Politika

Keşke Esad yaptığımız uyarıları dinleseydi TBMM (A.A)

14 Kasım 2011 22:36

-Keşke Esad yaptığımız uyarıları dinleseydi TBMM (A.A) - 14.11.2011 - Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, milletvekillerinin sorularını ve eleştirilerini yanıtladı. Arap Birliği konusunda yöneltilen soruları yanıtlayan Davutoğlu, ''Bu süreçte en önemli unsurlardan biridir, Arap Ligi ile sürekli temas halindeyiz. 10 sene önce toplandığında en sert eleştiriler Arap Ligi'nden gelirdi bize. Biz meseleye insan hakları çerçevesinden bakıyoruz'' diye konuştu. Bugün Türkiye'nin komşularıyla herhangi bir sorunu olmadığını vurgulayan Davutoğlu, ''Suriye ile ilgili konu Türkiye'nin iradesinden değil Suriye'deki yanlış uygulamalardan çıkmıştır. 3600 kişi vefat etti bu olaylarda. Böylesine yoğun bir gerilimin yaşandığı, camileri topa tutulduğu, minarelerin yıkıldığı, mahallelerin bombalandığı bir Suriye'den bahsediyoruz. Keşke Sayın Esad ve ekibi bizim Ocak, Mart, Nisan ve Ağustos ayında yaptığımız uyarıları dinleseydi ve kendi halkını yanına, arkasına alsaydı, eminim mezhep farkı gözetilmeksizin tekrar seçimleri kazanırdı. Çünkü seviliyordu. Kendisine 2005 yılından bu yana sürekli reform teklifinde bulunduk'' şeklinde konuştu.  Türkiye'de kimsenin mezhepçi bir gündem ürettiğini düşünmediklerini belirten Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Herkesin siyasal görüşleri vardır, yaklaşımları vardır. Son olarak, CHP'li hanım milletvekillerimizin de olduğu bir heyetin Suriye'yi ziyareti bizleri üzdü. Niye? Son heyetin yaptığı ziyarette, 'Türkiye'deki kamplarda kadınlara tecavüz edildiği' iddiası ve 'Türkiye'nin o kamplarda zulmettiği gibi asılsız ve hiçbir karşılığı olmayan iddiaların olduğu ve Türkiye'ye hakaret edilen bir toplantıya katıldılar. Bunu Suriyeliler söylüyor. Burada itiraf edelim ama... O zaman beklentimiz şu, dün Suriye'de bu rejim yanlıları bayrağımıza hakaret ettiler, Atatürk'ün resmini parçaladılar. Aynı karalılıkla çıkın ve bu eleştiriyi yapın. Ben o heyet açısından söylüyorum. Türkiye'ye hakaret edilen bir ortamda bulunacaksınız, ortada tecavüz yok, ortada tecavüze uğramış bir hanım yok. Tek kasıt ülkeye hakaret edilmesi ve Türkiye'nin politikası üzerinde şüphe uyandırılması. Hiçbir zeminde ülkemize hakaret edilmesine izin vermeyiz.'' -Kabe'nin revakları- Kabe'deki revaklar konusu ne zaman gündeme gelse her türlü girişimde bulunduklarını anlatan Davutoğlu, ''Revaklar, ortak kültürümüzün ve İslam medeniyetinin nadide eserleridir. Geçen yıl Sayın Kral'a yaptığım ziyarette de bunu anlatmıştım. Biz bunu gece gündüz takip ediyoruz. Hacca gidenler bilir, mekan darlığının çekildiği bir vaka. Onlar revakları muhafaza ederek nasıl çözebilecekleri konusunda bir proje üzerinde çalıştıklarını söylüyorlar. Bunu görüşmeye devam edeceğiz. Bizim en öncelikli hedefimiz onların orada muhafaza edilmesidir'' diye konuştu.  Davutoğlu, Kabe'deki revaklar konusunda estetik ve teknik düzeyde de bir görüşme yapmak üzere Suudi Arabistan heyeti Türkiye'ye geleceğini bildirdi.  -ABD tavır koyuyor diye Suriye'ye göz mü yumalım?- Bu oturumda kendisini en çok üzen hususun ''taşeronluk'' ifadesi olduğunu dile getiren Davutoğlu, ''Bize yönelik böyle bir ifadenin kullanılması var olan realitelere de aykırıdır'' diye konuştu. Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Geçen sene burada sunum yaparken biz İran konusunda ABD'yi üzen bir tavır sergilediğimiz için eleştiriye tabi tutulduk. O zaman 'hayır' derken kimin taşeronuyduk? Biz ABD'ye, İran'a yönelik uygulanacak yaptırımlara 'hayır' derken ne kadar bağımsızsak, füze savunma sistemini geliştirirken de aynı ölçüde bağımsızdık. İsrail'e müeyyide uyguladığımız günlerde Suriye'ye tavır sergiledik. Amerika'nın ve Amerika'daki Yahudi lobisinin gücünü bilen sizler, biz o gün İsrail'e net olarak 5 konuda müeyyide uygulama kararı gösterirken Amerika'nın taşeronu muyduk ki, akşam Suriye'ye eleştiri yaparken Amerika'nın taşeronu olabilelim? Amerika ve İsrail'in bölgede en yakın işbirliği yaptığı lider olan Mübarek'e, Başbakanımız 'artık gitme vakti geldi, halkın istiyorsa çekil' diye seslenirken, Amerika'nın ne kadar taşeronuysak, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'a da 'halkına zulmetme' derken o kadar bağımsız veye taşeronduk. Neden böyle 'taşeronluk' ifadesi bizde yerleşebiliyor? Gençliğimizden beri zihnimize yerleştirilmiş: 'Biz o kadar güçsüzüz ki, birileri her şeyi planlıyor ve biz o plan içerisinde yer alıyoruz. Birileri öylesine güçlü ki, biz o planlanan şeyi değiştiremeyiz.' Bizim dış politikada yapmak istediğimiz zihniyet devrim tamamen budur. Dış politikada planı da biz yaparız, ilkeyi de biz koyarız, söylemi de biz geliştiririz. Bazen bu haklı ve doğruysa, ABD ile uyumlu olabilir. Bazen haklı ve doğruysa, İran ile uyumlu olabilir. Bazen haklı ve doğruysa, Rusya ile uyumlu olabilir, bazen AB ile uyumlu olabilir. Dolayısıyla ABD tavır koyuyor diye Suriye'ye göz mü yumalım?'' Konuşmaların ardından yapılan oylamada, Dışişleri Bakanlığının 2012 yılı bütçesi kabul edildi.