Cumhuriyet yazarı Zeynep Oral, Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne, yılda 450-500 hamile çocuğun geldiğine ve bunların kayıtlara geçirilmediği skandalına ilişkin tepki gösterdi. Müftülere verilen nikâh kıyma yetkisini, cinsel istismar davalarında 'iyi hal indirimi' verilmesini, eleştiren Oral, Sinoğ İl Müftüsü'nün öğrencilere, “Matematik ve fizik elbet bir yerde biter, iman ve ahlak bizi ebediyete taşır” dediğini de hatırlatarak, "Laik eğitim başta olmak üzere, karşı devrim saldırıları boğazımızı sıktıkça... Daha nice utançlar yaşayacağız" ifadesini kullandı. Oral, "Bu toplumsal ahlaksızhlık, bu toplumsal çöküş daha nereye kadar sürecek? Buna daha ne kadar izin vereceğiz?" diye sordu.
Zeynep Oral'ın "Toplumsal ahlaksızlık nereye kadar?" başlığıyla (21 Ocak 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
Eğer uygar bir ülkede, çağdaş bir ülkede, kadını ve erkeğiyle, çocuğu ve yaşlısıyla insana, hayvana, yaşama saygı duyulan bir ülkede yaşıyor olsaydık...
Eğer adalet duygusundan, hak ve hukuktan nasibini almış, hukuk üstünlüğünün egemen olduğu adil bir devlette yaşıyor olsaydık...
Eğer vicdan sahibi insanların çoğunlukta olduğu; cehaletin prim yapmadığı, soran, sorgulayan; toplumsal ahlaksızlığa duyarlı ve bilinçli insanların yaşadığı bir millet olsaydık...
Şu anda bütün bu yaşadıklarımızın çoğunu yaşamıyor olacaktık... Ama böyle bir ülkede ve devlette yaşamadığımız için biz günlerdir yan yana gelmesi düşünülemeyecek iki sözcüğü yan yana getirip bu rezilliği yaşıyoruz! “Hamile çocuklar!”
"Hamile çocuklar"
Yukarıda sıraladığım niteliklere sahip bir ülkede, devlette, yaşasaydık... Sadece bir hastaneye Küçükçekmece’deki Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne, yılda 450-500 çocuk hamilenin geldiğini kayıtlara geçirmeyen görevliler, soruşturmayı engelleyen başhekimler, sadece o hastanenin sorumluları değil, açıklamalarıyla infial yaratan Vali de, ülkenin Sağlık Bakanı da çoktan istifa etmiş olurdu...
Vali’nin uzun uzun yasalardan, mevzuattan, idari süreçten söz ederek 15 yaş üstü çocukların doğurmasını sıradan gösterme, normalleştirme çabası inanılır gibi değil.
Hangi yasa, hangi mevzuat, hangi idari süreç bu ülkede uygulanıyor ki, bu uygulansın? OHA! (Yazınca gördüm: OHA sözcüğüyle OHAL sözcüğü birbirine amma da yakışıyor!)
Yine sadece şu son zamanlarda Mehmet Altan ve Şahin Alpay’ın yaşadıklarını düşünmek bile, Osman Kavala’nın hücrede tutulduğunu bilmek bile, bu ülkede yasal ya da idari süreçlerin nasıl işlediğini görmeye, anlamaya yeter!!!
Bize düşen görev
Şimdi bize düşen, tüm kadın örgütlerine düşen çok önemli bir görev var!
O hastanede yaşanan rezilliği ortaya çıkaran sosyal hizmet uzmanı görevlisi İ.N’yi gözümüzün bebeği gibi korumak. Onunla dayanışma içinde olmak.
Çünkü malum, bu iktidar, rezilliklerden, ahlaksızlıktan değil, rezilliği ya da ahlaksızlığı ortaya çıkarandan utanıyor. Rezilliği, ahlaksızlığı yazandan, söyleyenden, korkuyor. Onları cezalandırmaya, onlara bedel ödetmeye çalışıyor, onların yaşamını zindan ediyor.
İ.N. daha önce iki kez görevinden uzaklaştırıldı. Şimdi korkarım ki; başına daha büyük işler açmaya kalkışanlar olacaktır. Hani yakında suçlu bulunur linç edilmeye kalkışılırsa hiç şaşmam!
Münferit olamaz
Bir başka görevimiz de aynı durumun başka nerelerde, hangi hastanelerde yaşandığını ortaya çıkarmak... Sakın ola bu bir münferit olaydır falan denmesin!
Münferit olay değildir ve olamaz!
Kadını şeytan olarak gören zihniyet, yanlış yorumlanan “din” bahanesiyle, bu iktidarla öyle bir yaygınlaştı ki, çevremiz psikopatlarla, ruhsal bozukluk taşıyan sapıklarla doldu.
Yasa değişikliğiyle resmi nikâh olmadan, imam nikâhını geçerli kılan iktidar... İmama, müftüye resmi nikâh yetkisi veren iktidar... Sapıklara iyi halden ceza indirimi uygulayan hâkimler oldukça... Görevini yapmaya çalışanlar, doktor ya da sosyal görevli, savcı ya da hâkim sürgünle cezalandırıldıkça... Müftü öğrencilere: “Matematik ve fizik elbet bir yerde biter, iman ve ahlak bizi ebediyete taşır” dedikçe... Laik eğitim başta olmak üzere, karşı devrim saldırıları boğazımızı sıktıkça... Daha nice utançlar yaşayacağız...
Bu toplumsal ahlaksızhlık, bu toplumsal çöküş daha nereye kadar sürecek? Buna daha ne kadar izin vereceğiz? Yeter artık demek ve değiştirmek için ne yapıyoruz? Siz ne yapıyorsunuz?