türk'ü- Kürd'ü kardeşleştirelim. Halklarımızın birbirine karşı olan o duygusal kırılmayı ortadan kaldıracak demokratik bir proje ortaya koyalım. Barışın kolay olamdığını biliyoruz. Adım adım örerek bunu başarabiliriz. Halkların kardeşliğini gerçekleştirebiliriz. Bu irade ve bu güç bizde var sizde gelin iradenizi orataya koyun'' dedi.