CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin cumhurbaşkanı adayı konusunda diğer muhalefet partileri ile görüşme yapmaya açık olduğunu belirterek, ''Köşk'e sivil biri aday olmalı” ifadesini kullandı. Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan için de, ''Aday olursa halkın kendisini seçeceğini düşünmüyorum'' dedi.
Hürriyet gazetesinin sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu, özetle şunları söyledi:
'Köşk'e sivil bir aday olmalı'
''Cumhurbaşkanlığı seçiminde sonuç 2’nci turda belli olacak gibi. Ben siyasi kimliği, bir partiye aidiyeti olmaması gerektiğini söyledim. Sivil biri olmalı. Dünya dengelerini iyi okuyan, iyi eğitim almış birisini isteriz. Her yurttaşın kabul edeceği biri olmalı. Adı ittifak veya başka bir şey olabilir, karşıtlığım yok. Her partinin Türkiye’yi temsil edebilecek, güven veren bir insanın o koltukta olmasını isteyeceğine inanıyorum. Ortak bir payda olursa, o payda üzerinde de adaylar üzerinde de düşünülür.
'Bunca şaibeyle o makama çıkamaz'
Adayın parti aidiyetinin olmamasını söyledim, ben ise bir partinin Genel Başkanıyım, bu nedenle aday olmam. Hem bu tanımı yapıp, hem de aday ol; olmaz. İktidarın dillendirdiği partili cumhurbaşkanı da Anayasa’ya aykırı. ‘Abdullah Gül mü, Başbakan mı aday?’ olur sorusu için de bir tahminim var, ama girmek istemiyorum. Yalnız Başbakan olursa, halkın kendisini seçeceğini düşünmüyorum. Bunca şaibeye bulaşmış biri o makama çıkamaz. Halk da bunu söyleyecektir.
'Ankara seçimi yenilenmeli'
Seçim sonuçlarıyla ilgili değerlendiriyor, eksik taraflarımız nedir, daha iyi sonuca nasıl ulaşabiliriz diye bakıyoruz. Başkentteki bir seçim, şaibe damgasını taşıyamaz, bu demokrasiye de hukuka da YSK’ya da zarar verir. Şaibe algısı mutlaka giderilmeli, seçim yenilenmeli. Aradan bu kadar süre geçmesine rağmen sonuç açıklanamıyor, binlerce kişi YSK’nın önünde kalıyorsa bu kaygı ciddidir. Demokrasi tarihimizde bu kadar şaibeli bir seçim Ankara’da ilk kez oluyor.
'Zarf karışıklığı'
Sorunun birden fazla nedeni var. Muhtar ve belediye pusulalarının aynı zarfa konması var. Yasada çok açık bir hüküm var; seçim iptal edilir, diyor. Bu nedenle 100 binin üzerinde oy iptal edilmiş. YSK, seçim kurulu başkanlarını 4 kez uyardığı halde bu oluyor. Kedinin trafoya girmesi trajikomik durum ama tüm süreçte ciddi kaygılar var, toplumun kafasında. Mansur Yavaş öne geçtikten sonra birden bire Sincan’dan, Gölbaşı’ndan oylar geliyor. Oysa bunların sayımı çok önceden tamamlandı. Bu şaibelere yargı son vermeli. Koyarsınız sandığı ve tartışmayı bıçak gibi kesersiniz.
'Evlere ulaşmalıyız'
Özeleştirimizi elbette yaparız. Mesela seçim çalışmalarında, miting, sokak ve bildiri dağıtma gibi üç aksımız var. Ama görülen o ki bu yetmiyor, yüz yüze temas etmemiz, evlere ulaşmamız lazım. En zayıf halkamız burası. Kadın ve gençlik kollarımızı güçlendirdik ama daha fazlası gerekiyor. Kadın aday sayımız da daha yukarı çekilmeli. Genel Başkan olmamdan sonra partide çok ciddi değişiklikler oldu ama bunu yeteri kadar geniş kitlelere aktaramadık. Cinsiyet ve gençlik kotası, gençlik ve kadın kolları başkanlarının doğrudan MYK üyesi olması, özgürlük ve demokrasi manifestosu yayınlamamız, önemli adımlar olsa da beklediğimiz oyları alamadık.
'MHP'ye kayan oylar'
‘Orta Anadolu’da hiç yokuz’ dersek yanlış olur. Varız da bu kez tabanımızın bir kısmı MHP’ye kaydı. Bunun yanında büyük kentler, Bursa ve Balıkesir de dahil oylarımızı artırdık. Manisa’da da genel seçimin altında kaldık, orada da MHP’ye yönelme oldu. Bu geçişkenliğin nedeni iktidara karşı bir duruş sergilemekle ilgili. Kim daha güçlüyse ona yönelme oldu. Adana ve Mersin’de de olan bu. Bu noktada, ‘Neden yönelme bize olmadı’ özeleştirisini yaparız.
'Kürtlere karşı daha kapsayıcıyız'
Güneydoğu illerine gelince; yeni bir söylem geliştirmedik desem yalan olur. Bölgeye ben de gittim, 7-8 heyet de gönderdik, her kesimle görüştüm. ‘Söyledikleriniz tamamına imza atarız ama biz partimize, BDP’ye oy vereceğiz’ denildi. Geçmişte var olan tabanımız büyük ölçüde BDP’de, bu sosyolojik gerçek. Biz yeniden kazanmak istiyoruz; ama BDP o tabanı bırakmak istemiyor. Batı’daki de dahil Kürt seçmen için AKP’den daha özgür, daha demokratik, daha insancıl, daha sevecen ve kapsayıcı dil kullanıyoruz. Roboski olayını bizim kadar yakından takip eden ikinci bir parti yok. Olayın üstünü örten ise AKP. Ciddi bir paradoks bu, neden diye sorgulanması gerekiyor.
'AKP normal bir parti değil'
Normal bir siyasi partiyle rekabet etmiyoruz, AKP demokrasilerde olan bir parti değil. Bir devlet partisiyle mücadele ediyoruz; valisi, kaymakamı, polisi, savcısı, tüm devlet kurumları ile... Ahlaki değerlerin büyük erezyon gördüğü bir devletle mücadele ediyoruz. Her siyasal partiyle görüşüyoruz, mesafe koyduğumuz parti yok; BDP, MHP hatta AKP de dahil. İşbirliğine gelince. BDP’yi soruyorsunuz ama genel seçimlerde aldığı oyun altında oy aldı. Bu oy AKP’ye gitti. BDP hiç işbirliği arayışına girişmedi ki. Ayrıca her işbirliği beklenen sonucu vermiyor.
'Kedi, bizim Şero değil'
‘CHP iktidara gelirse devleti yönetemez’ diyor. Dünyanın en saçma şeyi. Bakın bugün devletin mahremiyeti kalmadı, yönetilemiyor, en mahrem sırlar pazarlara düştü. Hepsini de kendileri itiraf ettiler, devlet adamı değiller, devleti tanımıyorlar. Onlar mı yönetiyor? Dışişleri’ndeki Suriye toplantısının tapesinin sızması çok vahim bir durum. Bildiğim, bu ses kaydının uluslararası arenada Türkiye’nin saygınlığına gölge düşürdüğüdür. İktidar mağduru oynadı ama senin Dışişleri Bakanı’nın makamında olan bir konuşma sızıyorsa dönüp kendini sorgulamalısın. Olay da içeriden görünüyor, herkes biliyor. Önce oradaki 4 kişi sorgulanmalı. Müstahdemden söz ediyorlar. Yok öyle bir şey. Ancak orada da yine bir kedi varsa, bilmiyoruz. Yalnız bizim Şero’nun olmadığını kesin söyleyebilirim.
'Cemaatlerle işbirliği yok'
Biz Cemaat’le masaya oturup özel bir seçim anlaşması, özel bir konuşma yapmadık. Erdoğan aksini özellikle dillendirdi ki Cemaat’in tabanı kendisine oy vermeye devam etsin. O Cemaat’le iç içe olan Erdoğan’dı. ‘Siz ne istediniz de biz vermedik’ diyen kendisiydi. Ama ısrarla böyle bir propaganda yapıyor. Evet her yurttaştan oy isteriz, ‘Oyunuza ihtiyacımız yok’ demeyiz. Yoksa ne geçmişte, ne şimdi, ne de bundan sonra cemaat veya tarikatlarla bir işbirliğimiz olacak. Saygımız olur ama işbirliğimiz olmaz.
Eskiden CHP her seçimden sonra bir kurultay yapardı, şimdi yok. Artık eski alışkanlıklarından büyük ölçüde kurtuldu CHP. Normal kurultay takvimimiz var bu yıl için ama seçimler üst üste gelirse bunu 1 yıl erteleyeceğiz.
'Yavaş ile devam'
Gerek Mansur Yavaş olsun, gerek geçmişte merkez sağda veya başka partilerden gelen arkadaşlarımız olsun, işte Bursa, Balıkesir, Hatay, iyi performans gösterdiler. Biz onlarla beraber çalışmaya, birlikte yürümeye devam edeceğiz, memnunuz. Bu birlikteliğimizi ileriki dönemde de sürdüreceğiz.''