01 Eylül 2015 03:29
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun, Türkiye'yi seçime götürecek 63. hükümete güvenmediğini iddia ederek, "Başbakanın güvenmediği bir kabine. Bugünkü resmi gazeteye dayanarak bunu söylüyorum. Bütün atamalar aşağı yukarı durdurulmuş vaziyette. Bu bakanlara güvenmiyorum benim sözümden kimse çıkmayacak, yasal olan bir süreç dahi tamamlanırken benden izin alacaksınız diyor" ifadelerini kullandı.
Kurulan geçici hükümetin 2 ay içinde herhangi bir icraat yapmasının mümkün olmadığını söyleyen Kemal Kılıçdaroğlu, "Bizim kabinemiz 4 yıllık bir kabineymiş gibi diye başlandı söze ama birinci gününde daha genelge çıkardı Başbakan benim senin bakanın talimat verse dahi bunu yapmayacaksın dedi bürokratlara. Bilmiyorlarsa bu bakanlar bugün uyanmaları lazım" dedi.
NTV'de canlı yayına katılan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ahmed Arpat'ın sorularına verdiği yanıtlar şu şekilde:
Artık başkentte seçim atmosferi hakim. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bizimle birlikte. İlk sorum 30 Ağustos törenlerinde Sayın Başbakan'la birlikte kameralara gülümserken yakalandınız?
Sayın Davutoğlu Amerika’daki torununun fotoğrafını cep telefonundan gösterdi. "Allah bağışlasın" dedim son derece sevimliydi. Dolayısıyla sıcak bir sohbet oldu.
Koalisyon döneminde biraz gelişmişti ilişkiler sanki.
Benim açımdan bir gerginlik söz konusu değil. Ama kişi kendisini bir başka otoritenin baskısı altında hissederse o gerginlik ortaya çıkabiliyor.
Bir seçim hükümeti kuruldu ve siz parti olarak içinde yer almadınız. Ortaya çıkan kabineye baktığınızda nasıl buldunuz, geçici seçim hükümetini?
Başbakanın güvenmediği bir kabine. Bugünkü resmi gazeteye dayanarak bunu söylüyorum. Bütün atamalar aşağı yukarı durdurulmuş vaziyette. Bu bakanlara güvenmiyorum benim sözümden kimse çıkmayacak, yasal olan bir süreç dahi tamamlanırken benden izin alacaksınız diyor. Güvensizlik üzerine inşa edilen bir kabinenin Türkiye'ye yarar getirmeyeceğini herkes tahmin eder.
Cumhuriyet Halk Partisi neden yok o hükümete? Başbakan Davutoğlu sorumluluktan kaçıyorlar diyor?
Biz sorumluluktan kaçsaydık AKP ile oturup gelin 4 yıllık bir süre için koalisyon kuralım demezdik. Mevcut olan bakanlar hangi sorumlulukları üstlenecektir. Bir bakan düşünün atama dahi yapamıyor. Bakan koltuğuna oturacaksınız, altınızda araba olacak ama eliniz kolunuz bağlı olacak. Cumhuriyet Halk Partisi demokrasiyi savunan, milli iradeye saygı duyan bir partidir. Oy kullanıldı, 8 Haziran ortaya çıkan tablo okundu. Peki biz seçime niye gidiyoruz? Sen oy verdin ama senin iradeni, saymıyoruz. Ta ki benim söylemlerimi kabul edene kadar tekrar tekrar seçime gideceğiz. O nedenle biz bugüne kadar Cumhuriyet tarihinde işlenmemiş olan bir süreci sıfırdan başlatıp tekrar seçime toplumu götürmek doğru bir süreç değildir. Bu sürecin içinde de Cumhuriyet Halk Partisi’nin yer alması doğru değildi. Sayın Davutoğlu ilk bize geldiği günde ne söylediysek aynısı söyledik hep. Ülkeyi düşünen sorumlu bir anlayışla yola çıktık ve görüşlerimizi ifade ettik.
Bu çerçevede İdris Baluken’in neden seçim hükümetine girdiniz sorusuna, “Önümüzde bir seçim süreci var ve AK Parti’nin devlet olanaklarında tamamıyla yararlanmasının önüne geçmek adına hükümette olmayı tercih ettik” dedi.
İkinci bir soru soruldu mu acaba nasıl geçeceksiniz diye. Hiç kimsenin etkisi yok. İki aylık bir sürede ne yapacaklar. Bir bakan veya başbakan çıkıp biz iki ayda Türkiye'nin şu sorununu çözeceğiz desinler. Bir siyasal parti yönetimde yer almak istiyorsa var olan sorunları çözme iddiasıyla yer alır. Ben sorunları erteliyorsam benim orada işim yok. Türkiye'nin temel sorunları var çözüm bekleyen. Hiçbirisinin bırakın çözmeyi etrafında bile dolaşmayacaklar.
İsim isim baktığınızda itiraz ettiğiniz isimler var mı?
Kabineyi tartışmak bana göre doğru değil. Türkiye'de hukuk yok, demokrasi kanıyor, anayasa askıya alınmış vaziyette. Bir Bakanlar Kurulu oluşturulmuş ama bu Bakanlar Kurulu etkisiz eleman konumunda. Bazıları araba ve koltuk sevdası ile gittiler. Bazıları belki inanarak gittiler. Bir soruna bir çözüm üretebilir miyiz diye. Ama artık onlarda neyle karşılaştıklarını görüyorlar.
Sayın Davutoğlu "Türkiye'nin renklerini barındıran bir Bakanlar Kurulu oluşturduk" dedi?
Hangi renklerden oluşuyor Allah aşkına? Bir kere kendi kabinesine güvenmiyor. Benden izin almadan adım atmayacaksınız diyor. Hiçbir politikacı söyleminde negatif söz kullanmak istemez. Bizim kabinemiz 4 yıllık bir kabineymiş gibi diye başlandı söze ama birinci gününde daha genelge çıkardı Başbakan benim senin bakanın talimat verse dahi bunu yapmayacaksın dedi bürokratlara. Bilmiyorlarsa bu bakanlar bugün uyanmaları lazım.
Kabinede yer alsaydınız bu duruma tavrınız ne olurdu?
Biz bunların tamamını biliyoruz. Ben 27.5 yıl devlette çalıştım. Bakanlar Kurulu'nu nasıl kilitlersiniz, bir koalisyonu nasıl işlevsiz hale getirirsiniz en iyi bilenlerden birisi benim. O aklı Sayın Davutoğlu’na kimin verdiğini biz biliyoruz. Kendi bürokratları şöyle bir genelge çıkarırsak koalisyonu kontrol altına almış olursunuz onlar koltuklarında oturur maaşlarını alır bakanım diye ortalıkta gezerler demişlerdir. Bu kabinede niye yer almadınız diyorsunuz? Anayasal süreç işledi mi, teamüller işledi mi? Bir parti hükümet kuramadığını söyledi, peki en çok oyu alan ikinci partiye yetki verildi mi? Anayasayı açıkça çiğneyen bir anlayışın egemen olduğu kabinede siz nasıl görev alacaksınız? Ahlaka sığar mı bu, hukuka, demokrasiye sığar mı bu? Kaçak sarayın yolunu bilmeyene görev vermeyiz diyor. Biz onun bulduğu şekilde yolumuzu bulmayız. Kaçak sarayın nerede olduğunu da çok iyi biliyorum. Onun endişesi ya Kemal Kılıçdaroğlu bir hükümet kurarsa ne olacak? Korkunun egemen olduğu bir anlayışla bize görev vermekten çekindi. Biz hakkımız olanı tarihe not düştük, onun gibi mağdur edebiyatı da yapmayacağız. Kendileri biz muhafazakarız diyor. Muhafazakarlık teamüllere bağlılık demektir.
Görev verilseydi hükümeti kurardım diyebiliyor musunuz?
Evet.
Kiminle kuracaktınız? Sayın Bahçeli’yi ikna edebilir miydiniz?
O ayrı. Ama kurardım. Elbette ikna edebilirdim. Her şeyi düşünür aklımızı mantığımızı egemen kılıp, Türkiye'nin sorunlarını da masaya yatırıp kuracaktık. Biz hiçbir zaman kişisel çıkarlarımızı düşünmedik, koltuk hırsına kapılmadık, hiçbir zaman vatandaşı ötekileştirmedik, bölücülük yapmadık hiçbir zaman, inanç üzerinden, etnik köken üzerinden siyaset yapmadık. O yüzden bizim hükümet kurma gücümüz vardı. Parlamentoda sadece bir siyasal parti bütün partilerle görüşebiliyor o da Cumhuriyet Halk Partisi. Sayın Bahçeli’de Sayın Demirtaş’ta mutlaka koalisyonda Cumhuriyet Halk Partisi olmalıdır diyorlar. Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu ülkenin birliği bütünlüğü için çaba harcayacağını onlar da çok iyi biliyorlar. Bir kişi istemiyordu sadece. O kişi iradesiyle AKP’yi baskı altına aldı ve kuramazsınız dedi açıkça. Bir seçim yapmadık mı? Yaptık. Sonuç çıktı mı? Çıktı. Eğer siyasi partilerin liderleri halkın milli iradesini dikkate alıp koalisyon kuramamışlarsa bu vatandaşın benim irademi niye çiğnedin ve beni neden tekrar sandığa götürüyorsun demesi lazım. Tek istisna biziz. Bunu bize hiçbir vatandaşımız söyleyemez. Biz elimizden gelen her türlü çabayı gösterdik.
Geçen seçimdeki kampanyanız çok konuşulmuştu ancak bir önceki seçimle karşılaştırıldığında oy oranında 1 puana yakın bir düşüş vardı. İki aylık süreçte nasıl bir hamle Cumhuriyet Halk Partisi’ni biraz daha yukarı taşır?
Güzel projelerimiz var. Seçimden sonraki tablonun da yurttaşlarımız tarafından sağduyu ile değerlendirileceğine inanıyorum. Biz kendimizi düşünmedik bu süreçte, Türkiye'yi düşündük, sorunların çözümü için çok iyi niyetlerle hareket ettik. Şu anda Türkiye'de ciddi bir yönetim boşluğu var. Parlamentoda 4 siyasal parti var. En büyük grubu alan AKP 13 yılda Türkiye'yi nereye getirdi. Bugün Türkiye kan gölüne dönmüş durumda. Oysa ilk iktidar olduklarında terör neredeyse sıfırlanmıştı. 13 yılda Türkiye'yi bu noktaya getiren bir siyasal anlayışa oy verilir mi? Eğitimde bana bir tek anne baba gösterin, bu eğitim sisteminden memnunum desin. Bu sistemin kalitesinin arttırılması lazım dediğimiz zaman, Cumhuriyet Halk Partisi eğitim sistemi imam hatipleri kapatacak diyorlar. İmam hatibe giden bizim çocuğumuz değil mi? İmam hatibi biz kurduk zaten. En iyi şekilde oradaki çocuklarımız da eğitim alsınlar derdimiz bu. 13 yılda Türkiye'yi bu noktaya getirdiler. Milliyetçi Hareket Partisi her şeye itiraz ediyor, HDP adeta denklem dışı tutulmuş pozisyonda. O zaman Türkiye'yi en iyi kim yönetir? Türkiye'nin sorunlarını en iyi projelendiren parti hangisi? Koltuk, makam peşinde koşmayan, siyaseti kişisel çıkar için, toplumu bölmek için kullanmayan, herkesin kimliğine, inancına, yaşam tarzına saygı duyan bir parti var. O da Cumhuriyet Halk Partisi. Cumhuriyet Halk Partisi’ndeki kadrolar bütün siyasi partilerin kadrolarından çok daha nitelikli. O zaman en iyi biz yönetiriz.
Peki seçmene anlatamıyor musunuz kendinizi?
Cumhuriyet Halk Partisi’ndeki değişim toplumun geniş kesimleri tarafından tam algılanamadı.
Neden algılanamıyor?
Onda bizim de kusurumuz var, vatandaşın ayağına yeteri kadar gidemedik. Bizim samimiyetimizden hiç kimsenin endişe duymaması lazım. Bizi karalayan kötüleyen oldu, bizim söylediklerimize bakın. Kötü yönetim Türkiye'de 13 yılda kurumsallaştı. Hiçbir devlet dairesi iyi hizmet vermiyor Türkiye'de. 13 yılda bir AKP devletine dönüştü. Biz yönetiriz en iyi. 4 yılda görecekler Türkiye dünyada saygınlığı olan bir ülke olacak. AB fasıl açtı açmadı hiç bakmadan birinci sınıf demokrasinin gereklerini biz kendimiz parlamentodan geçireceğiz.
Koyduğunuz bir hedef bir oy oranı var mı?
Yok ama oy oranımızı yükseltmek istiyoruz. Türkiye’de iki başlı bir anlayış var ve bu dünyada saygınlığı zedeler konuma geldi. Benim ülkemin Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan Cumhurbaşkanı kullandığı bir söz, verdiği bir örnek nedeniyle 15 dakika bile geçmeden ilgili ülkenin yetkilileri tarafından yalanlanıyorsa bu benim ağrıma gidiyor. Bu ülkenin dışişleri bakanı verdiği bir örnek veya söylediği bir söz dolayısıyla birkaç dakika geçmeden ilgili ülkenin yetkilileri tarafından yalanlanıyorsa bu benim ağrıma gidiyor. Bu tablo Türkiye'nin hak ettiği bir tablo değil. Sen kul hakkı yemeyen bir iktidar, herkesin kazandığı, evine ekmek götürdüğü, saygınlığı olan bir Türkiye istemiyor musun? Birilerinin peşine takılma. Biz bunu yapabiliriz. Hangi gerekçe ile yapamıyoruz? Bunu toplumun önüne koyacağız. Bir dönem siz Sivas’ın ötesine geçemiyorsunuz diye eleştiriyorlardı. Biz her tarafa gidiyoruz. Bu ülkeyi 13 yıldır yönetenler buyursun gitsinler bakalım.
Gündeminizde bir seçim ittifakı var mı?
Hayır. Biz önseçim yapıyoruz diğer partiler gibi merkez yoklaması ile tespit etmedik. İttifak yaptığınız zaman karşı tarafın adaylarına da listelerde yer vereceksiniz. Bizim öyle bir olanağımız yok. Ama partiler Cumhuriyet Halk Partisi’ne destek verirse elbette bundan mutluluk duyarız. Vatandaştan istediğimiz gibi siyasal partilerden de destek isteriz.
Geçen seçimdeki kampanyanızda kullandığınız slogan “Oy verin gitsinler”. Sonraki koalisyon görüşmelerinde bazı kesimler tarafından eleştirildiniz oy verdik ama AK Parti ile koalisyon görüşmeleri yaptılar diye. Bu sloganla devam edecek misiniz değişiklik olacak mı?
Yeni sloganlarımız olacak. Oy verin gitsinler dedik gittiler. Koalisyon farklı bir evre. Millet iradesini ortaya koydu biz o iradeye duyduğumuz saygının gereği olarak oradaydık.
AK Parti ile görüştüğünüz için size kırgın olanlar vardı. Onlara ne söylemek istersiniz?
Biz Türkiye'yi düşünüyoruz. Biz partiyi değil, Kemal Kılıçdaroğlu’nu değil, Türkiye'yi düşünüyoruz. O nedenle biz Türkiye bu kadar köklü sorunlar yaşarken, özel kinler, özel ön yargılarla yola çıkıp, koalisyonu hiç görüşmeyeceğiz demek benim siyasal anlayışıma uymuyor. Biz nasıl önce Türkiye'nin çıkarları diyorsak, onlar da önce Türkiye'nin çıkarları desinler. Bir sonraki seçimi düşünseydik biz de baştan reddederdik. O zaman vatandaş ben oy verdim niye gereğini yapmıyorsunuz derdi. Ama bunu şu anda Cumhuriyet Halk Partisi için diyemeyecekler. İlk gün Sayın Davutoğlu geldiğinde koalisyon için gereklerimizi açıkladık. 4 yıllık hükümet olursa varız dedik, yeni bir hükümet algısının olması lazım dedik, ortakların birbirine güvenmesi gerekiyor dedik.
Konuşmalarınızda Sayın Bahçeli’ye bir sitem seziliyor. Kendisine iletme imkanınız oldu bu siteminizi?
Bir görüşmemiz olmadı hiç.
Çözüm sürecinin adı değişti bir kere daha terörle mücadele kavramı kullanılmaya başlandı. Cumhuriyet Halk Partisi neler söyleyecek 1 Kasım seçimlerine giderken terörle mücadele ile ilgili?
2002’de bu ülkede terör yoktu. Sonra ne oldu? Küçük bir Anadolu ilinde 2 ton patlayıcı yüklüyorsunuz traktöre karakola saldırıyorsunuz. O iki tonluk patlayıcı oraya nasıl geldi? Doğu ve Güneydoğu’da bütün kentler cephaneye dönüşmüş durumda. Bu silahlar buraya nasıl geldi? Hiç terör yokken PKK nasıl bu kadar güçlendi? O gücü ona kim verdi? Defalarca söyledim yanlış yapıyorsunuz diye. PKK mahkemelerini kurdu, vergi dairelerini kurdu, askere alma dairelerini kurdu. Ne yapıyorsunuz diye sorduğumda siz bu işi bilmiyorsunuz dediler. Bu iş silahla çözülmez, TBMM’de çözülür dediğim zaman siz bunu çözemezsiniz dediler. Sonra şimdi diyorlar ki bu iş Meclis'te çözülür, haklısın. İyi de bu kadar kan aktıktan sonra mı uyandınız? Toplumsal barışın sağlanması lazım. Yeniden başa döndüler her seferinde. 8 Haziran’dan sonra döndüler. Çünkü tek başlarına iktidar olamadılar. Peki neden bu terör? Tek başlarına iktidar olmak için Türkiye'nin kaosa sürüklenmesi lazımdı. Kan ve gözyaşına boğulması lazımdı Türkiye'nin. Onların bakanı söylüyor bunu. Eğer başkan seçtirseydiniz bunların hiç birisi olmayacaktı diyor. Eğer bizi tek başına iktidara getirseydiniz bunların hiç birisi olmayacaktı deniyor. Vatandaşa bak ağlıyorsun, gözyaşı döküyorsun, perişan oldun gel bana oy ver, ben tek başıma iktidar olayım, bunları önleyeceğim. 13 yılda önleyemedin 14. yılda mı önleyeceksin? Bu sorun onların anlayışıyla çözülmez. Hiç birisi samimi ve dürüst değil. Kişisel gizli bir ajandanız olmayacak dedik. Kişisel ve gizli bir ajandaları var onların. Halka hesabını veremeyeceğiniz angajmanlara girmeyeceksiniz dedik. Girdiler ki görüşme tutanaklarını açıklayamıyorlar. Topluma bilgi vereceksiniz dedik. Vermediler. Bu sorunu biz çözeriz.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin çözümu nedir peki? Akan kanı durdurma adına bir Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı olursa ilk hamle ne olacak o silahlar nasıl susacak?
Ben bu sorunu çözeceğim. Ben Türkiye'yi düşünüyorum. Hesabını veremeyeceğim hiçbir angajmanım yok. Parlamentoda çözeceğim ben bu olayı. Bu ülkeye birinci sınıf demokrasi gelmek zorundadır. Sorun demokrasi ve daha fazla özgürlükle çözülür. Biz sorunu çözmek için yol haritasını bizzat ben götürüp dönemin Başbakanı'na verdim. Hiçbir siyasi lider bunu yapmamıştır. Bu böyle çözülmez dediler. Şimdi bizim yolumuza ağır ağır geliyorlar.
Operasyonlar devam edecek mi Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında?
Kim eline silah alır bir kişiyi öldürürse biz, "Bunu ben görmeyeceğim" diyemezsiniz. Hukuk zemininde çözeceksiniz bu olayı.
Güneydoğu’da bazı ilçelerden gelen özerklik açıklamalarını nasıl buluyorsunuz?
Asla doğru bulmuyoruz. Biz AB’nin yerel yönetim özerklik şartını kabul ediyoruz. Bu zaten yasalaştı, rahmetli Ecevit’in başbakan olduğu dönemde bunun yasası çıktı zaten. Uygulaması hükümete bırakılmış. İzmir için de Trabzon için de geçerli. Ankara’da bakanların kuyruğuna takılıp para dilenmeyecekler. Zaten yerel yönetimler özerk. Belediye başkanını kim seçiyor? Meclisi var, ayrı bütçesi var, başkanı var. Kaynaklar yasadışı kullanılıyorsa, yolsuzluklar varsa merkezi otorite denetler. 1930’lardan beri var bu. 30 Ağustos’u kutladık, o savaşta beraber değil miydik? Şehitlerimiz beraber değil mi? Çanakkale’ye bakın. Bizi bölen 13 yıllık siyasal anlayıştır. Teröre prim asla vermeyeceksiniz. Oslo tutanaklarında diyor ki bir görevli sizin Türkiye’de nerelere silah deposu yığdığınızı çok iyi biliyoruz. Bütün şehirler silah deposu. Bu ülkeyi kim yönetiyor 13 yıldır.
Bu ortamda gidilen seçimde Sayın Demirtaş’ın açıklaması var bu şartlarda sandık nasıl kurulacak bilmiyorum diyor. Siz seçim güvenliği konusunda değerlendirmeniz nedir?
Eğer bu ülkede güvenli bir seçim yapılamıyorsa 13 yıldır bu ülkeyi kim yönetti onu cezalandırması lazım vatandaşın. Sen bu ülkeyi seçim yapılamaz noktaya getirdin demesi ve cezalandırması lazım. Türkiye'nin geleceğinden kaygı duyuyoruz. Ortadoğu’daki terörü Türkiye'ye getiren kim? Yanlış Ortadoğu politikası izliyorsunuz bu doğru değil dediğimiz de siz zaten BAAS'çınız diyorlardı. Ben ülkemi düşünüyorum bana ne BAAS’tan. Siz Esadçısınız dediler. Hangi yönetici olursa olsun halkına baskı kuruyorsa bu doğru değildir. Mısır’la kavga ettik. Mısır’ın içişlerine niye karışırsınız? Bütün bunlara rağmen muhalefette olduğumuz süre içinde ben Mısır’a iki büyükelçi gönderdim, Mısır’la ilişkilerimiz bozulmasın diye. Ortadoğu politikalarımızı düzeltelim diye Irak’a gittim. Biz Türkiye için, onlar kendi çıkarları için çırpınıyorlar. Vatandaşta diyecek ben Türkiye'yi düşünüyorum seni değil diyecek artık. Sen soydun, soyduğun kadar soydun diyecek.
Siz ülkenin seçim yapılamaz halde olduğunu düşünüyor musunuz şu anda?
Hayır seçim yapılabilir ama Doğu ve Güneydoğu’da sandıkları korumanın zor olduğunu da tahmin ediyoruz tabi.
Sayın cumhurbaşkanı tüm güvenlik birimleri bölgede olacak, 7 Haziran’da yaşananlar 1 Kasım’da yaşanmayacak diye açıklamaları var.
Söylediklerinin hiçbir ağırlığı yok. Koskoca karakola sahip çıkamıyorlar sandığa çıkacak. Ne Güneydoğu’yu biliyor ne Türkiye'nin sorunlarını biliyor. Türkiye'yi bir ateş çemberinin içine soktu. Bari kaçak sarayında konuşma, sus yerinde otur. Bağrımıza taş basalım seni orada oturtalım. Hala intikam hırsıyla, kinle konuşuyor. Vatandaşı yeteri kadar böldü. Bu ülkede insanlar benim komşumun kimliği nedir mezhebi nedir diye sormazdı. Şimdi insanlar komşusuna öyle bakmak zorunda kalıyor neredeyse. Her siyasi görüşe saygı duyarız. İnanç ve kimlik farklılıklarını bu ülkenin zenginliği olarak görmemiz lazım. Çok tehlikeli bir sürecin içine Türkiye sokuluyor. Buradan Türkiye'yi ancak ve ancak biz kurtarabiliriz. Çünkü biz hiçbir ayrımcılık yapmıyoruz. Türkiye'nin sorunlarını çözelim refaha kavuşsun bizi iktidardan alsınlar.
Terörle mücadele kapsamındaki suçların failleri ile ilgili bilgi verenlere bir ödül verilecek. 200 bin liraya kadar. İhbar ödülü şeklinde eleştiriler geliyor sizin görüşleriniz nedir bu konuda?
Bunlar ödülle filan çözülecek konular değil. Bunlar daha olayın büyüklüğünü kavrayamamışlar. Bu olaylar ilk çıktığında iki baldırı çıplak deniyordu. Geleceği görmezseniz bu sorunu çözemezsiniz. İhbar edecek muhbire para vereceğiz biz bu sorunu çözeceğiz. Sorunun nerede olduğunu hala bilmiyorlar bunlar. O kadar büyüttüler ki sorunu. Korkumuz Türkiye'nin çözebileceği sorun olmaktan çıkıp uluslararası arenaya taşınırsa ne olacak? Emin olun bazen geceleri rahat uyuyamıyorum. Üzülüyorum ben bu ülke için.
Kamu güvenliği ve düzeni sağlanmadan bu sorun için bir adım atılmayacak diyor Sayın Başbakan?
Kötü yönetim kurumsallaştı. Bu hükümetler sorun çözemezler çünkü kendileri sorun. Siz sorun çözmediniz önüne yeni ve derin sorunlar bıraktınız. Elinizi vicdanınıza koyacaksınız, yeter diyeceksiniz sandıkta. 13 yılda bu ülkenin hangi sorununu çözdüler, ben merak ediyorum. Ama ben 13 yılda dünya kadar sorun yarattıklarını söyleyebilirim. Yoksulumuz bile arttı. Ben seçim meydanlarında 17 milyon yoksul diyordum. 30 milyonu aşkın yoksulumuz var. Sosyal işler bakanlığının kendi yayınında yer alan rakam.
Ekonomi sizin seçim kampanyanızda önemli bir yere sahipti. 7 Haziran’dan sonra çok şey değişti, dolar aldı başını gitti, söyleyecek neyiniz var yeni olarak?
Türkiye ekonomide de iyi yönetilmiyor. Dolar bolken bütün dünyada ekonomiyi yönetmek kolaydı. O zaman ısrar ettik. Türkiye yeni yatırımlar yapmalı üreten Türkiye olmalı, katma değeri yüksek ürünler üretebilmeli ve Türkiye kendi ürettiği ürünleri ile dünyaya mallarını satabilmeli ve iyi gelir elde edebilmeli. Ama siz bunu bilmiyoruz, biz bu işi daha iyi yaparız dediler. İthal mallar geldi, Türkiye tüketti. Şimdi dolar bitti dolar aldı başını gidiyor. Üreten Türkiye sloganını kullandık biz. Katma değeri yüksek ürün üretmeliyiz dedik. Cep telefonu üretelim mesela dedik. Teknoparklar, teknokentlere özel kaynaklar aktaralım dedik. Ama anlatamadık. Herhangi bir vatandaşa sorun durumunu tabloyu sizin önünüze koyacaktır. Sanki krizden özel bir beklentisi olan parti imajı da yaratmak istemiyorum. Büyüyen bir ekonomi vardı Türkiye'de. Ne oldu da böyle oldu Türkiye'ye. Ona baksın herkes. Sonunda gençler arasında işsizlik yüzde 30’lar civarında. Üniversite mezunları arasında çok fazla. Bu insanlar ne olacak? Benim istihdam yaratmam lazım ama tam tersine ekonomideki belirsizlik arttıkça işsizlik artacak. Her vatandaşım kendisine sorsun, 13 yıldır bu ülkeyi kim yönetiyordu? Biz bildiğimizi okuruz dediler hep. Türkiye ekonomik kapasitesi olarak ve insan olarak güçlü bir ülkedir aslında ama kötü yönetimle bu noktaya geldi. Biz Merkez Türkiye projesini hazırlarken ona 100 yılın projesi dedik. Türkiye'yi Kafkasların Ortadoğu’nun 3 saatlik bir mesafede 3-4 milyar insan yaşıyor ve bu insanların çekim merkezi olacaktı Türkiye. 1 milyon 200 bin kişiye biz istihdam yaratacaktık. Denizi olmayan ülkelerin denizi olacaktı Türkiye. Anadolu boşaldı, herkes büyük kentlere koşuyor. Tam tersine bizim Anadolu’yu doldurmamız lazım.
Bu projenin üzerine bu sefer yoğunlaşacak mısınız?
Seçim sürecinin sonlarına doğru açıklamıştık çok anlatamamıştık. Yoğunlaşabiliriz.
Ekonomi konuşunca emekliye iki maaş ikramiye, asgari ücret. İzleyici hemen soruyor bunların yanına bir ya da birkaç tane daha yeni bir şey duyacak mıyız?
Duyacağız. Toplumun yıllardır sorunu çözülemeyen kesimleri var onlarla ilgili projelerimiz var.
Seçim kampanyanızda Beştepe’nin yeri nerede olacak?
Beştepe’nin yeri yerinde olacak. Sayın Erdoğan’ı muhatap alamayacağız o yerinde otursun. Onu vatandaşın takdirine bırakıyorum. Görevini yapmayan, ülkeyi bu hale getiren kişidir o.
Sizden Sayın Erdoğan’la ilgili ya da açıklamalarına ilişkin bir şey duymayacak mıyız?
Özel bir karşılık olmayacak. Ama kendisi konuşuyor zaten. Bizim toplumumuzun değer verdiği iki temel kavram vardı. Namus ve şeref. Sayın Erdoğan da TBMM’de namusu ve şerefi üzerine yemin etti, tarafsız davranacağım diye. Bu iki kavramın içi bizzat Cumhurbaşkanı tarafından boşaltıldı. Kişinin eğitim düzeyi, yaşam düzeyi ne olursa olsun, bizim toplumumuz bu iki kavrama önem vermiştir.
Partinizin eski milletvekili Sayın İhsan Özkes dün 30 Ağustos resepsiyonuna katılmıştı. Sonrasında sosyal medya üzerinden bazı mesajları oldu. Ne demek istersiniz?
Ben Abuzer Gaffar’dan yanayım. Sahabedir makamı Adıyaman’dadır, Müslüman olan ilk 10 kişidin birisidir. Muaviye kendisine çok lüks bir saray yaptığı zaman gitmiştir ve “Eğer bu sarayı halktan topladığın vergilerle yaptıysan haksızlıktır hırsızlıktır. Eğer kendi paranla yaptırdıysan haramdır” demiştir. Ben inançlı bir insanım, israfın haram olduğuna inanan birisiyim. Sayın Özkes ne düşünür onu bilemem. Her kuruşun hesabını milletine vermeyen bir kişinin de siyaset yapmaması gerektiğine inanan birisiyim. Kul hakkının ne kadar değerli olduğunu ve asla istismar edilmemesi gerektiğine inanan birisiyim. İnançların siyasete malzeme edilmesine her zaman karşı çıktım. Ama vatandaşın devlete ödediği her kuruş verginin vatandaşa hizmet olarak dönmesi gerektiğine inanan birisiyim. Kendi özel hayatımda da aldığım para hep bana yetti. Benim kazancım aldığım para Sayın Erdoğan’ın aldığı paradan daha fazlaydı. Bugün benim malvarlığım da belli, onunki de belli. Siyasete girdiğim gün kendi internet siteme koydum malvarlığımı. Çok araştırdılar ama bir şey bulamadılar başka. Ben siyasete giren din adamlarının belli bir tutarlılık içinde hareket etmelerini hep istemişimdir. İsrafa şatafata karşı çıkmalılar.
Sayın Özkes’in tavrını nasıl okuyorsunuz?
Bizdeyken benim düşündüğüm gibi düşünüyordu.
Sonra ne oldu?
Onu kendisine soracaksınız.
1 Kasım seçimlerinde değişiklik görüyor musunuz çok büyük farklılık çıkar mı seçimlerde?
Bu tablo Türkiye'nin önünde duruyor. Türkiye'yi ateş çemberine sokanlardan vatandaşın hesap sorması lazım. Türkiye’yi namusuyla kim yönetir, en iyi kim yönetir, halka hesap verme anlayışıyla kim yönetir bunu düşünerek sandığa gidip oy kullanması lazım.
1 Kasım akşamı sonuçlar açılandı ve diyelim ki benzer bir tablo ile karşılaştık ve Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Davutoğlu’na görevi verdi, Sayın Davutoğlu sizin kapınızı çaldı.
Umarım aynı tablo olmaz ve Cumhuriyet Halk Partisi tek başına iktidar olur. Türkiye'nin buna ihtiyacı var. Türkiye'nin sorunlarını kısa sürede çözme sorumluluğu var. Vatandaşın bunu görmesi lazım. Analar gözyaşı dökmesin, bu ülkede analar bayram yapsın istiyorsanız tek adresiniz var. Getireceksiniz oyunuzu, Cumhuriyet Halk Partisi’ne vereceksiniz. Çocuklarınız için vereceksiniz. Bu ülkenin büyüklüğü, gücü bütün dünyada görülsün, diye vereceksiniz.
Umarım bir koalisyon gerekmez diyorsunuz ama gerekirse eğer zaten görüşmeleri yapmıştık oturalım müzakere masasına mı dersiniz?
Umarım böyle bir tablo çıkmaz ama farklı bir tablo çıkarsa yine biz Türkiye'nin çıkarlarını düşünerek hareket ederiz.
Milliyetçi Hareket Partisi’ne şimdiden bir şey söyler misiniz?
Benim başka bir parti ile ilgili yorum yapmam doğru olmaz. Onlar da seçime gidecekler, çalışacaklar. Kendi tabanlarına, Türkiye'ye mesajlar verecekler.
© Tüm hakları saklıdır.