11 Aralık 2011 02:00
T24 - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Dersim olaylarına ilişkin açılmayan arşivler olduğunu belirterek, "Bir Başbakan samimiyse arşivleri açıklar, hepimiz biliriz. Açıklanması gereken belgelerin hiçbirisi açıklanmadı. Devlet adamı, hükümet adamı samimi olur" dedi.
Kılıçdaroğlu, TRT 1’de yayınlanan "Politik Açılım" adlı programda, Derya Sazak, Fehmi Koru, Prof. Dr. Mustafa Erdoğan ile Pof. Dr. Fuat Keyman’ın sorularını yanıtladı.
Kılıçdaroğlu, internet üzerinden bir izleyicinin "Neden Türkiye’de muhalefet iktidarın belirlediği gündemin peşinden gider, neden kendisi gündem yaratmaz" şeklindeki sorusu üzerine, kendilerinin gündem belirleyebilmek için kamuoyunun desteğini almak zorunda olduklarını ifade ederek, "Kamuoyunun bizim söylemlerimize daha fazla kulak kabartması lazım; ‘ne söylüyor bunlar’ diye. Beklediğimiz sesi kamuoyundan yeterinde duyamıyoruz" dedi. Kılıçdaroğlu, muhalefetin gücünün tek başına bir siyasal partinin gücü olmadığını, bütün sağlıklı demokrasilerde muhalefetin gücünün arkasında güçlü sivil toplum kuruluşları ve sendikalar olduğunu kaydetti. Bir muhalefet partisinin, iktidar partisinin olumsuzluğunu dile getirdiği zaman bunun kamuoyunda günlerce tartışılması gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Ama bizim getirdiğimiz olumsuzluklar pek öyle tartışılmıyor, tartışılamıyor, ciddi bir baskı var, medya üzerinde baskı var. O baskılar nedeniyle de medya, ya da başka organlar seslerini çıkaramıyorlar" dedi.
"Dersim'de insanlık dramı yaşandı"
Kılıçdaroğlu, Fehmi Koru’nun Dersim’le ilgili tartışmalar devam ederken kendisinin stüdyoya biraz daha düşünceli geleceğini düşünürken, ‘rahat ve neşeli’ gördüğünü ifade etmesi üzerine, "Evet rahatım" dedi. Kılıçdaroğlu, Dersim konusundaki soruları yanıtlarken öncelikle CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün ile bir akrabalıklarının olmadığını belirtti. Dersim konusunun kendisinin çok iyi bildiği konulardan birisi olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, "Sayın Başbakan Dersim konusunu işleyerek CHP’yi sıkıştıracağını sanıyor. Ben siyasete atıldığım tarihten bu yana söylemlerinde tutarlılığıyla bilinen bir insanım, kendi iç dünyamda. MİT’in yasası plan bütçe komisyonunda görüşülürken ben bir öneride bulundum, dedim ki; her ülkenin tarihinde bilinmeyen gizli dokümanlar vardır. Ama bu ülkeler kural koyarlar, derler ki; 20 yıl sonra, 30 yıl sonra, 40 yıl açıklanacak belgeler. Niçin biz bunu yapmıyoruz? Hatta, örneğin Sayın Necip Fazıl Kısakürek’le, Nazım Hikmet’le, Aziz Nesin’le, Sabahattin Ali’yle ilgili, kim bilir dedim, metin arşivinde ne belgeler, ne fotoğraflar, ne dokümanlar vardır. Bunların açılması lazım. Bizim görmemiz lazım" dedi.
Bu konuda önerge de verdiklerini ancak AKP’nin oylarıyla reddedildiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, "Dersim konusunda bir tartışma var doğrudur, orada bir insanlık dramı yaşanmıştır, o da doğrudur. ‘Hayır, öyle bir şey olmamıştır’, kimse demiyor zaten. Bütün sorun neydi, arşivlerin açıklanması. Peki Sayın Başbakan ‘ben arşivleri açıklayacağım’ dedi mi? Hayır. Sayın Başbakan daha önce de seçimler sırasında, sözde beni biraz tehdit ederek, ‘bak ha, o arşivleri açıklarım’. Ben dedim ki, ‘buyur, açıklamazsan namertsin" diye konuştu.
"Açılmayan Dersim arşivleri var"
Tunceli’deki sürgün edilen aileleri gösteren, 6-7 ciltlik defterlere çok ulaşmak istediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, "En son Sayın Bayındırlık Bakanıyla konuştum, bu defterleri ben görebilir miyim, diye. ‘Ben bir bakim’ dedi ama arkası gelmedi. Demek ki o gidip Sayın Başbakanla konuşmuş, ‘verelim mi, vermeyelim mi?’ diye, sonra öyle kaldı. Açılmayan Dersim arşivleri vardır, Bir Başbakan samimiyse arşivleri açıklar, hepimiz biliriz, kaldı ki bunları tarihçileri açıklayacak" dedi. Başbakan Erdoğan’ın gösterdiği Dersim Raporu’nun, Jandarma Umum Komutanlığı’nın raporu olduğunu ve kendisinin öğrenciyken okuduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu,
"Türk Tarih Kurumu’nun kütüphanesine gidin o dönemde kitap isteyenlerin listesi de vardır, adımı da görebilirsiniz orada. Açıklanması gereken belgelerin hiçbirisi açıklanmadı. Devlet adamı, hükümet adamı samimi olur" dedi.
Başbakanın kendisini Dersimli olduğunu gizlediğine ilişkin eleştirdiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, "Devletin resmi kaydı gizlenir mi? Benim nüfus kağıdımda Tunceli doğumlu olduğum var. Tuncelili olmak ne zamandan beri suç olmaya başladı" diye sordu.
"Osmanlılar döneminde Dersim isyanları diye ayrı bir kitap daha var"
Kılıçdaroğlu, Koru’nun ‘Dersim’de ne oldu gerçekten size göre?’ şeklindeki sorusu üzerine, "Sahip olduğumuz bilgiler açısından Dersim’de pek çok olay oluyor zaten" derken, Dersim olaylarının 1935 yılında başlamadığını ifade etti. Kılıçdaroğlu, "Sayın Başbakan bilmez ama ben yine söyleyeyim buradan, Osmanlılar Döneminde Dersim İsyanları diye ayrı bir kitap daha var, Genelkurmayın, askerin yazdığı kitaplar. O bölge öteden beri merkezi otoriteler için sorun olan bir bölgedir, öyle algılanan bir bölgedir. O bölgeye ilk İngiliz seyyahlar gitmişlerdir, onlar bile aşiret ağalarından izin alarak gitmiştir. Dolayısıyla o bölge Cumhuriyet döneminde de sorun olmuştur. Mustafa Kemal Dersimliler askerilik yapmasın diye özel bir yasa da çıkarmıştır. Olayı makro, bütün ayrıntıyla alıp değerlendirmek lazım. Orada yaşanan insanlık dramı vardır. Çocukların, kadınların öldürülmesi bunlar bilinen olaylar. Bu olayları da ele alıp değerlendirmek gerekiyor, ama o günün koşullarında değerlendirmek gerekiyor; ‘neden böyle olmuştu, kimler bunun kararını vermiştir, bunların belgelerinin açıklanıp tartışılması lazım" dedi.
"Çağlayangil ile Yalova'daki evinde görüştüm"
Kılıçdaroğlu, soru üzerine Dersim konusunda, 80’li yıllarda Dışişleri eski Bakanlarından İhsan Sabri Çağlayangil ile görüştüğünü belirterek, "Çağlayangil ile Yalova’daki evinde görüştüm. O dönemin koşullarına uygun olarak zor bela bir teyp bulmuştuk, onunla da anlatımı vardı. Daha sonra ben rahmetli Celal Bayar’la da görüşmek istemiştim, bir tarihçi dostum vardı. ‘Ben Sayın Bayar’ın yanında olmazsam konuşmaz’ demişti. Ben Ankara’dan gelmiştim Bayar’la görüşmeye, fakat bir gün önce hastalanıp hastaneye kaldırılmıştı. Sonra taburcu olamadı, maalesef hayatını kaybetti ve o görüşme olamadı.Ben dönemin en önemli canlı tanıklarıyla görüşmek istedim, bu tamamen bireysel bir hobi. O bölgedeki olayları aydınlığa çıkarabilir miyiz, diye. Ben sonra bunları kitap haline getirmek de istiyordum ama koşullar hiçbir zaman olanak vermedi, ben de elimdeki dokümanları bir başka tarihçi arkadaşa verdim" dedi. Kılıçdaroğlu, "Hüseyin Aygün’ün yazdığı kitabı, belki siz yazacaktınız, ondan önce?" sorusuna da, "Belki olabilir, bilmiyorum ama o dönemin koşullarının tümüyle değerlendirilmesi lazım" dedi. Kılıçdaroğlu, Dersim’de ciddi bir insanlık dramının yaşandığını yineledi.
Bedelli askerlik
Bedelli askerlik konusuna da değinen Kılıçdaroğlu, bedelli askerliğin CHP’nin projesi olduğunu, ancak partisinin önerisinde maddi imkanı olmayanların da uygulamadan yararlanabilmesine olanak tanındığını ifade etti.
Partilerin, Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun üzerinde uzlaştığı, ancak tutukluluk süreleri gibi diğer tartışmalı konularda bu uzlaşmanın neden sağlanamadığı ile CHP’nin yasaya neden destek verdiği sorularını da yanıtlayan Kılıçdaroğlu, yasaya suçla ceza arasında orantısızlığın giderilmesi için destek verdiklerini söyledi.
Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: "Bizim demokrasimizde ciddi bir eksiklik var. Koskoca AKP Grubu bir kişinin ağzına bakıyor. Sayın Başbakanın. Sayın Başbakan bir şey demediği sürece o gruptan bir şeyin geçme şansı sıfır. Öneri mi? Oraya gidilecek, hangi konu olursa olsun. Şunu kabul ederim ben; bakanlar kurulunda görüşülür, değişik seçenekler gelir, bürokrasi o seçenekleri hazırlar, siyasi partinin kendi felsefesine göre de yasa şekillenir ve parlamentoya gelir, bir tartışma zemini olur. Ama şimdi öyle bir tartışma zemini yok. Uzun tutukluluk süresinden Cumhurbaşkanı şikayetçi, bazı bakanlar şikayetçi, hatta Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulundan birinci başkan da şikayetçi.
’Uzun tutukluluk süresi normaldir’ diyen bir kişiyi ben şu ana kadar görmedim. O zaman soru şu: Neden çözülmez bu? Uzun süre beklediler, biz dedik ki ’buyurun çözün’. Arkasından ’siz teklif verin’. Olur. Teklifi verdi. Arkasından yine bir sessizlik. Sorun nerede? Bir kişi ikna edilemediği için...Kim o? Sayın Recep Tayyip Erdoğan. O ikna edilemediği sürece bu yasa parlamentodan geçmiyor.
Niye birbirimizi kandırıyoruz? O zaman özgürlük isteyen, demokrasi isteyen, hak isteyen, adalet isteyen medyanın bunu eleştirmesi gerekmez mi? Bana göre gerekir.
Ama eleştiremez. Çünkü müthiş bir korku imparatorluğu var." CHP olarak, uzun tutukluluk süreleri konusunun peşini bırakmayacaklarını belirten Kılıçdaroğlu, aslında bu sorunu çözmesi gerekenin yargının kendisi olduğunu da ifade etti.
"CHP ne söylerse kesin yanlıştır algısıyla yola çıktığınız anda demokrasi olmaz"
Kılıçdaroğlu, medyaya yönelik eleştirilerinin hatırlatılması üzerine de "medya bize neden yer vermiyor?" şeklinde bir sıkıntıları olmadığını, ancak medyanın ülkenin temel sorunlarına gereken ilgiyi göstermediğini ileri sürdü.
Kılıçdaroğlu, "Medyanın muhalif olması lazım. Eleştirmesi lazım. Van depreminde bu hükümet resmen çuvalladı. Ama buyurun bakın sanki Van’da hiçbir şey olmamış, hükümet büyük başarılar elde etmiş gibi bir tablo var. Aynı şey ekonomide var. İş adamlarına bakıyorsunuz medya önünde farklı konuşuyorlar, kapalı kapılar ardından farklı konuşuyorlar. ’Niye böyle diyoruz?’ Hükümetten korkuyorlar, bunu bize söylüyorlar" diye konuştu.
Ülke sorunlarının çözümü için Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile biraraya gelip gelemeyeceğine yönelik soruyu yanıtlayan Kılıçdaroğlu, "Koşullar uygun olursa neden olmasın" dedi.
Ülkenin ciddi sorunlarının bulunduğunu, CHP olarak, bu sorunların çözümüne katkı vermeye her zaman hazır olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, CHP’nin muhalefeti eski algıyla yapmadığını, her şeyi toptan reddetmediğini, reddettiklerinin yerine de yeni öneriler getirdiğini belirtti. Anamuhalefet partisine en sert tepkilerin Başbakan Erdoğan’dan geldiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, eleştirileri yanıtladıklarını, ancak kendilerinin aynı dili ve üslubu kullanmadığını savundu.
Kılıçdaroğlu, "Arada ciddi bir diyalog kopukluğu olduğu kesin. Bizim söylemlerimizin o cephede arzu ettiğimiz yankıyı bulmadığını da biliyoruz.
Önyargılar var. ’CHP ne söylerse kesin yanlıştır’. Bu algıyla yola çıktığınız anda orada demokrasi olmaz zaten" dedi.
Dış politikaya ilişkin soruları da yanıtlayan Kılıçdaroğlu, AK Parti’nin bu alandaki yaklaşımını eleştirdi. "Arap Baharı’ı demokrasi ve özgürlük isteyen halkların talebiyse başlarının üzerinde yeri olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Arap Baharı enerji kaynaklarının paylaşımıydı" ifadesini kullandı ve ülkelerin geleceğine halkların taleplerinin yön vermesi gerektiğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, Libya ile ilişkilere ve gelinen noktaya değinirken de "Bu vesileyle soralım. Sayın Başbakan 25 bin dolar ödül aldı, o ödülü de bir yardım kuruluşuna bağışlayacaktı. Onu da açıklarsa memnun oluruz, hangi kuruluşa bağışladığını. Böylece kamuoyu da öğrenmiş olur bunu" dedi.
"İran’ı yalnızlaştırmak, Suriye’nin elini güçlendirmek..."
Suriye’deki gelişmeleri iyi değerlendirmek gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti: "Bu büyük senaryonun küçük bir parçası. Ortadoğu’da İran’ı yalnızlaştırmak Suriye’nin elini güçlendirmektir. Bu senaryoyu niye görmüyoruz biz. Bunu İran, Rusya, Çin görüyor, herkes görüyor. Türkiye de aslında farkında.
Suriye’de eğer yönetimi değiştirip, İran karşıtı bir yönetim oluşturulabilirse, İran o bölgede yalnızlaşacak. Suriye’de kan dökülüyor da peki başka Arap ülkelerinde de var. Orada niye kimse ses çıkarmıyor. Suriye’de demokrasi yokmuş, Arap Birliği söylüyor. Çok özür dilerim, ama tam mizah konusu. Hangi Arap ülkesinde demokrasi var ki kalkmışlar Suriye’de demokrasi istiyorlar." Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) sürecine ilişkin soruyu da yanıtlayan Kılıçdaroğlu, "Avrupa Birliği sürecinde çok gerilerdeyiz. AKP, AB’yi kullandı, demokratik söylemlerini kullandı. Ama bugün geldiğimiz noktada artık AB’ye ihtiyacı olmayan bir siyasi anlayış çıktı ortaya. ’Ne demokrasisi kardeşim, ben bildiğimi okurum’..." ifadesini kullandı.
Kılıçdaroğlu, yeni anayasa çalışmaları konusundaki soruyu yanıtlarken de CHP’nin bütün samimiyetiyle ülkeyi sağlıklı, çağdaş, tutarlı bir anayasaya kavuşturma çabası içinde olduğunu söyledi.
CHP’nin uzlaşma içinde bir anayasa yapılmasından yana olduğunu, ilgili komisyonda da bu anlayışla çalışacağını dile getiren Kılıçdaroğlu, "Arkadaşlara talimatım var, hiç kimse masadan kalkmayacak. Bizim amacımız Türkiye’ye çağdaş bir anayasa getirmek" dedi.
© Tüm hakları saklıdır.