Gündem

Kilis Valisi, ailesini Yalçın Akdoğan'ın uçağıyla Ankara'ya mı gönderdi?

Saygı Öztürk: Kilis Valisi'nin son dönemdeki açıklamaları hayli yadırganıyor ama gayretli bir vali olduğunu da belirtelim

29 Nisan 2016 14:09

Sözcü Gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk, Kilis Valisi Süleyman Tapsız’ın, ailesini Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan'ın uçağıyla Ankara'ya gönderdiğini öne sürdü. 

Suriye'den atılan roketatar mermileri, 5 gün önce Kilis Valiliği'ne 100 metre uzaklıktaki bir camiye isabet etmiş, Yalçın Akdoğan'ın da patlama sırasında valilik binasında toplantıda olduğu bildirilmişti. "Kilis il merkezinin Suriye sınırına uzaklığı 5 kilometre bile değil, karşısında PYD güçleri bulunuyor. Özgür Suriye Ordusu da yine il merkezine yakın bir bölgede. Daha ilginç bir durumu belirtelim, sınıra en yakın yerlerden biri de vali konağı" diyen Öztürk, "Validen çok şey bekleniyor da sınır ötesinden gelen roketlere karşı vali ne yapsın? Devletin yapamadığını tek başına validen beklemek de haksızlık oluyor. Sormak lazım 'Bu devlet nerede, bu hükümet nerede?'" diye yazdı.

Saygı Öztürk'ün, "Nerede bu devlet, nerede hükümet?" başlığıyla yayımlanan (29 Nisan 2016) yazısı şöyle: 

"Suriye, Türkiye’ye çok çektirdi. Bölücü örgütün başı Abdullah Öcalan, tam 18 yıl Suriye’de ve denetiminde olan Bekaa Vadisi’nde bulundu. Ülkemizdeki terör eylemleri Suriye topraklarından yönetildi. Suriye’ye kızgınız, kırgınız ama o günler de çok gerilerde kalmış, dostluk ileri aşamaya bile ulaşmıştı.

“Alan hakimiyeti harekat konsepti”nin eksiksiz uygulanması, ne zaman yapılacağı belli olmayan uzun süreli Kuzey Irak harekatları örgütün gücünü önemli ölçüde azalttı. Devlet gücünü gösterince yöre halkı da yanında oluyor. Bölücü örgüt halk desteği alamaz noktaya getirilmişti. Teröristler askeri görünce arkalarına bakmadan kaçıyordu.

 

"Direnme noktaları"

 

Askere kumpaslar kuran, karakol bahçelerinde bile insanların öldürülüp gömüldüğüne inandırılıp buralarda kazı yaptıranlar açıkçası o yaptıklarıyla bölücü örgüte moral desteğinde bulundu, halkı devletten uzaklaştırdı. “Terörle mücadele ettiğini” öne süren AKP hükümeti döneminde teröristlerin il ve ilçeleri “direnme noktası” ve aylarca sokak çatışmalarını sürdürebilir konuma getirmelerine seyirci kalındı.
Bölücü örgüt, günümüzde önemli bir dış desteğe sahip… Bu yüzden, örgütün yan kuruluşu olan PYD ile Suriye’nin kuzey ve doğu bölümünü, Kandil başta olmak üzere Kuzey Irak’ta önemli bir bölgeyi kontrol eden bir pozisyona yükseldi. Açıkçası, Türkiye’nin yeni komşuları terör örgütleri oldu.
Dinci IŞİD, Kilis ilimize roket yağdırıyor. Halk çaresiz, vali çaresiz. Ülkemizin alçak ve yüksek hava savunma sistemi kurulmamış. Sınırın ötesine uçaklarımız “Rus uçağı saldırır” diye geçemiyor. Ne yapsın asker, 40 kilometreye kadar top atışı yapabiliyor. Askerimiz top atışı yapıyor ama karşıdan koordinatları sağlıklı biçimde alamazsanız, anında karşılık veremezseniz bu atışlardan da beklenen sonuç alınamaz.

 

"Vali ne yapsın?"

 

Kilis il merkezinin Suriye sınırına uzaklığı 5 kilometre bile değil. Kilis’in karşısında PYD güçleri bulunuyor. Özgür Suriye Ordusu da yine il merkezine yakın bir bölgede… Açıkçası, ülkemize atılan roketler tahrik amaçlı… Daha ilginç bir durumu belirtelim, sınıra en yakın yerlerden biri de vali konağı. Valinin eşi ve çocuğunu da Yalçın Akdoğan’ın uçağıyla Ankara’ya gönderdiği belirtiliyor.
Yaklaşık 3 yıldır Kilis Valiliği görevinde bulunan Süleyman Tapsız’ın, belki son dönemdeki açıklamaları hayli yadırganıyor ama gayretli bir vali olduğunu da belirtelim. Validen çok şey bekleniyor da sınır ötesinden gelen roketlere karşı vali ne yapsın? Devletin yapamadığını tek başına validen beklemek de haksızlık oluyor. Sormak lazım “Bu devlet nerede, bu hükümet nerede?”

 

Aziz Yıldırım "İki tokat atacağım" dese...

 

Sorumlu makamlarda bulunanların yaptığı açıklamalar, var olan gerginliği daha da artırıyor. TBMM’de kavgasız gün geçmiyor. sporda şiddetin dozu giderek artıyor. Trabzonspor-Fenerbahçe maçında sahaya inilmesi, hakemin dövülmesi, dövenin sırtının sıvazlanması, bundan sonra da olayların artacağının işaretidir.

Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım, kurulan kumpas sonucu cezaevine götürüldü. Cezaevinde olduğu dönemde de, tahliye edildikten sonra da “boyun eğmesi” istenen siyasetçiye hiç “eyvallah” demedi. Sürekli izlendi, telefonları dinlendi, buna rağmen çekinmeden söyleyeceklerini söyledi.

 

"Telafisi mümkün değil"

 

Başkan Aziz Yıldırım’ın, bazı açıklamaları da unutulmuyor. Geçen ağustos ayında Hakem Bülent Yıldırım’la ilgili açıklaması şöyleydi:

“Böyle maç yönetilmez. En sonunda bir gün tepem atacak, sinirleneceğim, sahaya inip bir hakeme iki tane tokat atacağım o olacak. Sonra da takımı sahadan çekip hakeme ‘Alın şimdi kendi aranızda oynayın’ diyeceğim.”

Emekli Emniyet Müdürü, Fenerbahçe Kongre ve Yüksek Divan Kurulu Üyesi Lütfi Tomuş, başkanın bu sözlerine karşılık şunları söylüyordu:

“Sorumluluk sahibi kişiler konuşmuş olmak için konuşmamalı, ağzından çıkanı kulağı duymalı. Duymuyorsa konuşmamalı. Ne demek sahaya girip hakeme iki tokat atarım. Sezon başında yaşanan başarısızlıklar ileride telafi edilebilir ama bu sözlerin telafisi mümkün değildir.”

İşte olacağı bu… Fenerbahçe Kulübü Başkanı, hakeme iki tokat atacağını söylerse, kendini bilmez taraftar da sahaya iner, hakemi yerlerde sürükler. Sonra bu kişi tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılır.

“Aziz Yıldırım da böyle demişti” diye kendisini savunmaya kalkışır. Sezon sonuna yaklaşıldığı, gerilimin yüksek olduğu şu dönemde biraz daha dikkat…"