09 Haziran 2023 20:42
T24 Haber Merkezi
Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından katıldığı ilk canlı yayında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Seçim sonucunu 'Ağır bir yenilgi' olarak kabul etmediğini söyleyen Kılıçdaroğlu, "Kazanamadık doğru ama bunu ağır bir yenilgi olarak kamuoyu önüne koymak olmaz" dedi. Seçimin ardından CHP'de gündeme gelen kurultaya ilişkin olarak 'Aday olacak mısınız?' sorusuna "Aday olup olmamanın hiçbir önemi yok. Ben 'Adayım' demem" yanıtını veren Kılıçdaroğlu, Genel Başkanlık için ismi geçen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında da konuştu. Kurultayda İmamoğlu'nun 'Aday olabileceğini' söyleyen Kılıçdaroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye'sinin 'başka bir partiye geçmemesi' uyarısında bulunarak; "Şu anda CHP'li tarafından yönetilmezse bu bizim için ciddi bir sorun olur. Kazandığımız bir Büyükşehir Belediyesi'ni başka bir partiye neden verelim?" ifadelerini kullandı.
CHP lideri, 28 Mayıs'ta yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunun ardından ilk kez katıldığı canlı yayında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Seçim sonucunu 'En fazla üç sandık kurulan köy ve kasabaların değiştirdiğini' söyleyen Kılıçdaroğlu, büyük kentlerde yaşayanların ekonomik sıkıntıyı daha çok hissettiğine vurgu yaptı. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın üçüncü kez seçilmesine 'Ahlaki meşruiyeti' yorumunu yapan Kılıçdaroğlu, "Erdoğan'ı iktidar yapan Kandil'dir. Konuşturdular onları. Onlarla irtibatı olanlar konuşturdu. Devletin derinliklerinde olan, iktidardan yana olanlar konuşturdu. Kandil'in konuşması kimin işine gelir?" ifadelerini kullandı.
Sözcü TV canlı yayınına katılan CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun söyleşisinden öne çıkan başlıklar şöyle:
"Pişmanlığım olmadı. Yapılan her şey doğruydu, benim açımdan. Herhangi bir pişmanlık söz konusu değil.
Bugüne kadar yaptığım çalışmalar, bunları özveriyle yaptığıma inanıyorum, pişmanlık duymuyorum. Türk siyasetinde önemli bir aşamayı kayıt ettik. Demokrasiye taraftar olanları, savunanları CHP bir araya getirdi. Bunlar unutuldu, bunların konuşulması lazım. İktidar olacağımızda neler yapacağımızı çalıştık, mutabakat metni hazırladık. Yeteri kadar anlattık mı, tartışılabilir. Öyle bir noktaya geldi ki toplumun her kesimiyle diyalog kurduk, her şeyi anlatmaya çalıştık. Toplumun her kesimini kucaklamaya çalıştık. Biz kazanacağımıza inanıyorduk. Sadece biz değil, neredeyse tüm anket firmaları söylüyordu.
6 lider ve 2 belediye başkanı arkadaşlarımızla alanlara çıktık mitinglerimizi yaptık. Beklediğimiz olmadı. Beklediğimizin olmamasını bizim üzerimizde üzüntüye yol açtığını kabul edersiniz, biz de insanız. Üzüldük ama yine de ben o akşam konuştum. 6 lider bir araya geldik, toplantı yaptık. Oturduk konuştuk nasıl bir yöntem izleyelim diye. MYK'yı, milletvekillerimizi topladık tüm ayrıntılarıyla çalıştık. Durumu değerlendirdik. Kimsenin hakkını yemek istemem, listelerde yer almayanlar da dahil çaba harcadı. Nerede bir boşluk varsa bir şekilde gidildi. Sonra şu karara vardık. Talep var, ne yapmamız gerekiyor, kurultayımızı toplayacağız. Eleştirileri aldık, kurultay kararı aldık. Yetkiyi yine partililerimize bıraktık. Kurultay yerel seçimlerden önce. Benim düşüncem yerel seçimlerden önce kurultayın yapılması.
Bu seçim kader seçimiydi. Ya demokrasi olacak ya otoriter olacak. Bu umutsuz olmamızı sağladı. İkinci turda 40-60 sonucu olsaydı bu Türkiye için sonu felaket olan bir sonuç olurdu. Ama öyle olmadı, 2 puanlık fark oldu. Biz demokrasiden yana oy aldık. Genel Başkanlık bizde çok önemli değildir.
Biz nerede kaybettik? Biz bunu da araştırdık. Toplumun önüne çıkarken verilere hakim olmak gerekiyor. 1-2-3 numaralı sandık konulan yerler, köy kasaba, belde. Buralarda Kılıçdaroğlu'nun aldığı oy 3 milyon 580 bin 115. Erdoğan'ın aldığı oy 6 milyon 100 bin 355.
3 ve üstü sandığı olan şehir merkezi ve ilçelerde olanlarda Kılıçdaroğlu'nun aldığı oy yüzde 51, Erdoğan'ın aldığı oy yüzde 49. Bu şunu gösteriyor, CHP, kırsalda, 1-2-3 sandık konuşan yerlerde gerekli etkiyi yeteri kadar gösteremediğini söylüyor bize. Aradaki fark 1-2-3 numaralı sandıklardan kaynaklanıyor. Kentlerde oturanların tamamı demokrasiden yana oy kullanmış insanlar.
Ortaya çıkan tabloyu ağır bir yenilgi olarak görmeyi asla kabul etmem, sizin de kabul etmenizi doğru bulmam. Kazanamadık doğru ama bunu ağır bir yenilgi olarak kamuoyu önüne koymak olmaz.
Sıfır oy çıkan sandıkları da çıkardık. Birinci turda Kılıçdaroğlu için sıfır oy çıkan 382 sandık var Türkiye genelinde. Erdoğan için 158 sandık. İkinci turda Kılıçdaroğlu için 286, Erdoğan için 70 sandık. Bu seçime CHP kadar hazırlık yapan ikinci partiyi bulamazsınız.
İlk turda bazı sorunlar çıktı, doğru. Bilgisayar sisteminde birden fazla model arasında uyumsuzluk çıktı. Tutanakların yüklenmesinde sorunlar çıktı. İkinci turda da tutanakların tamamı elimize geçti. Geçen seçimlerde biz Şanlıurfa'nın bazı ilçelerine giremedik, bırakın sandığı. Biz sıfır oy çıktığı yerlere milletvekili arkadaşlarımızı gönderdik, darp edildi. Bu kadar her şeyi göze alarak görevlendirdik. Darp edilen milletvekili bu ülkeye demokrasi gelsin diyordu, darbedenin ayağında ayakkabı yoktu.
Geçen seçimlerde 10 bine yakın partili sandığa gitmemiş, ilişkilerini kesip partiden ihraç ettik. Tutanak sonucunu bize gönderirken ağlayanlar vardı. Okul önlerinden gelen sonuçlarda biz yüzde 51 öndeyiz ve hepimiz sevindik. Ne zamanki 1-2-3 sandık konulan yerlerde sonuçlar gelince tablo beklediğimiz gibi olmadı.
Biz oraya zamanında gidip kendimizi yeteri kadar anlatamamışız. Buradakilerin büyük bir kısmı sadece TRT izliyor. TRT'nin ne olduğunu da biliyorsunuz. Bunu da gözlemledik. Bunu biz yapmadı. Bu gözlemi bağımsız kişiler gidip oralarda yapıp bize gönderdiler.
Beklediğimiz ölçüde kayıp olmadı. Biz kazanamadık doğru. Biz şunu da araştırdık; acaba kırsaldaki insan neden ekonomik yıkımdan etkilenmedi diye, çok basit, ayda 500 lira verdiğinizde zaten harcayacak yer yok, köyde nerede harcayacak para. Deprem bölgesi de halkın kendi tercihidir. Dağıtılan paralar, imkanlar var...
Bu bir demokrasi yarışıdır. Toplumdaki kutuplaşmayı törpüledik. Sorunların çözümü için öncülük ettik. Bundan sonraki süreçte bayrağı teslim alanlar elbette daha ileriye taşıyacaktır. İl başkanları değişecek, ilçe başkanları değişecek her kes değişecek kimsenin kazık çakacak hali yok… CHP’de kişiler önemli değil. Değişimin önünü açtık. Aday olup olmamanın hiçbir önemi yok. Ben 'Adayım' demem. Partimizin kurumsal kimliği var. Bu seçim genel başkanın da seçileceği bir kurultay.
Bu güne kadar hiç çıkıp 'adayım' demedim. Partinin yetkili organları karar verecektir. Bu parti bir kişinin partisi değildir. Bu partide herkes gelip Genel Başkanlığa aday olabilir. Bu partinin bir sağ duyusu vardır. Hayatımda hiçbir delegeye 'gel bana oy ver' demedim. Ben kurultay kararı aldım, aday olacaklar çalışacaklar. Ben el veririm, neden vermeyeyim?
İkinci turda da beklentinin karşılanmamasının yarattığı bir olumsuz tablo var biz bunu anlayışla karşılanmalı. Bu bizi umutsuzluğa sevk etmemeli. Biz yenilenmeliyiz, güçlenmeliyiz, yolumuza devam etmeliyiz. Sağlıklı işleyen rejimlerde her an erken seçim de gündeme gelebilir, 5 yıl da olabilir. Yarın değişim olacakmış gibi her zaman hazırlıklı olmalıyız.
Belediye başkanları olmasaydı kaybetseydik, belki dediğinizin haklı gerekçesi olabilirdi ama onlar vardı zaten. Siz neden aday oldunuz diye bana soruyorsunuz. Ben hiçbir zaman ben adayım demedim, masada da demedim. Masanın iradesine her zaman saygı gösterdim.
Onlara göre oy oranları 5 olabilir 7 de olabilir. Böyle bir veri yok elimizde. İlk toplantıda söyledim, bizi bir araya getiren demokrasi dedim. Milletvekilleri verdik evet, çalıştılar, biz de çalıştık. Parlamentoda grup da kursunlar istiyorum. Onların varlığı olması, komisyonlarda temsil edilmeleri demokrasi için son derece önemlidir. Türkiye'ye gerçek anlamda demokrasiyi getirinceye kadar mücadele edeceğiz ve mücadeleden asla vazgeçmeyeceğiz.
DEVA da orda olsun diyorum, demokrasi için orada olsun diyorum. İyi Parti'yi engellemek istediler, CHP hayır dedi. Bunun aşan CHP'ydi. Bu misyon, tarihin bize yüklediği misyondur. Parlamentoda beklediğimiz çoğunluk olmadı. Sağlıklı bir ölçme şansımız yok. Bir önceki seçimde CHP'ye ne kadar çıkmıştı, onlar üzerinden yorum yaparak bir sonuca ulaşabiliriz. Oyumuzu kaybetmedik, bir parça arttı ama yeterli değil. Bunun üstüne çıkmak gerekiyor, daha fazla çalışmak gerekiyor. Oyumuzun artmama nedenleri nedir, oturup yıllarca çalışıyoruz. CHP'ye yönelik bir algı var, algıyı değiştirmek istiyoruz. 'Elim gitmiyor Altı Ok'un altında mühür basmaya' diye...
Bu güne kadar kendi mahallemizde gezdik, şimdi diğer yerlere gidiyoruz, onlarla oturup dertleşiyoruz. Eğer gerçekten deprem bölgesiyle ilgili ne yapıldı, hiçbir şey.
Tartışma gayet doğaldır. Birbirimizi daha iyi tanımak ve düşüncelerimizi ifade etmek açısından. Bizim için değerli. Geriye dönük tartışmayı yararlı bulmuyorum.
İttifak, demokrasi ittifakıydı seçimle sonuçlandı. Bundan sonra seçim ittifakı bir sonraki seçimler olduğunda oturulur konuşulur. Parlamentoda stratejik olarak birbirimize destek verebilir, ortak hareket edebiliriz. Her parti ayrı ama bizi ortaklaştıran demokrasi talebimiz. Demokrasi ekseninde beraberliğimiz her zaman sürüyor. Belli konularda telefonla görüşüyoruz. Ayrışma, kopma, birbirimize sırt dönme söz konusu değil.
Değişim çağrısı gayet güzel bir çağrı. Ben değişime karşıyım diyebilir misiniz? Hayatın kendisi değişim üzerine inşa edilmiştir. Siz değişim talebinde bulunuyorsunuz, bu değişim olacak zaten, bugün olmazsa yarın. Partilerin kendi kurultaylarını yapmaları, üyelerini seçmelerini, bunlar hayatın değişiminin bir gereğidir. Bizim cinsiyet kotamız var, gençlik kotamız var. Bu değişim, belli bir zaman dilimi içinde oluyor. Değişimin kendi içinde evreleri var. Değişim talebi olabilir.
Belediye Başkanları seçildikleri beldeye hizmet etmek zorundalar, birinci öncelikleri budur. Halk onları kendilerine hizmet etsin diye seçti. Benim bunu dillendirmem kadar doğal ne olabilir. Halk sizi seçti İstanbul'a, Ankara'ya, Adana'ya... Siz buraları bırakın başka işlerle uğraşın; olmaz...
Siyasetin temeline aykırıdır bu. Şu anlama gelmesin, siyaset yapmasın anlamına gelmiyor. Öncelik budur. İstanbullu, Ankaralı seni seçti, buralara hizmet edin diye. İşin doğası gereği kuralı da budur. Sadece orada kalın hiçbir iş yapmayın olmaz. Genel siyasetin içinde de yer alabilirler. Ben CHP Genel Başkanı olarak İstanbul Büyükşehir'in ne olması gerektiğini düşünmek zorundayım. Yeni bir CHP'li tarafından yönetilmesi gerekir. Şu anda CHP'li tarafından yönetilmezse bu bizim için ciddi bir sorun olur. Kazandığımız bir Büyükşehir Belediyesi'ni başka bir partiye neden verelim? İmamoğlu aday olabilir. Arkadaşlar olabilirler, neden oluyorsunuz demem. Ben İstanbul sorununun çözülmesini isterim.
Asla ve asla CHP'nin hiçbir genel başkanı bir dış proje olamaz. Biz Kuvayi Milliye geleneğinden gelen bir partiyiz. Öyle dış güçlerinin adamı olmak, bir araya gelmek falan... Dış güçlere teslim olan kişi Recep Tayyip Erdoğan'dır. Bizim Atatürkçülükten kopmak gibi bir şeyimiz zaten olamaz. Ama günün 24 saati Atatürkçülük demek de doğru değil. Onu kim söylediyse onun gerçek anlamda bir diplomat olduğuna da ben inanmıyorum.
Tek kişilik iktidarın demokrasiye inanmadığını ve millet iradesine saygı göstermediğini gösteriyor bize. YSK'ya başvuruyor, YSK 'aday olabilirsin' diyor. Adaylığını koyuyor ve kazanıyor. Şimdi, Adalet Bakanı 'hükümlü' diyor. Tutuklu orada, serbest kalmaması için hiçbir neden yok. Demokrasi anlayışı bu noktaya geldiyse Türkiye'de demokrasinin olmadığını kabul etmek zorundayız. Milletin verdiği oya hepimizin saygı göstermesi lazım. Halk oy veriyor, geliyor parlamentoya, 'hayır sen içeride kalacaksın, ben seni serbest bırakmayacağım' diyor, hangi gerekçeyle siz onu içeride tutuyorsunuz. Derhal serbest bırakılması, parlamentoya gelmesi ve yemin etmesi lazım. Parlamentonun iradesine ve onuruna sahip çıkması lazım, bunu da Meclis Başkanı'ndan bekliyorum. İçeride milletvekili kalamaz.
Salı günü grubumuz var. Bundan sonra normal yapacağız. Milletvekili olup olmamanın hiçbir önemi yok. Dokunulmazlık konusunda, dosyaları incelemezseniz namertsiniz. Biz hırsızlık yapmadık, kul hakkı yemedik, eleştirdik. Hala da eleştiriyorum. Erdoğan ahlaki olarak o koltukta oturması meşru değildir. Bir aday nasıl sahte video yapar. Yalancıdan Cumhurbaşkanı olmaz. Yalan video kullanan kişiye sahtekar denir. Ahlaki meşruiyeti olmayan birisinin sorgulanması lazım, hiç kimse sorgulamıyor herkes 'CHP ne olacak' diyor.
Kırsal kesim ekonomiden en az etkilenendir. 250 lira ayda verdiğiniz zaman köyde birisi parayı harcayacak yer yok, şehre indiğinde görüyor. Ama büyük kentlerde yaşayanlar bu sıkıntıyı yaşıyorlar.
Merkez Bankası'nın başkanını getirdi BDDK'ya. 'Sizin patronunuz asıl BDDK'da duruyor, seni getirdim oraya ama hikaye. Asıl ben buradayım' diyor, 'bütün bankacılık sistemini ben düzenliyorum' diyor.
15-20 gün içinde bütün acı tablo görünecek. TRT'ye dava açtık. Siyasetin de bir ahlakı olması lazım. Eleştirebilirsiniz ama yalan olmaz. Yalan üzerine siyaset yaptılar. Erdoğan'ın ahlaki meşruiyeti yoktur, dolayısıyla siyasi meşruiyeti de yoktur.
Ben yasalara göre kurulmuş olan siyasal partilere saygı duyarım ama görüşlerini eleştiririm. Hüda Par'ın Anayasa'nın ilk dört maddesini değiştirmedeki iradesini ortaya koymasını, Yeniden Refah Parti tarafından ortaya konmasını biz siyaseten eleştirir ve doğru bulmayız. Asıl bunun muhatabı bizden çok Bahçeli'nin olması lazım. Şimdi merak ediyorum, 180 derecelik olay ne zaman değişecek.
Parlamenter sisteme dönüşün önü kapanmadı, mücadele devam edecek. Bir dönem geçti, onun yarattığı tahribatı toplum gördü ama yalan üzerine bir siyaset oluşturuldu. Toplumun algısı başka bir yere çekildi. Özellikle milliyetçi duygusu yüksek olan Orta Anadolu ve Karadeniz gibi yörelerde yalan üzerine inşa edilen bir siyaset, üzerin kaldı. O yüzden ahlaki meşruiyet sorgulanması lazım.
Erdoğan'ı iktidar yapan Kandil'dir. Yeteri kadar sesimizi duyuramadık. Bu olay ortaya çıkmadan önce bunun olacağını söyledim. Başta TRT olmak üzere Türkiye'nin tüm coğrafyasına yaydılar. Olmayan bir yalan üzerine inşa edildi.
Mütedeyyin kesime sormak isterim. Yalan söyleyen bir insana oy vermek nedir Allah aşkına? Sahte videolardan medet uman bir insan Türkiye'yi nasıl yönetir. Bunun sorgulanması lazım. Asıl bunun üzerinde durulması lazım. Yalan söyledin, çıktın miting meydanlarında söyledin. Erdoğan'ı iktidar yapan Kandil'dir. Konuşturdular onları. Onlarla irtibatı olanlar konuşturdu. Devletin derinliklerinde olan, iktidardan yana olanlar konuşturdu. Kandil'in konuşması kimin işine gelir?
Her zaman söyledim yine söylüyorum gençlere, umudunuzu asla kaybetmeyin. Gazi Mustafa Kemal'i hiç kimse unutmasın. En karanlık ortamda bile bu ülkeye aydınlığı getirmiştir. Biz onun yolundan yürüyeceğiz. Kararlılıkla, azimle hep beraber yürüyeceğiz.
28 Mayıs'ta çok geç saatte eve gittim. Ailemin üzüntüsünü gözlerinden okudum. Akrabalarımız da vardı. Aynı acıyı orada gördüm. Verdiğiniz mücadele sıradan ve bireysel bir mücadele değil. Milyonlarca insanın umut bağladığı bir olayı gerçekleştirmek üzere yola çıktık ama sonuçta kazanamadık. Bu bir ülke meselesi, gelecek meselesi. Kim uyuyabilir? O derin hüznü hissediyorsunuz, zaten konuşmuyorsunuz. Konuşabilseniz sorun kalmayacak. Onu belli bir şey içinde atlatıyorsunuz, evet bir sınav verdik arzu ettiğimiz başarıyı elde edemedik.
Arkadaşlarla bir araya geldik, değerlendirelim dedik. Onlarda da aynı tablo vardı, büyük beklenti içindelerdi. Sandık sandık irdelemeye başladık. Seçmen listelerini denetleme şansımız pek fazla yok. Sandığı denetliyoruz ama seçmen listesi doğru mudur yanlış mıdır? Seçim sonucuna etki edecek bir şey yakalayamadık."
© Tüm hakları saklıdır.