04 Ekim 2011 03:00
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Alman vakıfları ve CHP’li belediyelere ilişkin açıklamasını değerlendirirken, "Başbakan vakit geçirmeden, hemen bugün, ima ettiği CHP’li belediyelerin isimleri ile birlikte bildiği her şeyi, ayrıntıyı gizlemeden ve atlamadan kamuoyuna açıklasın" dedi.
Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, yeni bir anayasayı kendilerinin de istediğini, bunu daha önce teklif ettiklerinde, "gündemimizde yok" cevabı verildiğini söyledi.
Yeni anayasa yapmakla mevcut bazı sorunların düzelmeyeceğini belirten Kılıçdaroğlu, Anayasada yer alan uluslararası anlaşmalar ve özel hayatın gizliliği ilkesine ilişkin hükümlere bile uyulmadığını öne sürdü. Kılıçdaroğlu, Anayasa hükümlerinin aksine "Ergenekon" davası dosyalarında özel görüşmelerin de yer aldığını, milletlerarası anlaşma hükümlerinin esas alınmadığını iddia etti.
Bunun yanında Anayasaya göre, Kanun Hükmünde Kararnamelerin (KHK) TBMM’de komisyonlar ve Genel Kurulda öncelikli ve ivedi olarak görüşülmesi gerektiğini anlatan Kılıçdaroğlu, bu nedenle AK Parti iktidarının çıkardığı KHK’ların hepsinin bu süreçten geçmesinin zorunluluk olduğunu savundu.
Kemal Kılıçdaroğlu, yeni anayasa hazırlığı süreciyle eş zamanlı olarak siyasi partiler yasasının değiştirilmesi, yüzde 10 seçim barajının düşürülmesi, iç hukuk düzenlemelerinin yapılması, KHK’ların komisyon ve Genel Kurulda ele alınması, özel yetkili mahkemelere son verilmesi gerektiğini ifade etti.
-"Belediyelere özel ilgi..."-
Son günlerde CHP’li belediyelere yönelik özel bir ilginin söz konusu olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, telefonla ya da mektupla çağrılması gereken bir belediye başkanının evine polis ordusunun gönderildiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, bunların hepsine direneceklerini, yollarından dönmeyeceklerini bildirdi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Alman vakıfları ve CHP’li belediyelere yönelik açıklamasına değinen Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Sayın Başbakan ’Alman vakıflarından CHP’li belediyeler kredi alıyor, bu krediler bir takım müteahhitlere iş verilerek, onun aracılığıyla PKK’ya kaynak aktarılıyor’ dedi. 24 saat geçmeden çark etti. Efendim, ’lafları cımbızlamışlar...’
Buradan Sayın Başbakan’a bir çağrıda bulunuyorum; bir Başbakan karnından konuşmaz. Başbakan vakit geçirmeden, hemen bugün, ima ettiği CHP’li belediyelerin isimleri ile birlikte bildiği her şeyi, ayrıntıyı gizlemeden ve atlamadan kamuoyuna açıklasın. Şerefli bir Başbakan’ın yapması gereken budur.
Üzerine basarak söylüyorum; şerefli bir Başbakan bu konuda ne bilgi ve ne belge var ise gizlice benimle değil, Türk halkı ile televizyonların ve basının önünde vakit geçirmeden acilen paylaşsın. Aksi takdirde şerefli Başbakan görevini ihmal etmiş olacak ve suç işlemiş olacaktır.
Başbakan’ı, suçüstü yakalanmanın korkusu ve telaşı sarmıştır. Defalarca sordum, bir daha soruyorum; bu Deniz Feneri’ndeki köstebek bakan kim Sayın Başbakan, bir çık anlat Allah aşkına. Bir bakan köstebeklik yapar mı? Arama yapılacak, önceden haber veriyorlar. Kim yapıyor bunu ey şerefli Başbakan, çık bu konuları anlat, dinleyelim bakalım."
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Başbakan’ın özel temsilcisi CHP’yi, PKK yetkililerine şikayet ediyor. Bu tür görüşmeler terörü sonlandırmaz, terörü azdırır. Fatura Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a mı çıkıyor? Erdoğan nasıl olsa bir yere giderken bin-bin beş yüz korumayla gidiyor" dedi.
Kılıçdaroğlu, TBMM 24. Dönem ikinci yasama yılının ilk grup toplantısında, gündemdeki konuları değerlendirdi.
TBMM’den bir kişinin, CHP Grubu’nu arayarak, grup toplantılarını, eskiden olduğu gibi TBMM TV’den canlı yayınlanacağını söylediğini belirten Kılıçdaroğlu, bugün ise telefonda "Biz verecektik ama TRT Genel Müdürü direniyor, vermiyor" denildiğini söyledi.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in, bu görüşmelerin canlı yayınlanacağını söylediğini ancak TBMM Başkanı’nın, TRT Genel Müdürü’ne söz geçiremediğini savunan Kılıçdaroğlu, "TBMM Başkanı, TRT Genel Müdürü’ne söz geçiremiyorsa Allah aşkına bu Başkan kime söz geçirecek?" diye sordu.
Çiçek’in haklarını da kendilerinin savunacağını dile getiren Kılıçdaroğlu, TBMM Başkanı ile hiç kimsenin bu düzeyde görüşemeyeceğini, direnç gösteremeyeceğini söyledi. Kılıçdaroğlu, dilsiz demokrasinin, örtülü diktatörlük ve o diktatörlüğe çanak tutmak olduğunu ifade etti.
Sorunların temel kaynağı AKP
Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin ciddi sorunlarla karşı karşıya bulunduğunu, bu sorunların temel kaynağının ise ülkeyi yöneten AK Parti iktidarı olduğunu öne sürdü.
Kemal Kılıçdaroğlu, "insan hakları ihlallerinin sıradanlaştığını, yolsuzlukların AK Parti’nin ihtisas alanına dönüştüğünü, Türkiye’nin dış politikada itibarsızlaştığını, demokrasi söyleminde bulunmanın, neredeyse suç olmaya başladığını, yaklaşık 60 gazetecinin hapishanede olduğunu" savunarak, bir başbakanın bunları görmezden gelerek, yurt dışı gezilerine devam ettiğini belirtti.
Bunun için sorumluluklarının, görevlerinin çok ağır olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sorumluluğumuz sadece bize karşı değil, ülkeye, yarınlara, çocuklara, sivil toplum örgütlerine, işçi, memur, çiftçi, emekliye karşı sorumluğumuz var. Bizim dışımızda, sorumluluğunun bilincinde olup,iktidara hatalarını hatırlatacak güç neredeyse kalmadı. Sorumluluğumuz neden ağır; siz hiç üniversitelerin, işçi sendikalarının, varlığını AKP iktidarına borçlu olan memur sendikalarının haksızlıklar karşısında konuştuğunu, susturulmuş medyanın haksızlıklara karşı birşeyler yazabilir miyiz diye düşündüğünü duydunuz mu? O açıdan bütün yük, sorumluluk 135 CHP’li milletvekilinin omuzlarındadır. Siz hiç, siyasallaşan
yargının, adalet dağıttığını duydunuz mu? Herşeyi biz dile getireceğiz, her yerde biz olacağız, her ortamda biz konuşacağız, başka seçeneğimiz yok. Bu ülkeye demokrasiyi, özgürlüğü getirmek CHP’nin temel görevidir, o görevi yapacağız."
-"Karamsarlık yok"-
Kılıçdaroğlu, eskiden daha güçlü bir CHP Gruplarının bulunduğunu belirterek, "Bu dönemde parlamentoda haksızlığa, uyumsuzluğa, adaletsizliğe göz açtırmayacağız, dakika dakika, saat saat bütün olumsuzlukları takip edeceğiz, komisyonlarda, Genel Kurulda çalışacağız. Tehditlere, şantajlara boyun eğmeyeceğiz" dedi.
Doğu, batı, kuzey, güney her yerde olacaklarını anlatan Kılıçdaroğlu, illetvekillerine "Karamsarlık, yılgınlık yok, direneceğiz ve mutlaka başaracağız, bu bizim görevimiz" diye seslendi.
Parlamento tatildeyken, parlamentonun görevini Hükümetin üstlendiğini, 22 KHK çıkardığını ifade eden Kılıçdaroğlu, çoğunluğu olan bir siyasi partinin, KHK çıkarmasının, aslında "demokrasi ayıbı" olduğunu savundu.
Kılıçdaroğlu, "Çoğunluğunuz var, parlamentoyu toplayın, gece yarısına kadar çalışalım, kanunları çıkaralım. KHK, 12 Eylül ürünü bir anlayıştır. 12 Eylül ürünü düşüncelerin yayında yer alan siyasal anlayışla karşı karşıyayız" dedi.
'KHK çıkarma yetkisi eski hükümete verildi'
Parlamentonun, işlevsiz bırakıldığını, KHK’ların çıkarıldığını ifade eden Kılıçdaroğlu, şu görüşleri dile getirdi:
"Göz ardı edilmemesi gereken bir konu var. Eskiden KİT’lerde arpalıklar vardı, yönetim kurulu üyelikleri. Seçimi kaybedenler, yandaşlar KİT’lerin Yönetim Kurulu üyeliklerine atanırdı. KİT’ler özelleştirildi, yağma dönemi bitti. Ne yapacaklar; şimdi bakan yardımcılıkları oluşturuluyor, yağma düzenini bakanlıkların içine taşıdılar. Eski milletvekilleri, seçime girmiş kaybetmiş olanlar, bakan yardımcılıklarına atandı. Bakan yok mu; var. Ya eskisi yanlıştı ya yenisi. Yandaşlara devletin kaynağını ayırmak, onlara devletin kaynağını vermek, yağmayı bu şekilde meşrulaştırmak doğru mu? Yeni bir yöntem, yolla yola çıktılar, arpalığa dönüştürdüler, KHK ile bakanlıkları."
Kılıçdaroğlu, konuyla ilgili Anayasa Mahkemesine başvurduklarını ancak mahkemenin karara bağlamadığını anımsatarak, "AKP anayasaya aykırı düzenleme yapsın, sesimi çıkarmayayım" anlayışının, Anayasa Mahkemesine güvenlerini yıprattığını söyledi. Kılıçdaroğlu, bunun, Anayasa Mahkemesi’nin temel işlevinin anayasaya aykırılıkları görmek değil görmemek anlayışı olduğunu, mahkeme üyelerinin bu anlayışı gözden geçirmesi gerektiğini vurguladı.
Parlamentonun, eski hükümete KHK çıkarma yetkisi verdiğini ancak hükümetin değiştiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, hükümetin KHK çıkarmaya devam ettiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, "Anayasa Mahkemesi, bu gerçeği göre göre, bile bile suskunluğunu sürdürüyorsa orada sorun var demektir. KHK ile şunu gösterdiler; Atatürk ilke ve devirimlerinden duydukları rahatsızlıklar KHK’larda yer aldı" dedi.
'Cambaza bak dediler'
Kılıçdaroğlu, Gazze’ye yardım götürülürken 9 vatandaşın hunharca hukuka, insan haklarına aykırı olarak katlediğini, daha sonra BM’den bir rapor çıktığını, İsrail’in Gazze ablukasının meşrulaştığını savundu. Kılıçdaroğlu, bu raporun, Türk Dışişleri tarihinin en büyük hezimetlerinden biri olduğunu öne sürerek, "Hiçbir hükümetin, İsrail hükümetine, bundan daha büyük desteği olamaz" görüşünü savundu.
"Düzenlenen raporu, hükümetin 5 ay gizlediğini ancak Malatya Kürecik’e İsrail kalkanı kurulduğu zaman açıklandığını" öne süren Kılıçdaroğlu, "Cambaza bak dediler, milleti kandırmak istediler. Bizi, İsrail’in avukatı olmakla da suçladılar. Mayınlı arazilerin, 44 yıllığına ihalesiz İsrail’e verilmesi için yasa çıkaran AKP Hükümeti, CHP ise bunun iptali için Anayasa Mahkemesine başvurdu. İsrail’in avukatı, AKP. Başbakan, ABD’de; ’ABD’liler yaptıkları açıklamaları düzeltecekler’ dedi. Düzeltmiyorlar. Sen Başbakansın sözün yerde kaldı, gerçekleri bu milletten gizliyorsun, o gerçekleri ortaya çıkarmak CHP’nin temel görevidir" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, "Onlar doğalgaz ve petrol arayacaklar, biz bir şey yapmadık. Bir şey yapmadık dersek haksızlık olur, 33 yıllık Piri Reis’i de gönderdik, iman kuvvetiyle gidecek, bakalım ne yapacak" diye konuştu.
Suriye ile ilgili gelişmelere de işaret eden Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’ın, "Sabrımız tükendi, son uyarımız" dediğini ancak 40’ı aşkın son uyarı yapıldığını söyledi.
Kılıçdaroğlu, hükümetin sıfır terörle ülkeyi devraldığını, "şimdi Türkiye’nin terör batağı içine girdiğini" iddia etti.
Başbakan’ın, yurt dışında özel görüşmeler yaptığını öne süren Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"MİT-PKK görüşmesi diyorlar. MİT-PKK görüşmesi değil, devletin istihbarat örgütlerinin yaptığı görüşme değil, Başbakan’ın özel temsilcisinin yaptığı görüşme. Önce inkar ettiler sonra itiraf etti, ’benim özel temsilcim görüştü’ denildi. Bu görüşmede yüzde 95’lik anlaşma sağlandığı söyleniyor. Çık onu anlat. İlla internet sitesine konulan haberlerle mi öğreneceğiz. Özel görüşmeyi belgeleyen başka bir olay daha var. Özel görüşmede, CHP’yi PKK yetkililerine şikayet ediyorlar, akıl alacak şey değil. Başbakan’ın özel temsilcisi CHP’yi PKK yetkililerine şikayet ediyor. Bu tür görüşmeler terörü sonlandırmaz, terörü azdırır. Nitekim azdırdı. Fatura Erdoğan’a mı çıkıyor?
Erdoğan nasıl olsa bir yere giderken bin-bin beş yüz korumayla gidiyor. Orada görev yapan öğretmen, kaymakam, sade yurttaş onlar kimin yönetiminde gezecek, onları da mı bin-bin beşyüz kişi koruyor, hayır. Kaçırılan öğretmenlerin, kaymakamların faturasını kim ödeyecek? AKP inkar politikalarından buraya geldi.
Bu özel görüşme terörü sonlandırmak için değil, ötelemek için yapıldı. Seçimler sırasında PKK, 3 kez ateşkesi ertelediğini açıkladı. AKP, seçimlere terörün olmadığı ortamda gitmek istiyordu, bunun pazarlığı yaptı. Bu yol, terörü sonlandıracak yol değil. Analar ağlamaya devam ediyor sizin izlediğiniz politikalar nedeniyle. Birileri bunun hesabını vermeyecek mi birileri hesabını sormayacak mı; soracağız daha fazla soracağız. "
'Kim olduğu belli'
"Gelmesini istediğiniz bilgi bakanın kimliği mi?" sorusuna Kılıçdaroğlu, "Hayır, kimliği belli. Kimliği siz de iyi biliyorsunuz. Hepiniz biliyorsunuz. Şunu söylese, ’kanıtlarsan ben kapının önüne koyarım’ derse mesele yok. Tavrını bir bilelim bakalım" dedi.
"Zafer Çağlayan mı?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, "Hayır" dedi. Bir gazetecinin, "Beşir Bey’in ismini söylemiştiniz zaten" sözleri üzerine Kılıçdaroğlu, "Ben söylemedim ama..." dedi.
"Özel kalemdeydi şimdi odaya mı geçti köstebek. Köstebek yer mi değiştirdi" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, "Hiçbir Özel Kalem Müdürü bu işe girmez. Sanki biz devletin nasıl çalıştığını bilmiyor muyuz" dedi.
© Tüm hakları saklıdır.