Politika

KILIÇDAROĞLU: ULUSAL BÜTÜNLÜKTEN YANAYIZ ANKARA (A.A)

09 Temmuz 2011 02:40

-KILIÇDAROĞLU: ULUSAL BÜTÜNLÜKTEN YANAYIZ ANKARA (A.A) - 08.07.2011 - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ''Kişilere, bölgeye, illere ayrı statü verilmesini doğru bulmuyoruz. Biz, Türkiye'nin ulusal bütünlüğünden yanayız'' dedi.  Kılıçdaroğlu, CNN Türk'te canlı yayında soruları yanıtladı. Kılıçdaroğlu, ''Bakanlar Kurulu'nu nasıl buldunuz?'' sorusunu yanıtlarken, ''Daha erken, ana muhalefet partisiyiz diye 'kabinede iş yok' demek doğru değil. Görmemiz lazım, icraatlarını görmemiz lazım. Başarılı olmalarını dileriz, çünkü sonuçta bunlar Türkiye'yi yönetecekler. Özellikle ekonomide ciddi sorunlarımız var, o sorunları aşmalarını dileriz. Biz ana muhalefet partisi olarak onların yanlışlarını Parlamento'da  ve Parlamento dışında seslendirerek onların olabildiğince halkın yararına, çıkarına hizmet etmelerini sağlayacağız. Görevimiz bu bizim ama olumlu tavırları, olumlu düzenlemeler, yasa teşvikleri, yönetmelikler, uygulamalar olursa da saygıyla karşılayacağız'' diye konuştu. Kılıçdaroğlu, ''Terör konusunda beklentiniz nedir? Bir tırmanış bekliyor musunuz? BDP'ye ne tavsiye ediyorsunuz?'' sorusunu yanıtlarken şunları söyledi:  ''Orada karanlık bir alan var, bizim bilmediğimiz. Yapılan görüşmeler var İmralı'yla. Yazıldığı söylenen ama altı imzalanmayan protokollerin varlığından söz ediliyor, açıklamalar yapılıyor. Bizim için bilinen bir alan değil. Bize bu konuda herhangi bir bilgi de verilmiş değil, medyadan okuyoruz, bazı internet siteleri daha ayrıntılı bilgiler veriyor. Sonuç şu; var olan ciddi bir sorun var. Bu sorunun çözülmesi lazım. Görüşmeler nasıl yapılıyor, pazarlıklarda neler var, onu da bilmiyoruz. Bir pazarlık yapıldığı, görüşmeler yapıldığı, o nedenle birkaç kez eylemlerin ertelendiği ifade edildi.  Sayın Atalay, daha önce açılımları dile getirirken yanlış hatırlamıyorsan 5-6 konuda rapor hazırlanmasıyla ilgili talimat verdiğini ifade etmişti. O raporlar hazırlandı mı, hazırlanmadı mı, hangi aşamadadır onu da bilmiyoruz, hangi konulardadır, onu da bilmiyoruz. Genel yaklaşımımız şu, kişilere, bölgeye, illere ayrı statü verilmesini doğru bulmuyoruz. Biz, Türkiye'nin ulusal bütünlüğünden yanayız. Etnik kimliklerimiz, inançlarımız farklı olabilir ama biz sonuçta bu coğrafyada yaşıyoruz, aynı havayı teneffüs ediyoruz. Sorunlarımız varsa ortak bir masanın etrafında toplanıp çözebilecek demokratik olgunluğa eriştiğimizi ben düşünüyorum. Geniş kitlelerin kabul edemeyeceği çözümleri gündeme getirmek baştan işi tıkamak olur, diye düşünüyorum.'' Kılıçdaroğlu, ''AK Parti Genel Merkezi'ne gidip ziyaret etmeyi düşünür müsünüz?'' sorusu üzerine, iktidar partisinin muhalefet partilerine bilgi vermesi gerektiğini söyledi. Demokrasilerde önemli olanın uzlaşma olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, ''Parlamento'da Anayasa yapılacaksa, biz Parlamento'da kendi düşüncelerimiz görüşümüz doğrultusunda her türlü katkıyı vermeye hazırız. 'Geleceğim' diyen kişi kendisidir. Bizim kapımız açıktır, her zaman gelebilirler'' dedi.    -MİLLİ İRADE TUTSAKLIĞI VAR- ''Terör tanımının geniş tutulduğu, her türlü muhalif görüşün esnetilerek savcılar tarafından terör tanımı içine sokulabiliyor'' şeklindeki değerlendirme üzerine Kılıçdaroğlu, ''Bu konuda da ciddi sorun var. Yüzde yüz terörü böyle çok sağlıklı bir hukuki zemine oturtmak belki çok kolay bir mesele değil. Ama bunu zaman içinde, yargı kendi içinde verdiği içtihatlarla sağlıklı bir zemine oturtuyor'' diye konuştu. Kılıçdaroğlu, neyin terör olup olmadığının, silah olup olmadığının, patlayıcı, uyuşturucu vesaire gibi konuların yasalarda evrensel tanımlara uygun olarak sağlıklı değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti. ''CHP'nin yemin sorunu çözüldüğü takdirde, önümüzdeki günlerde yeni Anayasa çalışmaları dolayısıyla bir komisyon kurulursa, bu komisyona üye verip vermeyecekleri ve kendi tekliflerini sunup sunmayacakları'' yönündeki soru üzerine Kılıçdaroğlu, ''Anayasa değişiklikleri ile ilgili olarak seçim öncesinde Anayasa'da değiştirilmesini öngördüğümüz temel ilkeleri açıkladık. Temel ilkelerimizi ortaya koyduk. Ama diğer siyasi partilerin bu konulardaki yaklaşımını bilmiyoruz. Onların da değişim taleplerinden yana söylemleri var, ama içeriğini bilmiyoruz. Sadece anayasayı değiştirmekle bizim anladığımız anlamda sağlıklı bir demokrasiyi getirmiyoruz. Örneğin özel yetkili mahkemeler, bunların kalkması lazım. 12 Eylül'ün ürünü. Bunlar eski Devlet güvenlik Mahkemeleri. böyle bir anlayış olamaz zaten. Bunlar kalkacak. Bildiğimiz normal yargı süreci başlayacak. Yargılama normal yapılacak'' diye konuştu. Bunun, 'ihtisas mahkemeleri olmasın' anlamına gelmediğine dikkati çeken Kılıçdaroğlu, ''İhtisas mahkemeleri olabilir. Nasıl çocuklarla ilgili, aile ile ilgili, ticaret mahkemeleri varsa, terör, organize suçlarla ilgili de kendi alanında birikimli yargıçlar olur ve onlar o mahkemelerde ayrıca görevlerini yaparlar'' dedi. Bir partinin mutfağında Anayasa taslağı hazırlanmasını uygun bulmadıklarını kaydeden Kılıçdaroğlu, ''Biz ilkelerimizi götüreceğiz. Diğer partiler de ilkelerini götürecekler ama 4 veya 5 parti yetmez. Parlamento dışında da partiler var. Parlamentonun dışında barolar var, üniversiteler var, sivil toplum kuruluşları var. Onların da görüşlerinin alınması lazım. Biz kendi ana ilkelerimizi belirlerken, Türkiye'deki bütün sivil toplum kuruluşlarından görüş istedik. Onlar bize bildirdiler. Eminim parlamentoda da sağlıklı bir yapı olacaktır, olması gerekir'' değerlendirmesinde bulundu. Kılıçdaroğlu, ''Böyle bir komisyon teklifi geldiğinde siz karşı değilsiniz'' denilmesi üzerine, ''Biz katkı vereceğiz tabii. Öteden beri söyledik'' dedi. ''Yeni Anayasa yazımı çalışmalarında, Kürt meselesinin ayrıca bir paket olarak mı ele alınmasından yanasınız?''  sorusunu da Kılıçdaroğlu, ''Bir kısmı anayasanın içinde bir kısmı anayasanın dışında. Örneğin yüzde 10 seçim barajı anayasanın dışında. Buna benzer eğer Türkiye'de sağlıklı çalışan bir demokrasiyi kuracaksak, insan haklarına aykırı olan uygulamaları süratle düzeltmemiz lazım'' şeklinde cevapladı. Tutuklu milletvekilleri olayının bu kadar büyümesi, Türkiye hatta dünyaya mal olmasının temel nedeninin CHP'nin takındığı bu tavır olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, ''16 aydır 'parasız eğitim istiyorum' dedikleri için iki üniversite öğrencisi tutuklu. Sadece bir afiş yapmışlar; 'Parasız eğitim istiyoruz.' Şimdi bu demokrasi değil. Yani Parasız eğitimi ben de istiyorum, başka vatandaşlarımız da ister. Bunları alıp, hapse atıp, uzun yıllar tutarsak orada... Daha kim bilir tutuklu sayısı nedir? Bunlar kaç aydır içeridedirler. Belki bunları soru önergeleriyle bulup gerçek rakamları gün yüzüne çıkarmamız gerekiyor'' görüşünü dile getirdi. -DENİZ BAYKAL İLE GÖRÜŞME- Bugün Deniz Baykal ile yaptıkları görüşmede ''yemin etmeme olayının'' gündeme gelip gelmediği şeklindeki soru üzerine de Kılıçdaroğlu, partili milletvekilleriyle beşerli gruplar halinde görüşme yaptığını hatırlattı. Deniz Baykal eski genel başkan olduğu için onunla tek görüştüğüne işaret eden Kılıçdaroğlu, bu görüşmede yemin olayının dışında pek çok olayın görüşüldüğünü ifade etti. Kılıçdaroğlu, parti içi muhalefet konusunun ise görüşmede gündeme gelmediğini dile getirerek, partinin tek bir politika etrafında yürümesi konusunda CHP'nin bir sorunu olmadığını vurguladı. Kılıçdaroğlu'na, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, ''CHP'nin yeni ekibinde Meclis hukukunu çok iyi bilen kadrolar olmadığından hata yapıldığı'' şeklinde eleştirisi bulunduğu ifade edilerek, ''Bu eleştiriyi nasıl buldunuz?'' sorusu yöneltildi. Kılıçdaroğlu, bu soruyu da, ''Samimi söylüyorum. Meclis hukukunu çok iyi bilen arkadaşlarımız var. Sayın Başbakan parlamentoya en az gelen milletvekillerimizden birisidir. Oturumlara en az katılan milletvekillerinden birisidir. Az katılmasını da anlayışla karşılıyoruz. Çünkü aynı zamanda yürütme organının başında. İşi başından aşkın. O alanda çalışıyor. Zorunlu olduğu zamanlar parlamentoya geliyor. Uzun süre parlamentoda görev yapmış milletvekillerimiz var. İçtüzüğü, Anayasayı, diğer uygulamaları biliyorlar. Dolayısıyla bu eleştiriyi sıcak siyaset içinde söylenmiş bir eleştiri olarak görüyorum'' şeklinde yanıtladı. Kılıçdaroğlu, ''hükümet programını nasıl bulduğu'' sorusu üzerine ise, hükümet programında, BM sözleşmeleriyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne uygun Anayasa yapılacağı şeklinde bir madde bulunduğunu hatırlatarak, ''Bizim talebimiz aslında hükümet programına girmiş. Bu bizim açımızdan memnuniyet verici bir şey'' değerlendirmesini yaptı. Kılıçdaroğlu, ''Yeni anayasa çalışmaları ile tutuklu milletvekillerinin durumunun ayrı ayrı ele alınması şeklinde bir öneriyle karşılaştınız mı?'' sorusunu da, ''Hayır, en azından ben öyle bir öneriyle karşılaşmadım'' dedi. Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti: ''Ortada bir demokrasi ayıbı, milli irade tutsaklığı var. Bu Türk demokrasisinin en temel sorunlarından birisidir. Bugüne kadar hiç yaşanmayan temel bir sorun olarak gündemdedir. Eğer bu ülkede bir demokrasi mücadelesi verilecekse, milli irade gereğinin parlamentoya yansıması gerekir. Eğer milli irade tutuklu konumdaysa o demokrasiyi sağlıklı bir zeminde götüremeyiz. Bir dönem, 'Yeter söz milletindir' diyorduk. Tamam, aynı şeyi yine söyleyelim. Milli irade vesayet kabul edemez doğru. Milli irade vesayet altına alınıyorsa, mücadele edecek olan demokrasiyi savunan partilerdir. Biz yargının da vesayet altında olmasını istemiyoruz. Ama yasama organının da vesayet altında olmasını istemiyoruz. Yasama, yargı ve yürütme. Denk mi bunlar? Denk. Güçler ayrılığı ilkesi var. Birisinin diğerine müdahalesi doğru mu? Hayır, doğru değil.  Yasama organından bir milletvekili veya TBMM Başkanı, bir yargıca telefon açıp, 'Şu davaya şöyle bakın' diyebilir mi? Diyemez. Seçilen bir kişi de artık yasama organının üyesidir. Oraya müdahalenin olmaması gerekir. Şöyle bir tablo olsa, hiç itirazım olmaz; bunların gelip yemin etmesinde anayasal engel var. Var mı? Hayır. Gelip yemin etmelerinde yasa maddesi engeli var. Hayır o da yok. Nedir engel? Sadece takdir hakkı. Bu takdir hakkı, özgürlükleri ve insan haklarını geliştirecek şekilde kullanılır. Bütün dünyadaki yargı mekanizmasının özünde bu yatar. Bizde de öyledir. Örneğin, işçi davalarına bakan yargıtay bugüne kadar bütün uygulamalarda hep ücretliden yana, emekten yana tavır takınmıştır.'' -''YARGI VE YASAMANIN İNATLAŞMASI''- Tutuklu milletvekillerinin durumunun, ''yargıyla yasamanın inatlaşması'' şeklinde yorumlanıp yorumlanamayacağı şeklindeki soru üzerine Kılıçdaroğlu, öyle bir inatlaşmanın olmasını istemediğini belirtti. Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal'ı, söz konusu davalarda tutuklu oldukları için aday göstermediklerini anlatan Kılıçdaroğlu, ''Seçim bölgelerinde bize daha fazla oy getireceklerini düşündüğümüz için aday gösterdik'' dedi. Kılıçdaroğlu, ''Cemil Çiçek'in TBMM Başkanlığı'nı nasıl götürdüğü ve CHP'nin Çiçek'e bir güven sorunu olup olmadığı'' şeklindeki soruyu da, ''Hayır, bir güven sorunumuz yok. Sayın Çiçek, sorunu çözmek için benim anladığım kadarıyla pek çok çevreyle görüşmeler yaptı. Büyük bir olasılıkla bu görüşmelerde, bu sorunların nasıl aşılacağında onların da görüşünü aldı. Belki benim bilmediğim bazı çevrelerle, hukuk çevreleriyle de görüşmüş olabilir'' diyerek yanıtladı.