Gündem

"Keşke Gülencilerin büyümesine katkı yapan devlet büyüklerinde, 21 yaşındaki Naim’in öngörüsü olsaydı"

"Ülkenin önünde kritik 3 seçim varken CHP’liler kendilerine çeki düzen verirlerse hiç fena olmaz"

22 Kasım 2017 14:10

Birgün yazarı Bülent Mumay, eski Milli Halterci Naim Süleymanoğlu'nun Fethullah Gülen ile ilgili, "Zirvede olduğum dönemde (Gülenciler) benimle temasa geçmeye çalıştılar. Ben hiçbir zaman yanlarında olmadım. Beni de hep kötü göstermeye çalıştılar" sözlerini hatırlatarak devleti eleştirdi. Devlet büyüklerinin 'Gülenci'lerin büyümesine katkı sağladığını ifade eden Mumay, "Keşke Gülencilerin büyümesine katkıda bulunan devlet büyüklerinde, 21 yaşındaki Naim’in öngörüsü olsaymış. Baksanıza, o yaşta bile 'kandırılmamış" dedi.

Bülent Mumay'ın "Kokteyl örgüt’ yeniden hortladı: Nuriye’ye FETÖ soruşturması!" başlığıyla (22 Kasım 2017) yayımlanan yazısı şöyle:

ABD ve PYD’nin, IŞİD’li canileri bir anlaşma karşılığında Rakka’dan tahliye ettiklerine ilişkin skandal sayesinde öğrendik. Elini kolunu sallayarak Rakka’dan ayrılan cihatçıların arasında; Diyarbakır, Suruç ve Ankara Gar katliamının emrini veren IŞİD Emiri İlhami Balı ve “Dokumacılar” grubu lideri Mustafa Dokumacı da varmış. Ankara Katliamı’ndan sonra IŞİD’i telaffuz etmemek için “kokteyl örgüt” lafına sarılan gazeteler, bugünlerde ABD’nin skandal tahliyesindeki IŞİD’lileri sık sık manşetlere taşıyor.

Ama belli ki Davutoğlu’nun “IŞİD, PKK, DHKP-C ve MLKP” şeklindeki “kokteyl örgüt” yaklaşımı, Türk yargısına da ilham kaynağı olmuş. Tutuklanan gazeteciler, birbirine düşman çok sayıda örgütün aynı anda üyesi olmakla suçlanıyorlar. Bu minvaldeki son örneği, ekmeği için ölüme yatan, bu yüzden terörist diye tutuklanarak cezaevine atılan Nuriye Gülmen’in dosyasında gördük.


Bugüne kadar sicil kaydında tek bir leke olmamasına rağmen İçişleri Bakanı’nın “terörist” ilan ettiği Gülmen’e suç icat etme yarışına girilmiş belli ki… Dün Hürriyet’te Mesut Hasan Benli’nin haberinden öğrendiğimize göre, Eskişehir Cumhuriyet Savcılığı, bu kentte yapılan Ali İsmail Korkmaz anmasına katıldığı için Gülmen hakkında “DHKP-C üyeliği” suçlamasıyla soruşturma açmış.


Hani yandaş basında geçenlerde birkaç itirafçının ağzından yayınlanan “Bombaları birlikte yaptık” yalanı tutmamış ki, bu kez anmaya katılmaktan terörist olmakla itham etmişler Gülmen’i.

Bu da yetmemiş, bir deri bir kemik kalmasına rağmen tahliye edilmeyen Gülmen’i “FETÖ silahlı terör örgütüne üye olmak”tan soruşturmuşlar! Bir tür kokteyl örgüt iddianamesi yapmak istemişler belli ki… Çok şaşırtıcı bir şekilde, takipsizlik kararı çıkmış…

Tarihten ders almıyoruz belli ki… IŞİD, kentlerimizi kan gölüne çevirdiği dönemde meselenin adını tam koymayıp “kokteyl”e sarılanlar, o dönem IŞİD tehlikesini gölgelemişti. Bugün önüne gelen muhalifi “FETÖ” torbasına eklemek de farklı bir işe yaramıyor. Hem gerçek tehlikeyi hafifletiyor, hem de 15 Temmuz alçaklarına ve işbirlikçilerine propaganda malzemesi vermekten başka hiçbir işe yaramıyor.

***

Yeniçağ’da “objektif” gazetecilik denemesi

Hükümet ve medyası, Zarrab davası yaklaşırken çok şiddetli bir kampanya başlattı. Hem kamuoyuna, hem de muhalefete yönelik “Sakın bu dosyaya sarılmayın, bu iş memleket meselesi. Aksini düşünen haindir” baskısı yoğun bir şekilde uygulanıyor. Foseptik ağızlı bir köşecinin dünkü yazısı şöyle bitiyordu mesela:


“Her kim ki bu zor savaş sürecinde korkar ve pısarsa hele ki ihanet etmeye kalkarsa alçaktır ve bunun bedelini ağır ödeyecektir. Bu böyle biline...”

Bu tehditlere karşılık, CHP’nin aksine ABD’deki davayı çok da yakından izlemeyen İyi Parti’den önceki gün epey basit ve net bir açıklama geldi. Parti Sözcüsü Çıray, “Zarrab, Türkiye’nin milli meselesi değildir” diyerek şöyle devam etti:

“Bu davanın şahıs, parti değil Türkiye meselesi olduğuna milleti inandıramayacaksınız. Zarrab gibi uluslararası bir kaçakçıya ülkenin haysiyetini teslim etmeyiz.”

Zaten yandaş basının görmezden geldiği açıklamayı birkaç internet sitesi dışında bu netlikte yayımlayabilen olmadı. Ama ne beklersiniz? Sahibinin İyi Parti kurucuları arasında olduğu, yazarının Akşener’in basın danışmanı olduğu Yeniçağ’ın bu haberi büyütmesini elbette.

Ama öyle olmadı. Yeniçağ, epey açıktan desteklediği İyi Parti’nin bu çıkışının yerine, tam tersi sözler söyleyen Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ’ın şu sözlerini manşete çekmeyi tercih etmiş: “Sarraf davası Türkiye’ye yönelik kumpastır.”
Ne diyelim, “objektif” gazetecilik denemesini İyi Parti’nin en cesur çıkışına denk getirmeleri enteresan olmuş.

***

Naim 21’inde bile “kandırılmamış”

Fethullah Gülen’in geçenlerde sosyal medyada dolanan videosunu görenleriniz vardır… Hakan Şükür’le yan yana göründüğü videosunda, adını düzgün telaffuz edemediği milli halterci Naim Süleymanoğlu için şöyle diyor: “Halterci Naimoğlu’nu hiç sevmem. Şahsiyet zaafına maruz birisi…”

Her türlü şöhretin o dönem cemaatine eklenmesine alışkın olan Gülen’in Süleymanoğlu için neden böyle konuştuğu ortaya çıktı. Geçen günlerde kaybettiğimiz milli halterci, verdiği son röportajlardan birinde şunları söylemiş:

“Zirvede olduğum dönemde (Gülenciler) benimle temasa geçmeye çalıştılar. Ben hiçbir zaman yanlarında olmadım. Beni de kullanacaklardı. Ancak benden yakınlık göremediler. Beni de hep kötü göstermeye çalıştılar.”

Süleymanoğlu’nun “zirvede olduğum” dediği dönemler 1984-1988 olimpiyatlarını kapsayan dönem. Hani 88’i baz alalım… O tarihte 21 yaşında olan bir halterci, Gülencilerin kendisini kullanacağını biliyormuş. Her türlü teklife karşı yanlarında yer almayı reddetmiş. Keşke Gülencilerin büyümesine katkıda bulunan devlet büyüklerinde, 21 yaşındaki Naim’in öngörüsü olsaymış. Baksanıza, o yaşta bile “kandırılmamış.”

***

Meselenin özü şimdi anlaşıldı

Milliyet gazetesinin dünkü 1. sayfasında yer alan bir haber, yaşadığımız tüm sıkıntılara rağmen Dünya Mutluluk Endeksi’nde her yıl neden yükseldiğimizi açıklıyor.


İstanbul Üniversitesi’nden bir akademisyenin yaptığı açıklamaya göre, kokoreç, mutluluk hormonu olarak bilinen serotonin salgılatıyor. Canlılık ve zindelik hissi veriyor, eksikliğinde ise depresyona yol açıyormuş.

Ancaaaak… Kokoreçte “yüzde yüz” hijyen sağlanırsa, bu özellikleri ortadan kalkıyormuş. Özetle, b.ku yiyoruz ve mutlu oluyoruz! Memleketin özeti gibi değil mi? Bir ara AB’ye girmemize engel olarak gösterilen kokoreç sayesinde mutlu oluyoruz, daha ne olsun!

***

Sosyal medya meselesi CHP’nin başını ağrıtacak
Sosyal medya, özellikle ana akım medyada görüşleri yayımlanmayan muhalefet için daha büyük önem taşıyor. Meclis’teki ve sokaktaki açıklamalarını, etkinliklerini duyurmak için kullandıkları bir mecra. Analarının ak sütü gibi helal, bir o kadar mecburi…

Ancak özellikle eski-yeni CHP’liler, sosyal medyanın suyunu çıkarmış vaziyette. Bir hafta öncesinden gireceği ameliyatı duyuran milletvekili mi dersiniz, hastaneye gelen her ziyaretçiyle fotoğrafını çekip yayınlayan mı.. Makamında kendisini ziyaret eden eşi ve hediye ettiği saatle poz veren de gördü bu gözler… Evde bulduğu malzemeyle hangi kokteyli yaptığını koyan da..

Ülkenin önünde kritik 3 seçim varken CHP’liler kendilerine çeki düzen verirlerse hiç fena olmaz. Sosyal medyadaki antipati emin olun sandığa yansıyor.