30 Ağustos 2015 12:34
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Seçim kampanyamızda da var olan sorunları nasıl çözeceğimizi halka anlatacağız. Çok fazla miting yapmayacağız. Daha çok toplu görüşmeler şeklinde olacak. Belli oranda yurt gezileri de yapacağım” diye konuştu.
Milliyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Serpil Çevikcan ve gazeteci Mehmet Tezkan’a konuşan Kemal Kılıçdaroğlu, “Yine aynı tablo çıkarsa Ak Parti ile masaya oturur musunuz?” sorusu üzerine “Bizim önceliğimiz Türkiye’nin çıkarları. Bir ağız dalış, bir kavgadır gidiyor. Biz ağız dalaşı, kavga istemiyoruz. Zaten Türkiye’de yeteri kadar kavga var" dedi.
Kılıçdaroğlu, Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş'in MHP'nin kararının dışına çıkarak seçim hükümetinde yer alma teklifini kabul etmesiyle ilgili olarak ise "Bir partiden seçilen milletvekilinin, parti disiplinine partinin aldığı kararlara uyması lazım, siyasi ahlak bunu gerektirir" ifadelerini kullandı.
HDP'nin PKK'ya silah bırakma çağrısı yapmasını da değerlendiren Kılıçdaroğlu, "HDP, PKK’ya 'silah bırakın' diye çağrı yapıyor. Daha gür bir söylem tutturmalı, açıkça PKK’yı suçlamalı" dedi.
Serpil Çevikcan'ın Milliyet gazetesinin bugünkü (30 Ağustos 2015) nüshasında, "Ağız dalaşı istemiyoruz" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 1 Kasım seçimlerinin sonucunda yeniden koalisyonu zorunlu kılan bir tablo ortaya çıkması halinde önceliklerinin Türkiye’nin çıkarları olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, “Ne zamandır bir ağız dalaşı, bir kavgadır gidiyor. Biz ağız dalaşı, kavga istemiyoruz. Zaten Türkiye’de yeteri kadar kavga var. Seçim kampanyamızda da var olan sorunları nasıl çözeceğimizi halka anlatacağız” dedi.
CHP lideri, iktidara gelmeleri halinde Kürt sorununu bir iktidar döneminde çözebileceklerini belirterek ‘Çözemezsek de gideriz’ ifadesini kullandı. Kılıçdaroğlu, seçim kampanyasında, emekliye iki maaş ikramiye benzeri yeni sürprizleri olacağını da söyledi. CHP lideri, Genelkurmay’a, şehit kardeşinin cenaze törenindeki sözleri nedeniyle hakkında soruşturma açılan Yarbay Mehmet Alkan’a sahip çıkması çağrısında bulundu.
Meclis’te sorularımızı yanıtlayan Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları şöyle:
Seçim kampanyamızda Türkiye’nin gündemine paralel bir takım şeyler söylemeniz lazım. AKP’nin 13 yılda Türkiye’yi getirdiği nokta belli. Türkiye kan gölü içinde. İçeride ve dışarıda büyük itibar kaybı var hükümetin. Her şeye itiraz eden bir MHP var. Asla Türkiye’yi sağlıklı yönetemez. HDP ise siyasette denklem dışı bırakılmış bir parti konumunda. Geriye tek parti kalıyor CHP. CHP’nin kadroları en iyi kadrolar. “Sosyal devlet güçlü olmalıdır, gelir dağılımı dengeli olmalıdır; emeklisi, asgari ücretlisi, köylüsü bir şekliyle yaratılan katma değerden hak ettiği payı almalıdır” diyen CHP. İşsizliği ve ekonomiyi temel sorun olarak ortaya koyan parti yine CHP. Kürt sorununu 13 yılda çözemediler. Bu sorunu çözme konusunda en samimi iradeyi ortaya koyan yine CHP. “Bu sorun Meclis’te çözülür” dedik, kıyamet kopardılar. Ama bugün artık onlar da diyor ki, “Meclis’te çözülür.”
Türkiye’nin bu ateş çemberinden çıkması için CHP’ye ihtiyacı var. Koalisyon görüşmelerinde de bütün iyi niyetimizi ortaya koyduk. Ne kendimizi, ne kırmızı plakaları hiçbir zaman düşünmedik. Tek düşündüğümüz Türkiye’nin sağlıklı bir sürecin içine girmesiydi. Bunun için çaba harcadık. Anlatacağımız hikaye bu. Koalisyon meselesini de anlatacağız. Niye kurulmadı? Biz niye seçime gidiyoruz? Bunun cevabını bütün vatandaşlarımızın düşünmesi gerekiyor. Çünkü milletin iradesini birileri beğenmedi. Kendi iradesini millete dikte ettirmeye çalışıyor.
Kampanyamızda yeni ve güzel şeyler göreceksiniz. Güzel sürprizlerimiz olacak. Hiçbir partiyle didişmeyeceğiz. Milletvekili listelerini yüzde 99.9 değiştirmeyeceğim. Milletvekilleri parlamentoda yemin etme dışında faaliyette bulunmadılar. Parti üyelerimiz de bunlar acaba parlamentoda kendilerine verdiğimiz görevi yeteri kadar yerine getirdiler mi getirmediler mi diye bir kanaate de sahip olamayacaklar. O nedenle onları değiştirmemiz de etik olarak doğru değil. İlke olarak, bizim YSK’ya başvurup da ‘ön seçim yapmayalım’ dememizin sebebi buydu.
(Kampanyanızda ‘koalisyona gireriz, hükümet ortağı olmaktan kaçınmayız’ diyecek misiniz?) Bu aşamada hayır. Her parti tek başına iktidar olmak ister. Avrupa’nın 4’te 3’ü koalisyonlarla yönetiliyor yıllardır. Türkiye’de de anayasanın 65 maddesi koalisyonla değişti. Bankalar Yasası koalisyonla çıktı, çok önemli yasalar çıktı. Kaosu yaratan onlar aslında. Halka şantaj yapıyorlar. “Ya bana oyunu vereceksin, ya seni inim inim inleteceğim” diyorlar.
30 Ağustos resepsiyonu için Beştepe’ye gitmeyeceğim. 30 Ağustos’u kutluyoruz. Anıtkabir’e ve stadyuma gideceğiz. Ancak anayasal ve olağanüstü bir şey olursa gideriz. Anormallik olur gidersiniz, hükümet kurmak için anayasa gereği sana görev verilecek gidersiniz.
(Şehit kardeşinin cenazesindeki ifadeleri nedeniyle tartışma yaratan Yarbay Mehmet Alkan’la ilgili olarak) Acıyı yüreğinde, derinden hisseden bir kişinin söylediklerini siyasete malzeme etmek, onu eleştirmek asla doğru değil. Soruşturma açılması da doğru değil. Genelkurmay’ın sahip çıkması lazım. Söylediklerinde bir yanlışlık yok ki. Orduyu rencide edecek bir şey yok. Türkiye’yi bu hale getiren siyasilerden şikâyetini dile getiriyor. Kim bu hale getirdi Türkiye’yi? O mu, kardeşi mi? Suçlanması değil, el üstünde taşınması lazım.
Terör sorununda 40 yıl oldu, 13 yılında bunlar var. 13 yılda çözemediler. Biz bir iktidar döneminde bu sorunu çözeriz, çözemezsek de gideriz. Bu kadar açık ve net. Sorunun çözümü için samimi ve dürüst olacaksınız. Kişisel ve gizli ajandanız olmayacak. Topluma hesabını veremeyeceğiniz angajmanlara girmeyeceksiniz. Topluma, kamuoyuna bilgi vereceksiniz. Eğer bir olay gelir kilitlenirse gerekirse halka soracaksınız. Sorunu çözecek olan organ TBMM’dir. Biz bunları söylediğimizde “Bunların hiçbirisi olmaz” dediler. “Kredi açıyoruz” dedik, nasıl bunu dersin diye kıyameti kopardılar. Şimdi acı ve gözyaşı satıyorlar. Türkiye’nin güneydoğusundaki kentler silah deposu haline getirildi. İyi de bu kentler silah deposu haline getirilirken ülkeyi CHP mi yönetiyordu? Ağrı gibi avuç içi kadar yerde 2 ton patlayıcı yüklüyorsunuz, götürüyorsunuz karakola. Nasıl devlettir bu? “PKK bizi kandırdı.” Nerede zor bir duruma düşse “kandırıldık” diyor. İyi de vatandaşın dönüp şunu sorması lazım. Bunlar çocuk değil ki! Bunlar bu yaşta “bizi kandırdılar” diyorlarsa, bunlara bu devlet teslim edilemez.
Bu devasa sorun Meclis’te konuşulmuyor. Kapalı oturumlarda gazetelerde yazılanlardan daha az anlatıldı. 4 partinin eşit sayıda milletvekili ile uzlaşma komisyonu kurulmasını istedik. Ben her partiden de bu sorunu akıl ve mantıkla çözme konusunda irade ortaya koyabilecek vekiller olduğunu biliyorum. Bu ülkenin temel sorunu, oturup çözmemiz lazım. Bu olmadı, hep reddetti iktidar partisi. Bu konuda sağlıklı bir yorum yapabilmemiz için bugüne kadar yapılan görüşmeleri bilmemiz lazım. Bilmiyoruz. Hangi sözler verildi onu da bilmiyoruz. Oslo tutanakları yayınlandı, orada çok fazla ayrıntı yoktu. Hangi talepler yerine getirildi, hangi talepler yerine getirilmedi bilmiyoruz. Türkiye’nin en temel sorununu çözeceksiniz, gizli kapaklı bir şeyler yapıyorsunuz ama bir türlü çözülmüyor, sonra yine kan ve gözyaşı. Öyle bir noktaya taşıdılar ki, bu tür bir sorunun çözülmesi için rakibinizin moral üstünlüğü olmaması lazım. Öyle bir atmosfer yarattılar ki uzlaşmayı ve süreci sağlıklı götürecek olan söylemleri hükümetle beraber değil PKK dikte ettirecek ve bunlar da yapacaklar. Bu algıyı beslediler ve bu algı çıktı ortaya. Seçim sonrası baktı ki kaybediyor, Türkiye’yi bir kaosa sürükleme ihtiyacı hissettiler. Türkiye’yi kaosa sokan kişi Erdoğan’dır.
HDP, PKK’ya “silah bırakın” diye çağrı yapıyor. Daha gür bir söylem tutturmalı, açıkça PKK’yı suçlamalı. HDP’nin bu seçimde ne oranda oy alacağını bilmiyoruz. Anketlerden sonucun çok fazla değişmediği gibi bir tablo çıkıyor.
(MHP’li Tuğrul Türkeş’in tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?) Bir partiden seçilen milletvekilinin, parti disiplinine partinin aldığı kararlara uyması lazım, siyasi ahlak bunu gerektirir.
(7 Haziran seçim kampanyanız tutmasına rağmen oy olarak karşılığını bulamadı. Olamayan şey bu seçimde olur mu?) Bu seçimde ciddi değişiklikler olabilir. Ne kadar olur onu bilmiyorum. Eğer bir toplum, seçim öncesi bir travma yaşıyor ve bu travmayı derinden hissediyorsa mevcut iktidar denklemini olduğu gibi değiştiriyor. Dünyadaki bütün örnekleri böyle. Bizde de seçime giden Ecevit hükümeti toplumun yaşadığı derin travma sonucunda denklemi tamamen değiştirmiştir. Toplum, bu derin travmayı hissedecek mi, hissetmeyecek mi? AKP bunun farkında. Bu derin travmayı hissetmesin diye olağanüstü hızlandırılmış bir erken seçimi getirdiler. Normalde seçimin martta, nisanda olması lazım. İki ayda bu toplum zorla seçime götürülüyor. Neden? Gerçekleri görmesin diye. Ben yine süsleyip püsleyip millete bir şeyler satarım diye. Fırsat vermek istemiyorlar ama bizim de anlatma hakkımız var.
CHP, toplumda şöyle algılanıyordu: CHP her şeye itiraz eden partidir. Bu algı büyük ölçüde kırıldı. Her şeye itiraz etmiyoruz. Parlamentoya iyi yasalar geldiği zaman destek veriyoruz. “CHP’nin halka söyleyeceği bir şey yoktur” algısını da kırmaya çalıştık. Halka her şeyi söylüyoruz. Güzel şeyler de söylüyoruz. Asgari ücretten, mazotun 1,5 TL olmasına kadar. “CHP, hesabını kitabını bilmez, habire vaatte bulunur.” Böyle bir vaatte bulunmadık çünkü bizim vaatlerimizin hiçbirisi gerçekleşemez değil. Bir toplumu dönüştürmek de kolay değil. Hâlâ bizim emekliye iki maaş ikramiyeyi duymayan emeklilerimiz var. Bunlar yine anlatılacak. Türkiye’nin öncelikli temel sorunu geldi güvenliğe takıldı. 8 şehit geldiği zaman, asgari ücretliye iki maaş ikramiye vereceğinizi nasıl anlatacaksınız?
(Yine aynı tablo çıkarsa Ak Parti ile masaya oturur musunuz?) Bizim önceliğimiz Türkiye’nin çıkarları. Bir ağız dalış, bir kavgadır gidiyor. Biz ağız dalaşı, kavga istemiyoruz. Zaten Türkiye’de yeteri kadar kavga var. Seçim kampanyamızda da var olan sorunları nasıl çözeceğimizi halka anlatacağız. Çok fazla miting yapmayacağız. Daha çok toplu görüşmeler şeklinde olacak. Belli oranda yurt gezileri de yapacağım.
(Sandık yine koalisyon dayatırsa, aktörler ve MHP’nin hayırcı tavrı devam edecek olursa ne olacak?) İnşallah devam etmez. Tartışmadık ki görüş ayrılığımız olsun. Türkiye’nin mevcut dış politikasının 180 derece değişmesi lazım. Eğitimi koz olarak kullandılar. “İmam hatipleri kapatacaklar” diyorlar. İmam hatipleri niye kapatalım ki? İmam hatipleri kuran biziz. İmam hatiplerde daha iyi eğitim alsın çocuklarımız. Bunu istiyoruz. Davutoğlu’na söyledim. “Gidin bir aile bulun çocuğunu okula gönderen, ‘sen eğitim sisteminden memnun musun’ diye sorun.” 1 aile bile bulamazlar.
Bir anket çalışmasına girmedik. Ama genel hava özellikle koalisyon hükümetinin kurulabilmesi sürecinde izlediğimiz tutum ve politikanın toplumda genel kabul gördüğü şeklinde. Bu da bizi mutlu ediyor. Türkiye sokaktaki sade vatandaşın düşündüğünden çok daha ağır koşullarla karşı karşıya. Hem dış politikada, hem iç politikada. Türkiye’yi bu zor koşullardan çıkaracak tek parti var o da CHP’dir. O nedenle bizim kesinlikle vatandaşın takdirini kazanıp birinci parti olarak parlamentoya gelmemiz Türkiye’nin, sokaktaki vatandaşın, işverenin çıkarınadır. Daha saydam, daha demokratik, daha ilkeli, insan haklarına saygılı, sorunlarını çözen akılla mantıkla çözen bir yapıyı kurmak istiyoruz. Eğer bunu yapabilirsek CHP kazanacaktır demiyorum, Türkiye kazanacaktır diyorum. Bu seçimin sonucu daha kritik hale geldi. “Türkiye’yi biz yönetiriz” sloganıyla çıkacağız. Yeni bir sloganımız daha var, onu izin verirseniz söylemeyeyim.
© Tüm hakları saklıdır.