Dr. Ahmet OZANSOY
Tüm gelişmiş ülkelerde engellilere toplumda özel önem veriliyor. Engellilerin hayatlarını kolaylaştırma ve finansal destek düzeyi toplumların gelişmişlik düzeyini gösteren önemli bir kıstas. Bizim ülkemiz bu konuda henüz çok gerilerde olmasına rağmen son yıllarda ciddi adımlar da atılıyor. Bunlardan biri de ÖTV Kanunu’nun 7’nci maddesinin 2 numaralı bendi ile engellilere 5 yılda bir ÖTV ödemeksizin araba alma hakkının tanınması.
5 yıl dolmadan aracın satılması durumunda başlangıçta ödenmeyen ÖTV’nin ödenmesi gerekiyor, ancak 5 yıl dolduktan sonra satılma durumunda ödenmeyen ÖTV (daha doğrusu ÖTV’nin araç bedeli içinde yıpranmayan kısmı) engelliye kalıyor. 5 yıl dolmadan kaza yapılması ve aracın hurdaya ayrılması durumunda eskiden ÖTV’nin Maliye’ye ödenmesi gerekiyordu. Kaza yapan engelli üstüne bir de ÖTV ödemek zorunda kalınca mali olarak çok güç duruma düşüyordu. Bu çarpıklık 6518 sayılı Yasa’nın 56’ncı maddesiyle düzeltildi ve 5 yıl dolmadan kaza sonucu hurdaya ayrılan engelli aracı için ÖTV ödenmesi zorunluluğu kaldırıldı. Burada devlet, kaza yapan engelliyi korumak için 5 yıl dolmadan önce de ÖTV’den vazgeçmektedir.
Ancak devletin engelli lehine vazgeçtiği paraya, kaza yapılması durumunda kasko firmaları el koymakta ve vergi dairesine yatırılması gerekmeyen bu parayı engelliden almaktadır. Böylece, devlet engellileri sübvanse etmeye çalışırken, engeliler (zorla) kasko firmalarını sübvanse ediyor duruma düşürülmektedir.
Engelli, aracıyla kaza yaptığında ve aracın hurdaya ayrılmasına karar verildiğinde, devlete bir ÖTV ödemesi yapılması gerekmediği halde kasko firmaları engelliye aracın ÖTV hariç bedelini ödemektedirler. Kasko firmalarının bu işleme buldukları gerekçe de evlere şenlik: Aracın rayiç bedelinin tamamını ödemeleri durumunda engellinin sebepsiz zenginleşeceğini iddia etmektedirler.
Engelli Kaza Sonrası, Aynı Aracı Yerine Koyamıyor
Oysa kasko firmasının ödediği para ile engelli kişi ne aynı model aracı piyasadan satın alabilmekte, ne de (ÖTV ödemediği halde) yenisini bayiden alabilmektedir. Sigortanın ödediği para her ikisine de yetmemekte ve engelli kişi mağdur olmaktadır. Oysa sigortacılığın en temel ilkesi, sigortalının kaza öncesi ve kaza sonrası durumunu eşitlemektir.
Engelli, kaza sonrasında full kaskolu olduğu halde aynı aracını yerine koyamazken, sigorta firmaları ise hak etmedikleri bir kazanç sahibi olmaktadırlar. Esasen burada sebepsiz zenginleşen doğrudan doğruya kasko firması olmaktadır. Çünkü aynı model araç ile engelli olmayan bir kişi kaza yaptığında araç bedelinin tamamını ödemektedirler. Oysa engellinin ödediği prim ile engelli olmayanın ödediği prim aynıdır.
Örneğin; engelli kişi ÖTV dâhil bedeli 58.000 lira olan aracı 18.000 lira ÖTV ödemeksizin 40.000 liraya almış olsun. Bu kişi kasko firmasına gittiğinde, kasko firması 40.000 lira üzerinden değil, 58.000 lira üzerinden kasko primi hesaplayacaktır. Risk gerçekleştiğinde ödemesi gereken tutar da budur. Örneği basitleştirmek için aracın trafiğe çıktığı gün kaza yapıp hurdaya ayrıldığını varsayalım. Bu durumda normalde 58.000 lira ödeme yapması gereken kasko firmasının, aracın ÖTV’siz alındığı gerekçesiyle 40.000 lira ödeme yapması durumunda, durup dururken 18.000 liralık bir kazancı olmaktadır. Oysa aynı gün aynı aracı aynı bedelle sigortalatan başka birisi kaza yapsa 58.000 lira ödeyecektir.
Engellinin Sebepsiz Zenginleştiği İddiası Tutarsız
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 77’nci maddesine göre, sebepsiz zenginleşmenin varlığı için “haklı bir sebebin bulunmaması” şartı vardır. 5 yıl içinde aracını elden çıkarması durumunda başlangıçta ödemediği ÖTV’yi Maliye Hazinesi’ne yatırmak zorunda olan engelliye, bu süre içerisinde yaptığı kaza nedeniyle aracını elden çıkarmak zorunda kalması halinde ÖTV ödememe hakkı “yasa” ile verilmiş bir haktır. Yasa ile verilen bir hakkın, “haklı sebep sayılmaması” mümkün değildir.
Kaldı ki, bu ilişkide başkası aleyhine zenginleşen engellinin karşısındaki “başkası”, devlettir, kasko şirketi değildir. Nitekim engelliye sebepsiz zenginleşir gerekçesiyle ödeme yapmayan kasko firması, engelliye ödemediği ÖTV’yi gidip Maliye Hazinesi’ne yatırmamaktadır. Kasko firması, kerameti kendinden menkul bir şekilde devlet ile engelli arasındaki ilişkiye müdahil olmakta ve bu ilişkiden kendi lehine maddi menfaat elde etmeye çalışmaktadır.
Konuyu bir örnekle basitleştirerek anlatalım: Diyelim siz buğday ekip un fabrikasına satan bir çiftçisiniz. Şehirdeki dükkândan bir televizyon aldınız ve borçlandınız. 2 ay sonra televizyon düşüp kırıldı. Daha borcu bile ödenmemiş televizyon kırılınca halinize üzülen satıcı, televizyon bedelini almaktan vazgeçip borcunuzu sildi. Bunu duyan un fabrikasının sahibi, size diyor ki “televizyoncu senden para almadı, o yüzden ben de sana buğday parasını ödemem”. Böylece televizyoncu, zor durumda kalan çiftçiye yardım ettiğini zannederken, vazgeçtiği alacağına konuyla hiçbir ilgisi olmayan un fabrikatörü el koymaktadır. Durumun absürtlüğü ortadadır.
Ne Hukuken, Ne de Fiilen Sebepsiz Zenginleşme Yok
Kaza yapan engellilere, esasen araç değerinin bir parçası olan ÖTV bedeli ödenmediğinde, ödenen para ile engelli kişi ne aynı aracı piyasadan alabilmekte, ne de ÖTV ödemeyeceği halde aynı aracın sıfırını yerine koyabilmektedir. Zira aracın ilk satın alma tarihi ile kaza tarihi arasında en azından birkaç yıl geçmiş olmakta ve araç zamlandığı için ÖTV hariç bedeli bile, kasko firmasının ödediği tutarı aşmış olmaktadır. Örneğin piyasa rayici 83.000.-TL olan 2012 model aracın hurdaya çıkarılması ve kasko firmasında söz gelimi ÖTV’ye isabet eden araç değeri düşülerek 60.000.-TL ödeme yapılması durumunda, engelli kişi;
a.2012 model aynı aracı piyasadan almak istediğinde 83.000.-TL ödemesi gerekmekte
b.ÖTV ödemeden sıfır almak istediğinde, (aracın zamlanmış olması nedeniyle) örneğin 75.000.-TL ödemesi gerekmektedir.
Oysa engelliye ödenen para 60.000.-TL’dir. Aracı sıfır almak istese 15.000.-TL, ikinci el almak istese 23.000.-TL açığı vardır, zarardadır. Sebepsiz zenginleşme bunun neresindedir?
Devlet Müdahil Olmalı
Müşteri ile kasko firması arasındaki ilişki ticari bir ilişkidir ve ticaret hukukunun kurallarına tâbidir. ÖTV, araç değerinin ayrılamaz bir parçasıdır. Kasko firmaları, sigorta ettikleri aracın toplam bedeli üzerinden prim tahsil etmektedirler. Risk gerçekleştiğinde de, riske konu değerin tamamını ödemek zorundadırlar.
Kasko firmalarının, zaten çok zor şartlar altında yaşam mücadelesi veren engellilere devlet tarafından verilen hakkı gasp etmeleri, yine devlet tarafından engellenmek durumundadır. Çünkü “sigorta şirketi-sigortalı” ilişkisinde sigortalılar zayıf kalmakta ve bu zayıflıktan güçlüler istifade ederek hak etmedikleri bir değere el koymaktadırlar.