Dünya
Deutsche Welle

Katar krizi ve Türkiye'nin riskli oyunu

Arap ülkeleri Doha'ya yaptırımların bir sonraki aşamasını Kahire'de ele alacak. Türkiye'nin Katar'a desteği ise tüm bölgede hissedilecek sonuçlar doğurabilir. Ankara'nın rolünü, DW Türkçe'den Çağrı Özdemir araştırdı.

04 Temmuz 2017 22:26

Son bir ayda Suudi Arabistan liderliğindeki bazı Arap devletlerinin Katar'ı ekonomik ve politik abluka altına almasının ardından Körfez bölgesindeki kriz bir başka aşamaya evrilmek üzere.

Katar'dan uyması istenen 13 maddelik talep listesinin yerine getirilmesi için verilen süre Salı gecesine kadar uzatıldı ve Katar Dışişleri Bakanı Muhammed bin Abdulrahman El Tani taleplere karşı ülkesinin yanıtını Pazartesi günü arabuluculuk rolü üstlenen Kuveyt'e iletti. Katar taleplere boyun eğmeyeceğinin sinyallerini vermişti.

Talepler listesinde Doha merkezli haber ağı El Cezire'nin kapatılması, İran ile ilişkilerin geriletilmesi ve Türkiye'nin halihazırda inşa edilen üssünün kapatılması ve askerinin geri gönderilmesi gibi maddeler bulunuyor.

Krizin başından beri Katar'a güçlü bir şekilde destek veren Türkiye, aynı zamanda Suudilere uzlaşı için çağrıda bulunmuştu. 22 Haziran'da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Suudi Kralı Selman ile telefonda görüşmüş ve sorunun barışçıl yollarla çözülmesini arzu ettiklerini iletmişti.

Ancak bu görüşmeden bir gün sonra, Türkiye'nin askeri üssünün kapatılmasının da aralarında olduğu talep listesinin açıklanması ile Türk tarafı memnuniyetsizliğini gizlememişti.

Taleplerin ardından Savunma Bakanı Fikri Işık, Katar ile devam eden askeri anlaşmanın gözden geçirilmeyeceğini söylemişti.

Erdoğan da aynı şekilde 13 maddelik talep listesini "biz uluslararası hukuka aykırı buluyoruz. Zira devletler arası hukukta ülkelerin egemenlik haklarına bu denli bir saldırı olamaz" sözleriyle eleştirmişti.

Bölgesel boyut

Suudi Arabistan liderliğindeki abluka Katar'ı hedef almasına karşın, Türkiye ve İran konusundaki talepler krize bölgesel bir boyut katmış durumda.

Siyaset bilimci Serhat Erkmen'e göre bölgede halihazırda devam eden bir güç mücadelesi bulunuyor ve Haziran başından beri devam eden kriz bu mücadelenin bir yansıması.

DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Erkmen, "Ortadoğu'daki güçlerin hiçbirisi sahadaki sorunları çözme kapasitesine sahip değil… O yüzden hem bölgesel hem de dış güçler Ortadoğu'da bir iktidar mücadelesine soyunmuş durumda ve Katar meselesini bu mercekten görmemiz gerek" şeklinde konuştu.

Katar'a olası bir işgali Türkiye mi engelledi?

Türkiye hem ekonomik, hem siyasi ve (sembolik de olsa) askeri olarak Katar'ın yardımına koştu. Ancak analistlere göre bu tip bir desteğin sonuçları olması muhtemel.

DW Türkçe'ye konuşan Al Sharq Forum Araştırma Direktörü Galip Dalay'a göre "Türkiye Katar'a asker göndererek arabuluculuk ya da krizi yatıştırmada bir üçüncü taraf rolü oynayabilme şansını yitirmiş oldu."

Ancak kimi gözlemcilere göre Türkiye'nin Katar'a verdiği destek bu ülkeye karşı düzenlenebilecek bir işgali ya da mevcut Katar yönetimine karşı bir darbeyi önlemiş oldu.

El Cezire eski Genel Müdürü Wadah Khanfar'a göre Türkiye'nin müdahalesi olmasaydı kriz çok daha tehlikeli boyutlara ulaşabilirdi.

Khanfar, "Bu da bir çeşit bir askeri müdahaleye tanık olabileceğimiz ve halihazırda birçok savaşın devam ettiği bölgede çatışmalara bir yenisinin daha eklenmesi anlamına geliyor," şeklide konuştu.

Ne olurdu ya da olmazdı şeklinde yorumlar için çok erken olmasına karşın, Khanfar, Türkiye'nin Katar'a asker göndermesinin krizin çözümü için alternatif bir kulvar yarattığı görüşünde.

Eski El Cezire Genel Müdürü, "Türkiye'nin Katar'a asker gönderme sözü krizde savaşa neden olabilecek bir tırmanışı engelledi ve müzakereler için yeni bir diyalog kanalı açmış oldu" diye konuştu.

Ancak Suudi Arabistan'ın, bu doğalgaz zengini küçük Körfez ülkesini işgal edecek kadar ileri gitmesi fikrine tüm analistler katılmıyor. Doha Enstitüsü'nde Çatışma ve İnsani Çalışmalar Merkezi Direktörü Sultan Barakat işgal seçeneğinin gerçekçiliğinden şüphe duyduğunu söyledi.

DW Türkçe'ye konuşan Barakat "Körfez, Irak'ın Kuveyt'i işgal etmesi örneğindeki gibi hâlâ tazeliğini koruyan olaylara sahne oldu" dedi. Sözlerine devam eden direktör, Arap Baharı'nda Bahreyn'e asker gönderip isyanı bastıran Suudi Arabistan'a da değinerek, Katar'da yaşanacak bir işgalin aynı şekilde değerlendirilemeyeceğini ekledi.

Ancak Barakat'a göre eğer Katar'a karşı askeri bir operasyon olursa, Türkiye bunu hafife almayacaktır.

Türkiye için sırada ne var?

Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Mısır Çarşamba günü krizde bir sonraki aşamada nasıl adımlar atacaklarını değerlendirmek üzere Kahire'de bir araya geliyor. Dalay'a göre ise bu krizin aynı zamanda "Körfez'in yeni normaline dönüşmesi gibi bir ihtimal" de bulunuyor.

Dalay "Körfez'in bu şekilde kutuplaşmış yapısı şu anda bize bir anomali olarak gözükebilir ama önümüzdeki anomali sanki bir normale dönüşecek" şeklinde konuştu.

Türkiye ile Katar geçtiğimiz on yılda yakın ilişkiler geliştirdi. Ekonomik ilişkilerin derinleşmesinin yanı sıra, belki de en önemlisi her iki taraf sürekli olarak birbirlerine karşılıklı sembolik jestlerde bulundu.

Katar Türkiye'de El Cezire'nin Türkçe yayın yapan bir şubesini açtı ve birkaç ay önce kapanana dek üç yılı aşkın internet haberciliği yaptı. Khanfar Türkçe haber sitesinin, tıpkı ABD'de yayın yapan kardeşi gibi, Katar tarafından finansal nedenlerle kapatıldığını kaydetti.

Ayrıca 15 Temmuz'daki başarısız darbe girişiminin ardından Türkiye'ye ve Erdoğan'a ilk destek mesajlarından bir tanesi Katar Emiri'nden gelmişti.

Bunların karşılığında ablukanın başından beri Türkiye Katar'a desteğini sakınmadı. Türkiye, gıda ihtiyacının yüzde 70'inden fazlasını yurtdışından ithal eden Katar'a krizin patlak vermesinden bu yana 100'den fazla uçakla yardım ve geçtiğimiz günlerde de 4 bin tondan fazla gıda malzemesi taşıyan bir gemi gönderdi.

Khanfar'a göre Türkiye'nin krizin başından beri yaptıkları aynı zamanda bölgedeki çıkarlarıyla örtüşüyor. Bölgede Türkiye'den başka iki büyük güç olan Suudi Arabistan ve İran'a atıfta bulunan Eski El Cezire Genel Müdürü, Ortadoğu yeniden şekillendirilirken bu üç devletin bir denge bulması gerektiği görüşünde.

Khanfar, "Geçtiğimiz haftalarda yaşananlar Türkiye ve İran'la fikir birliği olmadan Suudi Arabistan'ın bölgeyi tekrar şekillendirmeye çalışması olarak özetlenebilir" diye konuştu.

"Eğer Türkiye Katar'a olanlar konusunda sessiz kalırsa, bu durum ekonomik konular dışında geleceğine yönelik de fedakârlıklar yapması anlamına gelecektir" diye ekledi.

Ancak savaş ihtimali halen devam ediyor. Türkiye'nin krizde ağırlığını koymuş olması Suudi liderliğindeki devletlere karşı alternatif bir kulvar yaratmış durumda, ancak eğer krizi tırmandırmaya karar verirlerse, Türkiye'nin ne yapacağı henüz belirsiz.

Dalay'a göre krizin tırmanması, hatta Katar'a askeri bir müdahale olması Türkiye'nin en çok sakınmak istediği senaryo.

Dalay "Türkiye orada kısmi ölçüde bir caydırıcılık rolü oynamak istiyor fakat bu caydırıcılık rolünü ise gerçek manada test edilmeden oynamak istiyor" diye konuştu.

Eğer bir askeri müdahale olursa Türkiye'nin bunu nasıl karşılayacağına dair net bir politikası olmadığını düşünen Dalay, sözlerini "Askerinin orada bulunması, Katar'ın güvenliğinde kısmi ölçüde bir payeye sahip olması nedeniyle Türkiye, eğer bir askeri müdahale olursa sanki kaçınılmaz olarak bu mücadelenin bir tarafı olacak gibi gözüküyor" şeklinde sonlandırdı.

©Deutsche Welle Türkçe

Çağrı Özdemir

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle