Üç yıl aradan sonra yeni albümünü çıkaran şarkıcı Kibariye, yeni albümünde hareketli şarkıların yanı sıra damar şarkılarının olduğunu bu tarz şarkıları kendisine çok yakıştırdığını söyledi. Hayatta en önemli şeylerden birinin aç kalmamak olduğunu dile getiren Kibariye, “Hayatta en önemli şey bu, aç kalmamak. Ben ekmeğimin peşindeyim, hava peşinde değilim” ifadesini kullandı.
Televizyonda bir dönem çok popüler olan Roman karakterlerin gerçek Romanları yansıtıp yansıtmadığı ile ilgili Kibariye eleştirel bir cevap verdi. Hekesin Roman olamayacağını belirten şarkı, ekranda gördüğümüz karakterlerin gerçek Romanlara pek benzemediğini söyledi.
Muhsin Topyıldız’ın sorularını yanıtlayan Kibariye’nin Radikal gazetesinde yer alan söyleşisi şöyle:
‘Gülü Soldurmam’ yine alıştığımız gibi hareketli şarkıların çok hareketli, damar şarkıların çok damar olduğu bir Kibariye albümü. Şarkıları seçerken titiz olmak gerektiğinden bahsediyor Kibariye. Onun tabiriyle sesine giden şarkıyı seçemezsen o şarkıyı feriştah okusa adam edemezmiş. “Hareketlileri de aslan gibi okurum ama damar şarkılar bana daha çok yakışıyor” diyor. Zaten bu durumdan ötürü genelde damar şarkıları veriyorlarmış Kibariye’ye, hareketli şarkı bulmakta zorlanıyormuş.
Doğallık olmadan bu işlerin yürümesi pek de mümkün değilmiş Kibariye’ye göre. Şarkıları canavar gibi de okusa doğal olmayan bir sanatçının bu denli sevilmesinin mümkün olmadığını belirtiyor. “Ses iyiyse, için temizse, bir de üzerine doğalsan götürüyon malları işte” deyip özetliyor durumu.
‘Pire gibiyim pire’
Yeni albüm için arayı neden bu kadar açtığını sorduğumda “Her şey nasip kısmet” diyor. Üç yıl boyunca ne zaman albüm yapmaya niyetlense hep farklı işlerle uğraşması gerekmiş. Ama durumdan da şikâyetçi değil. Sezen Aksu ve Ajda Pekkan’ı her konuda olduğu gibi albüm meselesinde de örnek alıyormuş. “Bak onlara, üç beş senede bir albüm yapıyorlar, ortalığı yıkıp geçiyorlar.”
Kibariye, 1980’i 1981’e bağlayan gece hayatımıza girdiği ‘Kim Bilir’i bu albümünde Kıvanç K.’nın isteğiyle farklı bir versiyonla yeniden yorumlamış. Buna ek olarak Şebnem Ferah’ın ‘Sil Baştan’ı ile Sertab Erener’den dinlediğimiz ‘Koparılan Çiçekler’i de albüme eklemiş. “Alışkanlık oldu, gözlerimiz Tarkan’ı aradı” diyorum, başlıyor Tarkan’ı anlatmaya... “Kurban olayım Tarkan’a ben. Benim bir kızım var, bir de Tarkan’ım var. Çok yoğun diye bir şeyler yapmadık, başı çok kalabalık bu sıra.”
Tam Tarkan’dan bahsederken masaya simitler geliyor, Kibariye de alıyor sazı eline. “Hayatta en önemli şey bu, aç kalmamak. Ben ekmeğimin peşindeyim, hava peşinde değilim” diye giriyor söze. Hayatı boyunca haram lokma yemediğini altını çize çize tekrarlıyor. Enerjisine yetişemediğimi fark ettiği anda da “Ben seni geçerim oğlum, sen benimle yarışamazsın” deyip lafı yapıştırıyor.
Yaşının ilerlediğini fakat yine de dinç olduğunu üstüne basa basa söylüyor. Kibariye evde de ekrandaki kadar güler yüzlü ve enerjikmiş: “Beni temizlik yaparken bir gör, pire gibiyim pire.” Arkadaşları Kibariye’nin sinirlenemediğinden şüpheleniyorlarmış. Açıklaması basit: “Ben onları geriye atıyorum. Elime Kuran’ımı alıp okuyorum, hiçbir sıkıntı kalmıyor. Niye içime atıp stres yapayım? Benim bebem var, daha yaşamam lazım.”
Kibariye dünya ile ilgili herhangi bir hırsı olmadığını söylüyor röportajın başından sonuna kadar. 1981 yılbaşından bugüne kadar hayatında hiçbir şey değişmemiş. Tek değişiklik, kızı. Kendini hiçbir yerde görmediğini, çırak olduğunu düşündüğünü ekliyor. “Hiçbir şeyimiz yok. Evladımız Allah’ın, aldığımız nefes Allah’ın, kameralar Allah’ın... Haydi geçmiş olsun, iyi günlerde kullanın.”
Kızından söz açıldıkça onun için yaşadığını söylemeden geçmiyor. Kibariye’nin en etkili şarkıları da hep annesine seslendiği şarkılar olunca insan onun nasıl bir anne olduğunu merak etmeden duramıyor. Kızı olmadan önce annesinin değerini yeterince bilmiyormuş Kibariye. Çocuk sahibi olmak onu biraz daha büyütmüş ve kendini çocuğuna adamasını sağlamış. Yaşanan her problemde sığınılacak limanın anneler olduğunu belirtip ekliyor: “Boşuna mı dedik yıllarca ‘Eller kadir kıymet bilmiyor anne’ diye...”
‘Herkes Roman olamaz’
Kendi çocukluğundan söz açınca bir anda o günlere dönüyor. Fakir ama mutlu bir ailede dolu dolu bir çocukluk geçirdiğini anlatıyor. Kibariye küçükken salıncağa da binmiş, kömür de toplamış, hizmetçilik de yapmış, babasıyla beraber pavyonda da çalışmış. Annesi ve babasının verdiği terbiye sayesinde kendini bozmadığını söylüyor. Hatta bir adım daha ileri gidip “Babam iyi ki dövmüş beni” bile diyor.
Eskilere gidince Gönül Akkor’a olan hayranlığını anlatmaya başlıyor. Gönül Akkor’un plaklarını almak için arkadaşından borç para aldığını söylüyor Kibariye. “Ben Çağlayan Pavyon’da çalışırken taşlı bir elbise yollamıştı bana” diyerek giriyor söze. Henüz parfümün ne olduğunu bilmediği dönemlerde Akkor’un kendisine yolladığı parfümleri kullandığını, uzun saçları sebebiyle alay konusu olurken Akkor’un peruklarını taktığını atlamıyor.
80’li yıllardan beridir tanınan bir isim olması sebebiyle en çok hangi yılları güzel geçirdiğini soruyorum. Her dönemin aynı olduğunu çünkü hiç kimseyle sorun yaşamadığını anlatıyor. “Ben gülerek yaşadım. Hayatı güzel geçirdim. Hepinize tavsiye ederim. Layf iz layf, endo, leydisın centılımın.”
Ünlü olmadığı dönemde şarkıcı olmayı hayal ediyormuş fakat işlerin bu boyuta geleceğini doğal olarak hiç düşünmediğinden bahsediyor. Şarkıcı olup anneye ev almak, kardeşlere yeni kıyafetler almak gibi hayalleri ufaklığından beri varmış. Onlarca kez şükrederek anlatıyor hayallerinin gerçek oluşunu.
Televizyonda bir dönem çok popüler olan Roman karakterlerin gerçek Romanları yansıtıp yansıtmadığı sorusuna “Herkes Roman olamaz” diyerek cevap vermeye başlıyor. Ekranda gördüğümüz karakterlerin gerçek Romanlara pek benzemediğini söylüyor: “Ben herkes saklanırken bir Roman kızı olduğumu söylüyordum. Şimdi herkes Roman oldu.” Parayla tanıştıktan sonra Roman olduğunu gizleyen insanların arasında olmaktansa yıllarca elinde megafonla kimliğini kabul ettirmeye çalışmış olmasını gururla anlatıyor Kibariye.
‘Roman Açılımı’ndan sonra ufak da olsa bir değişim gözlemlediğini söylüyor ve Başbakan’ın bir sözünü alıntılıyor: “Esmer vatandaş, Kürt, Türk gibi ayrımlardan kaçmak gerek.” Ayrımcılığa karşı olduğunu belirtip bu tip konularla ilgili fazla konuşmak istemediğini ekliyor.