Gündem

Kılıçdaroğlu: Ülkemizi parlamenter demokrasiden kopartmayı başarmış yeni bir saray iktidarıyla karşı karşıyayız

29 Ekim 2019 07:48

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nda Cumhuriyet'te yayımlanan yazısında iktidara yüklendi. "Tarihsel düzlemin alaşağı edildiği bir dönemden geçiyoruz" diyen Kılıçdaroğlu, "Ülkemizi parlamenter demokrasiden, belirttiğim üzere şahsi menfaatleri sebebiyle “şimdilik” kopartmayı başarmış yeni bir saray iktidarıyla karşı karşıyayız" ifadelerini kullandı. 

Yazısının sonunda da, "Demokrasiye taç olan Cumhuriyetti, şimdi Cumhuriyete taç olma sırası demokrasidedir" ifadelerini kullanan CHP lideri sözlerini, "Cumhuriyetimizin 100. yılına giderken, dogmalardan ve ön kabullerden arınmış, özeleştiriden korkmayan ve hatta toplumsal mutabakata dayalı yeni bir tarih okumasına imkân tanıyan bir dönemi başlatmalıyız. Biz hazırız! Çünkü 'Yaşasın Cumhuriyet, Yaşasın Halkçı Demokratik Cumhuriyet!' diyoruz" diye noktaladı.

Kılıçdaroğlu'nun, "Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandıralım" başlığıyla yayımlanan yazısının bir bölümü şöyle:

Atatürk ve arkadaşlarının 1906’dan itibaren sahiplendiği “Milletin Egemenliği” anlayışının, 1950 seçimleriyle yeni bir aşamaya geçişine siyaset bilimci Maurice Duverger’in yorumu, “Engelsiz ve sıkıntısız bir şekilde çok partili sisteme geçildiği; Türkiye örneğinin, tek parti yönetiminin, bir gün gerçek bir demokrasinin kurulmasına imkân verebileceğini gösterdiği” şeklindedir. 

Sorumuza dönecek olursak: “Peki, 100 yıl sonra Cumhuriyetimizi, demokrasiyle taçlandırma ihtiyacıyla neden karşı karşıyayız?” Aşılan onca engellere ve onca kazanıma rağmen... Bu noktada bizim, Cumhuriyetin demokrasiyle taçlandırılmasından kastımız, zaten özünde ve tarihinde var olan bir durumun yeniden inşasıdır.

Bizzat Mustafa Kemal Atatürk tarafından “Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları” olarak nitelendirilen Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, kendisini TBMM’nin de üstünde konumlandırma yanlışlığı ve bu anlayışın yol açtığı darbelerin demokrasimize verdiği zarar, sivil olması ve kalması gereken siyasete de metastaz yaptı. “Milletin kayıtsız şartsız egemenliği” ilkesi üzerinden devşirilen meşruiyetin, kendi şahsi çıkarları doğrultusunda kullanıldığı; milletin egemenliğini TBMM’ye, TBMM’nin de varlığını milletin egemenliğine bağlı olarak sürdürdüğü tarihsel düzlemin alaşağı edildiği bir dönemden geçiyoruz. Oysa unutmamalıyız ki Milli Mücadele’yi başarıyla tamamlayıp Ankara’ya dönen ve 4 Ekim 1922’de TBMM kürsüsüne çıkan Atatürk, kendisini TBMM’nin emirlerini sadakatle yerine getirmiş bir asker olarak görüyordu; kutlamaları almak bir yana dursun, emsali görülmemiş zafer nedeniyle TBMM’yi tebrik ediyordu. 

Şimdiyse ülkemizi parlamenter demokrasiden, belirttiğim üzere şahsi menfaatları sebebiyle “şimdilik” kopartmayı başarmış yeni bir saray iktidarıyla karşı karşıyayız. Saray iktidarına karşı, demokrasiyi savunan, sosyal devlet anlayışına dayalı bir üretimi, iktisadi bağımsızlığı ve mutlak adaleti öngören bizlerin görevi, yıllar önce demokrasimizin Cumhuriyet ile taçlandırılmasından alınan ilhamla hareket etmektir.

Demokrasiye taç olan Cumhuriyetti, şimdi Cumhuriyete taç olma sırası demokrasidedir. Haliyle ülkemizi parlamenter demokrasiye ulaştıran dönem de dahil olmak üzere tüm demokrasi tarihimizi yeni bir bakışla ele almamız zorunluluktur. Aksi, parlamenter demokrasinin askeri darbeler ve askeri vesayetten medet uman siyasi ve bürokratik kadrolar eliyle bozulmuş haline dönüş olur ki bu kabul edilemez. Cumhuriyetimizin 100. yılına giderken, dogmalardan ve ön kabullerden arınmış, özeleştiriden korkmayan ve hatta toplumsal mutabakata dayalı yeni bir tarih okumasına imkân tanıyan bir dönemi başlatmalıyız. Biz hazırız!

Çünkü “Yaşasın Cumhuriyet, Yaşasın Halkçı Demokratik Cumhuriyet!” diyoruz.