-Kılıçdaroğlu: Varlıklının çocuğuna 30 bin liraya tezkere TBMM (A.A) - 22.11.2011 - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bedelli askerlik düzenlemesine ilişkin, ''Garibanın çocuğu askere, varlıklının çocuğu 30 bin lira karşılığı al tezkere. Palavracı değilsen, bu yasayı senin milletvekillerin kabul ederse, referanduma götürelim. Götürmezsen senin unvanın bundan sonra palavracı Recep'tir'' dedi. -''O koltuktan ayrılması gerekmez mi?''- İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'in, depremzedelerle dalga geçer gibi ''Siz sarayda oturuyorsunuz, biz de mi buraya gelsek'' dediğini belirten Kılıçdaroğu, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Onları çadırdan at, sen otur o zaman... Şehircilik Bakanı da Van ve Erciş'in artık en güvenli iki yer olduğunu, evlerine gitmelerini söylüyor. Bakana, 'istifa etmeyi düşünüyor musunuz?' diye soruluyor, 'Gülüyorum bunlara' diye yanıt veriyor. Palyaçolar bile buna gülmez. Bu kadar acının olduğu yerde, sorumluluk nedir bilmeyen, pişkin bir insana ne diyeceksiniz? Bu kadar sorumsuzluk, pişkinlik ancak AKP'de olur. Bu sorumluluğu ruhunda hissedip, en azından vicdanı sorgulayıp, o koltuktan ayrılması gerekmez mi? Bunlar için gerekmez. Bunların derdi insan değil, onların derdi rant, başka derdi yok.'' -''Siyasal yüzsüzlük''- Genel Başkan Kılıçdaroğlu, kız çocuğu Öznur'un, beslenme yetersizliğinden öldüğünü ifade ederek, ''Hani her taraf erzak doluydu? Acaba bu bakanın vicdanı sızlıyor mu? Bunlar kendi vicdanlarında, kendilerini sorguluyorlar mı?'' diye sordu. Japonya'daki benzer bir olayda İmardan Sorumlu Bakan'ın, ''Ben depremzedeler için her şeyi yapmaya hazırdım ancak felaketzedelerin kalbini kırdığım için özür dilerim'' diyerek, görevini bıraktığını belirten Kılıçdaroğlu, ''Bizde bırakın kalbini kırmayı, adamı ölüme sürüklüyorsunuz, enkazın altında kalıyor, siz de seyrediyorsunuz. Ama çivilenmiş gibi koltukta oturuyorsunuz. Bu siyasal yüzsüzlük ve ahlaksızlıktır'' görüşünü savundu. -''Gensoru görüşülürken gel anlat''- Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Erciş'te, ''Size palavra atmam, palavracı genel başkanlardan değilim, palavracı başbakan değilim'' dediğini belirterek, şunları kaydetti: ''İnanıyor musunuz Allah aşkına? Başbakan, 'Gazze'ye yardım götürecek gemilere, Türk donanmaları eşlik edecektir' dedi. Gazze'ye yardım götürecek iki gemi uluslararası sularda durduruldu, Türk donanma gemileri eşlik etti mi; hayır. Palavracı kim? CHP'li belediyeleri suçlamıştı, 'CHP'li belediyeler aracılığıyla terör örgütü PKK'ya para aktarılıyor' demişti. 'Açıklamazsan namertsin' dedim, açıkladı mı, hayır. Kim palavracı? Açıklamazsa gensoru vereceğimizi söyledik, gensoruyu verdik. Gensoru, televizyon yayını saat 19.00'dan sonra olmadığı için bu saatten sonra görüşülsün diye başka bir gensoruyla birleştirip, gensorumuzu aşağı çektiler. Biz gensoruyu geri çektik, bu hafta görüşülecek. Sayın Başbakan'a sesleniyorum, palavracı olup olmadığının yolu, o gensoru görüşülürken gel anlat bakalım, kimmiş o belediyeler, söyle bakalım. CHP'li belediye hangisi, söylemezsen sen palavracı Recep'sin, kusura bakma.'' -''Palavracı değilsen''- Seçim döneminde, kolay askerlik konusunu gündeme getirdiklerini, durumu iyi olanlardan para alınıp, iyi olmayanlardan bedel alınmayacağını önerdiklerini anımsatan Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın, bu önerilerine önce itiraz ettiklerini, sonra ''Ben Tayyip Erdoğan olarak böyle bir sorumluluğun altına giremem. Parası olan var olmayan var. Parası olan bastırıp kurtulacak, olmayan askerlik yapacak. Seçimden sonra referanduma götürürüz'' açıklamasında bulunduğunu söyledi. Silivri Cezaevi'ni Almanya'daki toplama kamplarına benzeten Kılıçdaroğlu, Almanya'daki kamplarda belli ırktan gelenlerin, Silivri'de ise iktidara karşı olanların toplandığını ileri sürdü. ''Silivri'deki toplama kamplarında adaletin olmadığını, insanların önceden mahkum edildiğini, yargılamanın usulen yapıldığını'' ifade eden Kılıçdaroğlu, bu durumdan yalnızca kendilerinin değil, bütün dünyanın rahatsız olduğunu öne sürerek, ''Silivri toplama kampı, 21. Yüzyılın Türkiye'sinin en büyük ayıbıdır'' dedi. Kaşif Kozinoğlu'nun da bu ''toplama kampında'' yaşamını yitirdiğini anlatan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: ''Oraya gittiğimde Sayın Haberal, 'Buranın revirinde bir stetoskop bir de tansiyon ölçme aleti var' dedi. Bunlar 'Tam donanımlı, hatta uçak ambulans bile var' diyorlar. Bu kişi fenalaşıyor. Hastaneye ulaşıncaya kadar yaşamını yitiriyor.'' -''Senin hedefin Atatürk'le hesaplaşmak''- Halkın ağır sorunlar altında ezildiğini, depremin ve terörün yaralarının sarılmaya çalışıldığını, ülkenin çevresinde derinleşen krizler söz konusu olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, ''Böyle bir dönemde sorunlara çözüm üretmesi gereken Başbakan, içine düştüğü acizliğin, beceriksizliğin gözlerden kaçırılması çabası içinde. 'Müflis tüccar eski defterleri karıştırırmış'. Bizim müflis Başbakan da tarihi karıştırıyor'' dedi. Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: ''Kendi 50 yıllık geçmişini kirli gömlek gibi sırtından çıkarıp atan bir Başbakan, CHP'ye 'tarihinle yüzleş' diyor. 'O çıraklık, bu kalfalık dönemiydi' diye iktidarının 9 yılını bile inkar eden bir adam 'tarihinle yüzleş' diyor. Kendi kişisel tarihinden utanç duyan bir Başbakan dönüp CHP'ye 'tarihinle yüzleş' diyor. Yüzleştik. Şanımız, şerefimiz arttı. CHP'nin tarihinde, 'Bu adamı deliğe süpürmeyin onu kullanın' onursuzluğu asla yoktur. O onursuzluğu yapan egemen güçlerin karşısında 'Benim işimi bitirmeyin, beni deliğe süpürmeyin, beni kullanın' diyen onursuzluk, CHP'nin tarihinde yoktur. CHP'nin tarihinde, Türk askerinin kafasına çuval geçirilirken sessiz kalmak gibi bir onursuzluk da yoktuk. CHP'nin tarihinde yedi düvele kafa tutarak bir milletin namusunu, şerefini, bağımsızlığını söke söke alma mücadelesi vardır, kuvayımilliye vardır. 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' vardır. Senin tarihin ise İngiliz muhiplerine, Amerikan mandacılarına dayanıyor. Buradan sesleniyorum: Kendine gel Başbakan. Ne zaman pusulan şaşsa CHP'nin geçmişine saldırıyorsun. Senin başka işin, hesabın yok mu? Sen hangi intikamın rövanşının, intikamın peşindesin? Sen Mustafa Kemal'e ulaşmak ve onu eleştirmek istiyorsun. Senin hedefin Atatürk'le hesaplaşmak, Cumhuriyeti tasfiye etmek.'' -''Dersim'i sömürü aracı yapma''- Başbakan Erdoğan'ın ''kendisinin üzerinden bölücülük yaptığını'' iddia eden Kılıçdaroğlu, ''Benim de bu sorumsuzluğa, edepsizliğe, nezaketsizliğe iştirak etmemi istiyor. Bu, öyle bir fitne ki cevap vermek bile alet olmak anlamına geliyor. Ben Dersimli bir ailenin çocuğuyum. Bu ulusun, bu ülkenin çocuğuyum. Üç evladımı bu ülke için yetiştirdim. Üç tane pırlanta gibi evlat yetiştirdim bu ülke için. Halk için çalışıyorlar. Gönüllerinde, ruhlarında, kalplerinde Kuvayımilliye ve Mustafa Kemal var onların'' diye konuştu. Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: ''Dersimliyim. Şimdi de CHP'nin Genel Başkanıyım. Onur, gurur duyuyorum. Allah nasip ederse Başbakan olacağım. Türkiye Cumhuriyeti'nin büyüklüğü budur işte. Kafasında fındık kadar beyin taşıyanlar, bunun değerini bilemezler. Yediden yetmişe bütün Dersim halkının demokratik, laik Cumhuriyetimizle hiçbir sorunu yoktur. Hiçbir Dersimli, Sayın Başbakan gibi bu ülkenin birliği ile rövanş peşinde değildir. Bu ne büyük bir talihsizliktir ki bu ülkenin Başbakanının zihin haritası, Ermeni diasporasının zihin haritası ile aynıdır. Sayın Başbakan, Dersim'i sömürü aracı yapma. Dediklerinde samimiysen, her imkan senin elinde. Ne gerekiyorsa yap. Hesap mı soracaksın, sormazsan namertsin. Kimi kime şikayet ediyorsun? Dersim'de acı çekenlerin sözcülüğünü yapmak sana kalmadı.'' -''CHP'nin zemini Kuvayımilliyedir''- Hiç kimsenin hak ve hukukunun garanti altında olmadığını ileri süren Kılıçdaroğlu, ülkenin CHP dışında hiçbir umudunun kalmadığını savundu. Her türlü düşünceyi tartışan, kimseyi ötekileştirmeyen bir parti olduklarını belirten Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: ''Bir arkadaşımın sözlerinden ötürü CHP'nin ideolojik duruşu ile ilgili sonuçlar çıkarmak, bu partiye yapılan saygısızlıktır. Her türlü düşünceyi rahatlıkla tartışırız. Birisi böyle konuştu diye zemin kaydı diye bir şey yok. CHP'nin zemini Kuvayımilliyedir. Bunu bahane ederek birilerinin parti disiplini dışında yok basın toplantısı yok bilmem şu, bu... İzin vermeyeceğim bundan sonra bu tür şeylere. Grup yönetmeliğine aykırı olarak, izin almadan 'Ben gideceğim basın toplantısı yapacağım' olmaz. Parti disiplini var. Parti içi rekabet adına göz göre göre partiye zarar vermek, halka yapılmış en büyük ihanettir. Bana zarar verebilirsiniz ama hiç kimsenin CHP'ye zarar vermesine izin vermem.''