Politika

KILIÇDAROĞLU'NDAN ''AFRİKA ESİR KAMPI'' BENZETMESİ TBMM (A.A)

15 Şubat 2011 02:00

 KILIÇDAROĞLU'NDAN ''AFRİKA ESİR KAMPI'' BENZETMESİ TBMM (A.A) - 15.02.2011 - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ''Tarafsız ve bağımsız yargıcımız 'kapıları derhal kapatın' diyor, Afrika'daki esir kampındalar çünkü. Böyle bir anlayış, hukuk düzeni olabilir mi?''dedi. 



Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Yargıtay ve Danıştaya yeni daireler kurulmasını öngören yasaya ilişkin sürecin sonunda, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ''kimseyi dinlemeden imzaladığını'' öne sürdü.  Kemal Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:  ''Noter bile önüne gelen metne bir bakar, 'hata var mıdır, yok mudur' diye. İnsaf denen bir şey var. Bir bakalım şu metne... Efendim, danışmanları iyi rapor vermiş... Ve Sayın Cumhurbaşkanı, bu ülkede birliğin temsilcisi olacak, bütünlüğünü temsilcisi olacak; uzlaşma kültürünün yerleşmesine katkıda bulunacak. Sayın Cumhurbaşkanı, yürütmeyi, yasamayı, yargıyı temsil eden; devletin en tepesinde kişi olarak tarafları dinleyecek. Çağırıp Başbakanı 'niçin bu acele, nereden geliyor, nereden kaynaklanıyor bu acele; şu Danıştayı, şu Yargıtayı da dinleseydiniz ne olurdu? Gene bildiğinizi yapacaksınız. Birilerini dinlememek siyasette sana bir unvan kazandırmaz' demesi gerekmez miydi? İmzaladı... Gerçi, ben Sayın Cumhurbaşkanı'na çağrı yaparken imzalayacağını biliyordum, herkes biliyordu zaten. Diyet borcunu ödeyenlerin zaten yapabilecekleri bir şey yoktur. Demokrasiyi demokrasi yapan seçim değildir; demokrasiyi demokrasi yapan kurumlarıdır. Size örnek vereceğim. Eğer seçim demokrasiyi demokrasi yapsaydı herhalde en ileri demokrasilerden birisi Mısır olurdu. Yüzde 87 oyla geldi çünkü. Eğer seçim demokrasiyi demokrasi yapsaydı Hitler'in Almanyası olurdu. O da çok ağırlıklı bir oyla geldi... Ama bir ülkede kurumlar varsa, kurumlar sağlıklı çalışıyorsa, güçler dengesi ilkesi tam oturmuşsa ülkede demokrasi var demektir. Yasama, yargı, yürütme ve medya görevini yapıyor demektir.  Şimdi bizde görevini yapan bir kurum var, yürütme... Yasama yürütmenin emrinde, gündemi yürütme belirliyor. Başkan usulen başkan, kimsenin taktığı da yok. Çünkü kürsüde Başbakan konuşurken Meclis Başkanına diyor ki, 'sen mi susturacaksın, yoksa ben mi susturayım.' Ne demek bu? 'İşini yap, yoksa seni oradan alırım' demektir. Açıkça tehdittir. Bu tehdide bir şey söylediler mi Meclis Başkanları? Hayır, yuttular. Çünkü biliyorlar ki konuşurlarsa oradan olacaklar.'' Kılıçdaroğlu, yargıyı ''bağımsız ve tarafsız bildiklerini'' ifade ederek, ''Artık yargı bağımlı ve taraflı olacak. Hakim karar mı verecek? Benim istemediğim karar. Ben sana gösteririm. Emrinde zaten HSYK var. 'Değiştirin bunu, urun kellesini.' Vuracaklar. Yerine yeni bir yargıç veya benim istediğim karar çıkacak. Bu mudur demokrasi'' dedi.  -''KORKMAYACAĞIZ, GÜÇLÜ OLACAĞIZ''-   ''Ve medya... Konuşamayan, yazamayan medya... Hangi demokrasiden söz ediyoruz biz'' diye soran Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:  ''Baskılara direnemeyen bir medya, korkmadan ayağa kalkamayan bir medya... 'Korkmayın' diyoruz, 'güçlü olun. Neden korkuyorsunuz siz? Ödün verilerek bir yere gidilmez.' Alman rahibin dediği gibi; 'önce sırayla götürdüler, sesimi çıkarmadım. Sıra bana geldiğinde sesini çıkaracak adam bulamadım' diyor. Aynen öyle... Türkiye'yi o kulvara sokuyorlar.  Hepimizin bilmesi gerekiyor, her yurttaşın bilmesi gerekiyor. Her yurttaşın dikkatli olması gerekiyor. Korkmayacağız, güçlü olacağız; beraber olacağız, birlik olacağız. Geçmişte hangi siyasal partiye oy verirse versin, bugün bütün vatanseverleri, ülkesini sevenleri görev başına çağırıyorum. CHP'nin çatısı altına çağırıyorum. Bütün bunları yapıyorlar. Bir de buna ileri demokrasi diyorlar. Kanıma dokunan da bu... Neresi ileri demokrasiymiş bunun? Telefonla konuşuyorsun, korkuyorsun, kim dinleyecek beni diye. İleri demokrasiye bakın siz. Medyayı baskılamışsın, haber yazanı işinden atın diye telefon ediyorsun, işinden atıyorlar. Adı ileri demokrasi...'' CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, ''daha benzer pek çok olay olduğunu'' ifade ederek, şunları söyledi:   ''Bizim bilmemiz yetmiyor, bilmeyenlere de anlatmamız lazım. Bizim bilmemiz yetmiyor, bilmeyenlere gitmemiz lazım. Onlara aynı düşünceden olmasak bile her bireyin özgürlük hakkı olduğunu söylememiz lazım. Özgürlük taleplerimizi daha sesli söylememiz lazım. Özgürlük taleplerimizi daha sesli söylememiz lazım.  Bakınız, 12 Eylül sonrası doğan çocuklara anne ve babaları büyük ölçüde 'özgür' adını verdiler. Baskının sembolleştiği isimdir özgür. Özgürlük, önümüzdeki dönemlerde, önümüzdeki aylarda en çok telaffuz edeceğimiz sözcük olacaktır. Nefes alacak hal bırakmamak üzere çaba harcayacaklardır. Toplumun nefes almasını engelleyeceklerdir. Her türlü baskıyı kurarak. Baskıyı yargı aracılığıyla uygulayacaklardır.'' -''MERCİMEK TANESİ KADAR''- Kılıçdaroğlu, hukukun herkes için olduğuna, hukukun rütbesi, makamının bulunmayacağına işaret ederek, ''Ancak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kafasında böyle bir algının değil, çok farklı bir hukuk kavramının olduğunu'' öne sürdü. Kılıçdaroğlu, ''Erdoğan'a göre, Başbakan'ın tartışılamayacağı, dava açılamayacağını, eleştirilemeyeceğini, sadece övüleceğini'' ileri sürerek, ''Öyle alışmış. Etrafındakiler de öyle alıştırmış, 'Sayın Başbakan, şurada hatan var' deme yürekleri dahil yok'' dedi. Erdoğan'ın, 8 Ocak 2008'de, AK Parti Grubu'nda, ''Ben Türkiye Cumhuriyeti Başbakanıyım. Şahsımla alakalı, düşünebiliyor musunuz dava açıldı'' ifadesini kullandığını anlatan Kılıçdaroğlu, ''Bu hukuk anlayışına sahip bir kafada, çağdaş hukuk normlarının gelişmediği'' görüşünü dile getirdi.  Erdoğan'ın, açılan bir davada ''3 kuruşluk manevi tazminata mahkum olduğunu'' söyleyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: ''Sen misin mahkumiyet kararı veren... Hakime cezalar. Bu anlayışta olan şimdi kalkmış, ileri demokrasiden bahsediyor. Demokrasi nerede sen neredesin, hukuk nerede sen neredesin, insan hakları nerede sen neredesin? Sen insan haklarına saygılı olsaydın, insan hakları kavramı kafanda mercimek tanesi kadar olsaydı, yasadışı telefon dinlemelerinden medet umup, bunları milletin önünde tekrarlamazdın. Başkaları senin konuşmalarını yayınlayınca, onları doğru Silivri'ye gönderiyorsun. Adalete, ileri demokrasiye bakın. Bunu yapa yapa, bir darbe edebiyatı gidiyorlar. Sabah darbe, akşam darbe... 3 yıldır darbeyle gidiyoruz ama darbe olmadı. 500-600 kişi toplanıyormuş, darbe planları yapıyorlarmış. Bir adam darbe yapıyorsa adam gibi bulur çıkarırsın, yargılanır, mesele biter. Kimse suçluyu korumuyor, soruşturma açma demiyor. Ama sen aynı olay nedeniyle, hayatta yan yana gelmemiş kişileri, aynı potanın içine koyup, biz bunları nasıl bu potada eritir, baskı uygularız anlayışı olmaz.'' -''SEVSİNLER SENİN İLERİ DEMOKRASİNİ''- CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, ''Balyoz Planı'' davası kapsamındaki tutuklamalara da değindi. ''Dolmabahçe'de, son tutuklamalarla ilgili Sayın Genelkurmay Başkanı ile mahkemenin savcısı görüştüler. -Mahkemenin savcısı Sayın Erdoğan-'' diyen Kılıçdaroğlu, ''Siz bu görüşmeye, yargı bağımsızdır, tarafsızdır diyebilir misiniz'' sorusunu yöneltti. Başbakan Erdoğan'ın, bugün ''Yargının işine müdahale etmeyelim'' telkininde bulunduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, şöyle dedi: ''Eyvallah, doğru bir laf, yargının işine müdahale edilmez. Peki senin milletvekilin yargıya, 'Bu dosyayı inceledim, yolsuzluk yoktur, davayı açma' diye yazı yazıyor. O milletvekiline bir şey yaptın mı? Senin bakanın, Erzurum, Erzincan'a telefon edip, 'Tutukladıklarınızı serbest bırakın' dediğinde aklına, yargıya niye müdahale ediyorsunuz diye sormak gelmedi mi? Onlar her türlü müdahaleyi yapar, hakları var, öyle görüyorlar, hukuk anlayışı o... Ama biz eleştirdik mi, 'Yargıya müdahale edilir mi' diyorlar. Sen hukuksuz pek çok iş yapacaksın, altına imza atacaksın, biz bir şey yapmayacağız. Bu da ileri demokrasi olacak. Sevsinler senin ileri demokrasini. Biz bunun arkasını bırakmayacağız. Sayın savcı ile görüşmeler oldu. Ne zaman çağırsalar herkes mahkemeye gidiyor, kaçan yok. Eğer delilleri karartacaklarsa, yok edeceklerse hay hay. Bunlar yokken, siz insanları hangi gerekçeyle tutukluyorsunuz? Birden bire yüz küsur kişiye tutuklama kararı verdiniz, tutuklunun avukatına söz verilmiyor. Tarafsız ve bağımsız yargıcımız 'kapıları derhal kapatın' diyor, Afrika'daki esir kampındalar çünkü. Böyle bir anlayış, hukuk düzeni olabilir mi? Yarın bunlar beraat etti diyelim, olur ya, çünkü belgelerin büyük kısmının sahte olduğunu hepimiz biliyoruz. Hani o, bilgi yüklenen teğmen kardeşimiz vardı ya... 'Sehven yaptık biz bu işi' diyorlar. Onu sehven yaptılar, peki asıl kimin için yapacaklardı? Demek ki başka birine niyetlendiniz. Bu olayın üzerine, halen cesaretle gitmediniz. Zamana yayıyorlar. Ama unutmayın ne kadar zamana yayarlarsa yaysınlar, bu olayların takipçisi olacağız.''