CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ODTÜ’deki öğrenci gösterileri nedeniyle yönetimi kınayıp, polis şiddetine değinmeyen rektörleri sert bir dille eleştirerek, “AKP’nin atadığı” diye tanımladığı rektörlere, “Sizin akademik diplomanız bile tartışılır” diye seslendi.
Kılıçdaroğlu, Taraf‘ın adını vermeden, gazetedeki bazı yönetici ve yazarların dinlenmesine tepki göstermeyen hükümeti ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı, çifte standart uygulamakla suçlayarak, iktidarın bu bakış açısını, “Kendisi dinlenince rahatsız, başkasına olunca oh oluyor” sözleriyle özetledi.
Kılıçdaroğlu, 2012 yılını değerlendirmek üzere basın kuruluşlarının Ankara temsilcileriyle dün Hilton Oteli’nde bir araya geldi.
CHP Genel Başkanı, Kürt siyasetinin önde gelen isimlerinden milletvekili Şerafettin Elçi’nin, vefatı nedeniyle Meclis‘te düzenlenen törene katılmak üzere basın toplantısını planlanandan erken sonlandırdı. Kılıçdaroğlu, masa düzeninde, iki yanına merkez medya mensuplarını oturtarak, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, bu anlamda kimi medya mensuplarına ayrıcalıklı statü verme politikasını uygulamış oldu.
Taraf Gazetesi Ankara Temsilcisi Lale Kemal ve Hürriyet gazetesinin haberleri şöyle:
Dinleme skandalı
Basın toplantısı öncesi hükümetin icraatlarının eleştirildiği bir sinevizyon sunumu sonrasında soruları yanıtlayan Kılıçdaroğlu’nun, açıklamalarından satırbaşları şöyle:
Gazetecilerin telefonları dinlendi, tepki verilmedi: Erdoğan’ın çalışma odasında bulunan dinleme cihazı olayı ile ilgili yasa dışı dinleme herkesin ortak tepki vermesi gereken bir suç. Ancak, dinlemeyi yasal hale getiren uygulamalar bulunuyor. (Taraf’ı kastederek) Eğer siz bazı gazetecileri dinlemek için sahte isimlerle yargıdan karar çıkarıyorsanız, bu daha vahim bir suçtur. Dinlemeden şikayet eden Sayın Başbakan, buna ne tür bir tepki verdi?
Nedir derin devlet: Dinlemeleri Sayın Başbakan, derin devlete bağladı. Derin devleti hala sonlandıramadığını ifade etti. Önce Sayın Başbakan’ın derin devlet konusundaki düşüncesini netleştirmesi gerekiyor. Eğer derin devlet, devletin bütün sırlarının yasal ortamda görüşülmesi yasal kurumlarda tartışılması ise bu her ülkede var. Ama siz devletin gücünü kullanarak yasa dışı organizasyonlara destek veriyorsanız ve bunu derin devlet olarak adlandırıyorsanız bu doğru değil. Susurluk olayı derin devletin yasa dışı ile işbirliğidir.
Dinlemeyi hangi derin devlet yaptı: Sayın Başbakan ile ilgili dinlemeyi hangi derin devlet yaptı? Yasal olan mı yaptı, yasa dışı olan mı yaptı? Yasa dışı olanı yapıyorsa o zaman yasal derin devletle yasa dışı organizasyonlar hangi koşullarda bir araya geldiler. Kim bunları bir araya getirdi. Yasa dışı dinlemeler bir ülkenin başbakanını dinleme noktasına gelmişse o da vahim bir olaydır. Orada devletin bütün sırları tartışılır, görüşülür.
Uludere Katliamı
Uludere gibi kapatılır: Eğer bir olay iktidara dokunulunca tepki verilir, iktidara dokunmayınca ondan yararlanılırsa, bu hükümetin dinlemeler konusunda çifte standart uyguladığı anlamına gelir. Bu olmaz, sonunda etme bulma dünyasıdır; gelir Sayın Başbakan’ı da bulur. Demokrasilerde bunlar kabul edilemez, failler bulunur, yargının önüne çıkarılır. ODTÜ’ye giderken 3,500 polis ile gideceksiniz ama bu kadar koruma ile Başbakan’ın evi ki yol geçen hanı değil dinleniyor ve olay kapanıyorsa bir başka Uludere olur, kapatılır... (Uludere’de F-16 bombardımanı sonucu ölenler) Onlar terörist olabilirler mi, niye o zaman yasa çıkarttınız. Uludere’yi zamana yayıp, unutturma hedefi ver. Bu olaydan hükümet sorumludur. Yeri zamanı geldiğinde 33 kurşuna giderler. Mustafa Muğlalı mahkum oldu, hapis yattı. 33 kurşuna gidenler, 34 yurttaşın öldürülmesinin hesabını vermekten korkuyor.
Rektörlere eleştiri
ODTÜ’deki olaylar: Bazı üniversitelerin rektörlerinin, ODTÜ’deki gösteriler ve buna karşı polisin aşırı güç kullanımı olayıyla ilgili yaptığı ortak açıklama çerçevesinde, ODTÜ’de yaşanan olayları sadece Başbakanın gözüyle görmeleri, onun söylemiyle de dillendirmelerini kabul etmiyoruz. Onlar üniversitelerin görüşleri değil, AKP’nin atadığı rektörlerin kendi görüşleridir. Onlara zaten üniversite hocası demek de doğru değildir. Dünyanın bütün çağdaş demokrasilerinde haksızlığa ilk tepkiyi veren gençlerdir. Elbette ki şiddete karşıyız. Ama gençlerin slogan atma, pankart açma özgürlüklerini şiddet olarak gören bir anlayışa da karşıyız. Slogana karşı biber gazı, polis copu bunları devreye koyarsanız orantısız güç kullanıyorsunuz demektir. Eğer bir ülkenin başbakanı bir üniversiteye 3 bin 500 polisle giriyorsa orada olay olmayacaktır diye düşünmek mümkün değildir. Bir düşman ülkesine mi giriyorsunuz.
Gül’ü tercih açıklaması: Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan ve Gül kalırsa, hangisine destek verirsiniz şeklinde seçeneği olmayan bir soruydu. Dürüst politikacı olarak seçeneği olmayan bir soruya (Gül’ü tercih ederim) yanıt verdim. Kavgadan, şiddetten beslenen Erdoğan Cumhurbaşkanı olamaz, olmayacaktır... Gerçek düşüncem; Herkesin kucakladığı, tarafsızlığıyla, birikimiyle bir cumhurbaşkanını seçecektir bu ülke.
Anayasa yazımı: Anayasa çalışmalarında masadan kalkmak gibi bir niyetimiz yok... Çok aceleci olmamak gerekiyor.
Kürt sorunu: Kürt sorununun çözülmesi konusunda toplumsal uzlaşma şart, yüzde 1’in bile önemi var. Bugün olmasa yarın, yarın olmasa öbür gün Parlemantoda bir komisyon kurulacak. Komisyon oluşmak zorundadır, akıl ve mantık bunu gerektiriyor.
Darbe temizliği: Hükümetin darbe temizliği konusunda samimi olduğuna kesinlikle inanmıyorum. “Darbeye karşıyım ama darbecilerin çıkardığı yasaların arkasında duruyorum,” hali var hükümette. Darbeye karşıysanız gelin birlikte 12 Eylül yasalarını değiştirelim, her türlü desteği veririz. Başörtülülere hakaret eden CHP’li, gençlik kolları başkanı değil, parti üyesi. Kendisi disipline verildi, gereği yapılacak. Hiç kimse aşağılayıcı uslüp kullanamaz.
28 Şubat yargılaması: 28 Şubat sürecindeki yargılanmaların yenilenmesi olasılığına nasıl bakarsınız?” sorusuna “Olağanüstü mahkemelerin tümüne karşıyız, onların yaptığı yargılamalara da karşıyız. Yeniden yargılama başlarsa destek veririz. Mağdur kim olursa olsun olağanüstü mahkemelerde yargılanıyorsa bu mahkemelerin adalet dağıtmadığı kanısındayız.
Levent Kırca olayı: Söyleyecek fazla bir şey bulamıyorum. Sanatçılarla karşı karşıya gelmek istemem, dünyanın en tehlikeli işlerinden birisidir. Herkesin sanatına saygı duyarız.
Kutup ayısı, Bahtsız bedevi tartışması: Olmaması gereken olaydı. Siyasette bir düzey olmalı, siyasetçinin öfkesini sınırlaması gerekiyor.
Oyun kurucuyduk, oyuncak olduk: AKP’nin izlediği en vahim politika dış politika alanında olmuştur.. Bütün bölgede ağırlığını kaybetmiştir. AB sürecinin tümüyle tıkandığı noktaya geldik. Kesinlikle Dışişleri Bakanı’nın o koltuktan ayrılması gerekiyor. Kendisine çapsız dediğim için alınganlık göstermişti, kullandığım en hafif deyimdir o. Davet gelirse ABD’ye gideriz.