Yaşam

Katliamın ipucu tuvalet duvarlarında

Zirve Yayınevi katliamı davasında tanık olarak dinlenen Bülent Aral: Olayın perde arkası ile ilgili delili adliyedeki tuvaletin duvarına yazdım

17 Ekim 2008 03:00

Zirve Yayınevi katliamı davasında tanık olarak dinlenen Bülent Aral: Olayın perde arkası ile ilgili delili adliyedeki tuvaletin duvarına yazdım


Malatya'daki Zirve Yayınevi cinayetinin 12'üncü duruşmasında, cinayetle ilgili yapılan soruşturma kapsamında, Emre Günaydın'ı yönlendirdiği, cinayetlerin kilit ismi olduğu öne sürülen Varol Bülent Aral, tanık sıfatıyla dinlenmek üzere polis eşliğinde adliyeye getirildi.
Öğleden önceki bölümde Emre Günaydın'ın ifadelerinde kendisini azmettiren kişi olarak anlattığı Varol Bülent Aral tanık olarak dinlendi. Aral hakkındaki iddiaları kabul etmeyerek, Emre Günaydın ile sadece 25 dakika terör örgütü PKK hakkında konuştuklarını ve bunun dışında misyonerlik konusunda diyalogları olmadığı söyledi. Varol Bülent Aral, “İsmini bilmediğim, sanıklardan birine cezaevine gönderilen ceketin cebinden sim kart çıktı. Kendisine kimin devlet desteği sağladığı bellidir” diye konuştu.

Devlet desteği iddiası

Varol Bülent Aral ayrıca Emre Günaydın'a ‘Devlet desteği sağlayacağı' yönünde bir şey söylemediğini iddia etti. Hakim Eray Gürtekin, Emre Günaydın'a “Size af taahüdünde bulunan oldu mu?” diye sorarken sanık Günaydın böyle bir şey olmadığını söyledi. Varol Bülent Aral’ın, avukat Emre Günaydın'ı tehdit ettiğini savunurken mahkeme heyeti bu durumu gören olmadığı gerekçesi ile tutanaklara geçmedi.
Duruşmada tanık olarak dinlenen Aral, 1995 yılından bu yana polisten tehdit aldığını ileri sürdü. Varol Bülent Aral, polisin kendisine ‘elemanlık' teklif ettiğini hatta, “Seni Malatya’nın babası” yaparız dediklerini söyledi. Bayramda yol kontrolü sırasında sahte kimlikle yakalanıp tutuklanan Aral, iki sivil polisin kendisine “Sana senden olur her olursa, başın ağrımaz dilin durursa” dediklerini iddia ederek, “Polislere daha önce Veli Küçük'e ait olduğunu duyduğum bu sözü nereden bildiklerini sordum. Onlar da bana ‘Atalarımdan duydum' dediler” diye konuştu.

'Susurluk fasafiso demem'

Varol Bülent Aral, bir siyasi partinin gençlik kollarının misyonerlik ve Türk- Kürt çatışması konusunda çalışmalar yaptığını öne sürerken mahkeme heyetine bazı isimler verdi. Kendisinin bu partiye takıldığını ve Emre Günaydın'ın kendisini sormak için partiye geldiği sırada bu kişilerle tanışıp bu olaya karışmış olabileceğini ifade etti.
Aral, mahkeme heyetinin 3 Mayıs 2007 tarihinde bulunduğu Adıyaman Cezaevi'nde Zirve Yayınevi davası ile ilgili ifadesindeki sözlerinin doğru olup- olmadığı sorusu üzerine “O ifadelerdeki anlattıklarım, Ergenekon Olayı ile ilgili yazmayı düşündüğüm bir kitabın kurgusudur. Kitabımın ismi ‘Teferruat.' Onlar, ‘Önemli olan vatan, gerisi teferruat' diyorlar ya” diye konuştu.

Malatya Otogarı'nda bulunan ajandadaki Ergenekon bağlantısı ile ilgili soru yanıt veren Aral, oradaki yazıların, yazmayı düşündüğü ‘Teferruat' isimli kitap için aldığı kurgu notlar olduğunu kaydetti. Hakim, Aral'a ‘Susurluk davasına', ‘Fasa fiso' denildiğini hatırlatarak, ‘Teferruat' ismini neden seçtiğini sordu. Aral, Ergenekon'a ‘fasa fiso' diyemeyeceğini vurguladı.
Mahkeme heyetinin Adıyaman'da Kalaşnikof ile yakalandığını hatırlatması üzerine Aral bu silahı 10 yaşındaki bir çocuğun elinde kamufle edilmiş halde göründe aldığını, bir polisle arasının bozuk olması nedeniyle Eski Saray Polis Karakolu'na götürmek istemediğini, başka bir karakola götürürken yakalandığını öne sürdü.

'Küçük suçlu bulunursa sözlerimi yeniden gözden geçiririm'

Avukatlar savcıya, Orhan Kemal Cengiz hakkında bulunduğu iddiaların da kurgudan ibaret olduğunu ileri süren Varol Bülent Aral hakkında avukatlar iftiradan dava açılmasını istedi. Aral, Hizbullah terör örgütü ile bağlantısı bulunmadığını iddia edererek, üzerinde bulunan ezilmiş flaş bellekte Hizbullah Marşı çıkmasına ilişkin, “Türkiye'deki Hizbullah'ın bir marşı yok. Flaş disk bana ait değil. Ben bunu yolda buldum, içinde ne olduğunun çözülebileceğini ise düşünmüyorum” dedi.

Taraf gazetesinde “Veli Küçük gibi vatanseverlerin cezaevinde olmasını hazmedemiyorum” dediği belirtilerek neyi kast ettiği sorulan Varol Bülent Aral, devlet görevlilerinin saygınlığını korumak için böyle bir beyanda bulunduğunu, ayrıca Küçük'ün henüz zanlı konumunda olduğunu suçlu bulunması durumunda bu sözlerini gözden geçireceğini kaydetti.

'Misyonerlere sıra gelmezdi'

Aral, Sevgi Erenol, Kemal Kerinçsiz, Tuncay Özkan, Mehmet Ağar ile ilgili isimlerin ajanda da ne aradığının sorulması üzerine “Bir takım bilgiler geldi. Kitabımda değerlendirmek için not ettim” dedi. Aral'a mahkeme heyeti tarafından Bilecik’te askerlik yaptığı sırada komutanının kim olduğu soruldu. Aral adını hatırlamadığını belirtirken, askerliği sırasında kendisi ile ilgili PKK ile ilgisi olduğuna dair dosya geldiğini anlattı. Varol Bülent Aral, “Ben vuracak kıracak bir yapıya sahip olsaydım, önce bizim imamları vururdum. Misyonerlere sıra gelmezdi” dedi.

'İpucu tuvalet duvarlarında'

Tanık Varol Bülent Aral, olayın perde arkası ile ilgili delili adliyedeki tuvaletinin duvarında yazdığını iddia etti. Aral, tuvaletin duvarında bir partinin gençlik örgütlenmesi, Yunus Emre, Cuma, Bozo isimlerinin yer aldığını belirtti. Aral, “Tecrübesiz gençler, bu çocukları vatan millet sözlerini kullanarak bu işi yaptırmış olabilir” iddiasında bulundu.
Mahkeme başkanı Erol Günaydın'a “Olayı gerçekleştirmen konusunda seni bu mu ikna etti?” diye sordu. Günaydın, bunun üzerine “Cevap vermeme hakkımı kullanıyorum” karşılığını verdi. Tanık Aral, “Emre Günaydın, hiçbir şeyi hatırlamıyor, yalan hastalığına tutulmuş olmalı. Tedavi görmeli” dedi. Duruşmaya öğleden sonra da devam edildi.