Politika

Kılıçdaroğlu'nu 'sehven' çağıran savcı: Abartılacak bir şey yok

Kılıçdaroğlu'nu ifadeye çağıran savcı '17 Aralık bir darbe girişimidir karşı çıkalım' dedim diye bu kadar üzerime gelindi

02 Mayıs 2014 15:02

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu ifadeye çağırması ile gündeme gelen İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Demir, ilk kez resmi bir açıklama yaptı. Demir, sehven davet etmekte bir sakınca olmadığını, zorla getirme gibi bir şeyin olmadığını vurgulayarak,  “Daha önce yazdığım yazılar olmasa bu konu bu kadar abartılmazdı. Yazdığım yazılar ne: ‘Mısırdaki olaylara darbe demişim', '17 aralık bir darbe girişimidir karşı çıkalım demişim',' Emniyet konusu suç teşkil eden emre uymamakla demokrasiyi korudu demişim', 'Sayın başbakana gezi eylemleri hakkında açıklama yapması için yazmışım', 'Gezicilere eylemlere son vermesi için yazmışım'. Bu yazılardan benimle ilgili sonuçlar çıkarıp bir sürü yaftalama yapılması hakkaniyete uygun değildir” dedi.

Hürriyet'ten Dinçer Gökçe'nin haberine göre Savcı Demir, hakim-savcı ve avukatların paylaşım sitesi adalet.org isimli siteye dün 19.18'de koyduğu yazıya 'Sehven Çağrılmıştır' başlığı verdi. Savcı Demir yazısında, kendisine atfen yapılan kimi değerlendirmelerin yanlış olduğunu iddia ederek "Olayın aslı şu" dedi ve yaşanan süreci anlattı. 

26 yıllık savcı Mehmet Demir'in 'SEHVEN ÇAĞRILMIŞTIR' başlıklı yazısında imla hataları dikkat çekti. Metin orijinal haliyle şöyle: 

"Birkaç gündür medyada sayın kılıçdaroğlu nun ifade için çağrılması gündeme oturdu. 

Birçok açıklama yapıldı,benim ağzımdan da bir kısım açıklamalar yayınlandı. 

Ben hiçbir gazeteciye özel olarak açıklama yapmadım.Birkaç gazeteci beni telefonla aradı bir tanıdık gibi olayla ilgili birşeyler sordu.Bunu bir röportaj gibi kaydettiklerini veya not ettiklerini söylemediler.Hatta söylemediğim sözleride ilave etmişler. 
Bu nedenle daha önceleri yaptığım gibi olayı ve düşüncelerimi yine bu sitede meslektaşlarımla paylaşmaya karar verdim.

Olayın aslı şu; 
Bilal erdoğan,kemal kılıçdaroğlunu hakaret ettiğinden bahisle şikayet etmiş.Bu dilekçe müracaat savcılığına verilmiş.Uyapa kemal kılıçdaroğlu şüpheli olarak kaydedilmiş.Suç hakaret olduğu ve uzlaşmaya tabi görüldüğü için ocak 2014 itibariyle Uzlaştırma Bürosuna tevzi edilmiş.Dosya benden önce başka bir savcı arkadaşa tevzi edilmiş.Daha sonra 30 Ocak 2014 itibariyle yeni işbölümü yapıldı ve ben uzlaştırma büroda görevlendirildim.Bu görevlendirme ile birlikte bana bu büroda önceden görevli olan ve son işbölümü ile başka büroda görevlendiren iki savcıya ait 1700 dosya tevdi edildi. Ben son ikibuçuk ayda bütün bu doyaları tektek okudum gereğini yaptım ve şu an dosya sayısını 650 ye düşürdüm.İşte bu yoğunluk içinde diğer dosyslarda olduğu gibi bu dosyaya da ''şüpheli ve Şikayetçi davet'' yazarak kaleme vermişim.Çıkan davetiyeleride elektronik imza ile imzalamışım. 

Bu olayda sehven olan konu sayın kılıçdaroğlunun milletvekili sıfatının gözden kaçmasıdır.Kaldıki bu husus davetiyenin Ankaraya gönderilmesindende bellidir.Eger bilerek olsa Ankaraya talimat yazmak gerekirdi.

Sehven olan bir şeyin başka nasıl bir açıklaması olur bilmiyorum. 

Davete muhatap olanlar tarafından konu fazlasıyla abartılıp kabartıldı.Sehven de olsa bir davetiye gelmiş,gelinmez biter gider.Zorla getirme çıkarmamışız,yakalama çıkarmamışız,sorgulama yapmamışız,olmayan bir suçu biz isnat etmemişiz.Yani abartılacak hiçbir şey yok ortada. 

Sehven gönderilen şey dahi sonuçta bir davetiyedir. 

Bundan bu kadar bir sonuç çıkarmanın hiçbir gereği yoktu. 

Daha önce yazdığım yazılar olmasa bu konu bu kadar abartılmazdı. 

Yazdığım yazılar ne:''Mısırdaki olaylara darbe demişim'', ''17 aralık bir darbe girişimidir karşı çıkalım demişim'','' Emniyet konusu suç teşkil eden emre uymamakla demokrasiyi korudu demişim'', ''Sayın başbakana gezi eylemleri hakkında açıklama yapması için yazmışım'',''Gezicilere eylemlere son vermesi için yazmışım''. 

Bu yazılardan benimle ilgili sonuçlar çıkarıp bir sürü yaftalama yapılması hakkaniyete uygun değildir. 

Zekariye öz benzetmesi yapılmış.Ben sehvende olsa en fazla davetiye çıkarmışım.Bu zekariye özün uygulamalarına hiç benzememektedir.

Ayrıca şunu açık ve net söyleyeyim.Bazı gazetelerde yazdığı gibi'' ÖĞRENDİ YA DAHA NE İSTİYOR'' şeklinde bir ifade kesinlikle kullanmadım.Ben seçilmiş hiçbir vekile saygısızlık ifade edecek bir söz söylemem.Kaldıki bir parti başkanına hiç söylemem. 

Anlayıp dinlemeden parti genel başkan yardımcısının ''sehven savcı olmuş bu savcı'' şeklinde bir tabiri ''sehveh''bile değil kasten kullaması hakarettir suçtur.Hatta bir yargı mensubuna(KALDI Kİ BU SAVCI YANLIŞ YAPSA DAHİ) bu şekilde söylenmesi hiçbir terbiye nezaket ve hukuk kuralına uymaz.Şimd bende bu şahsa sen sehven dahi nezaketli olamamışsın desem uygun olurmu? 
Söylediğim şu;bu davetiye sehven gönderilmiş. 

Ancak teoride, kasten olsa dahi şikayete maruz kalan bir vekile davetiye gönderilememesi mutlak değildir.Prf. erdoğan teziç ve birçok anayasa hocası şikayet edilen milletvekiline davetiye gönderilebileceği görüşündedir.lehine olan delilleri ileri sürmesi ve hatta meclisin dokunulmazlık konusunu görüşürken dosyanın tamamlanmış olması yönünden de bu hususun gerekli olduğu ileri sürülmüştür. 

Kaldı ki somut olay bir hakaret suçlaması olup uzlaşmaya tabidir.Uzlaşma konusu yeni bir müssesedir.Uzlaşmaya tabi bir suçlamadan dolayı uzlaşma hususunu sormak üzere şikayetçi veya şüpheli olan bir milletvekiline davetiye çıkarılamayacağına dair anayasanın 83. maddesi dahil hiçbir mevzuatta açık bir hüküm yoktur. Zira uzlaşma hususu soruşturmayı bitiren bir kurumdur.Bu haliyle de bir soruşturma ve kovuşturma işlemi değildir. 

Davetiye sehven çıkarılmış,ancak olay gündeme düştükten sonra yaptığım kapsamlı araştırma sonucunda ben de yukarda belirtildiği gibi uzlaşmaya tabi olsun veya olmasın şikayet edilen bir milletvekiline davetiye çıkarılması gerektiği kanaatine varmış bulunmaktayım. 

Davetiyede bir sakınca yoktur.Eger davetiyeden sonra zorla getirme gibi başka işlemler yapılırsa işte bu dokunulmazlık kavramına aykırı olur.Davet edilmesi kaldıki uzlaşma için davet edilmesi milletvekili dokunulmazlığına ve dolayısıyla anayasaya aykırı değildir.Bu görüşün aksi de sabit değildir.Aksini söylemek de nihayetinde görüşlerden bir görüştür. 

Olayın tamamı ve gerçeği budur.Bunun bu kadar abartılıp Anayasa ihlali boyutuna kadar çıkarılması fazla işgüzarlıktır bence. 
Tüm meslektaşlarıma saygılarımla.1.5.2014 
MEHMET DEMİR 
İSTANBUL CUMHURİYET SAVCISI 
İstanbul Avrupa Adliyesi"