Karar yazarı İbrahim Kahveci, "2003 yılından bu yana 500 milyar dolar civarında cari açık veren ve bu açığı yabancılardan para alarak kapatan ekonomik modelin neresi millidir? Böyle bir ekonomik model tamamen dışa bağımlı bir ekonomik sistem değil de nedir?" diye sordu.
İbrahim Kahveci'nin "Bizi büyüten düşmanlar" başlığıyla yayımlanan (20 Ocak 2017) yazısı şöyle:
IMF’den para dilenen ülkeydik.
Şimdi IMF’ye bile para veren ülkeyiz.
***
Toplanan vergilerin yüzde 87’si faize gidiyordu.
Şimdi faize ödenen para bütçenin sadece yüzde 10’u kadar.
***
Biz bu başarılı noktaya nasıl geldik? Gelin bizim başarı yolculuğumuza kısaca bakalım.
Verilerin tamamı Merkez Bankası sitesinden alınmıştır.
Ödemeler dengesi: 2003-Kasım 2016 arası:
Toplam dış ticaret açığı: -673 milyar 343 milyon dolar
Hizmetlerden sonra kalan açık:- 419 milyar 630 milyon dolar
Toplam cari açık: -496 milyar 633 milyon dolar
Peki, bu kadar açık veren ekonomimizi kim ve nasıl finanse etmiş? Yani, tabiri caiz ise bizim açıklarımızı kapatan yabancılar, bize ne kadar ve ne yollarla para vermişler?
Yabancıların doğrudan yatırımları: 174 milyar 490 milyon dolar
Yabancıların portföy yatırımları: 159 milyar 724 milyon dolar
Yabancıların borç olarak verdiği para: 301 milyar 462 milyon dolar
Yabancılardan net olarak 2003- Kasım 2016 arası Türkiye’ye tam 555 milyar 674 milyon dolar gelmiş. Veya bizler yabancılardan bu kadar para almışız.
Hatta ülkemize aynı dönemde yine yabancılardan olmak üzere, 38 milyar 727 milyon dolar kaynağı belirsiz bir para girişi daha olmuş.
***
Şimdi Merkez Bankası verilerinden dış borçlara bakalım:
Kısa vadeli dış borçlar
Aralık 2003: 16 milyar 424 milyon dolar
Kasım 2016: 100 milyar 835 milyon dolar
Aradan geçen sürede kısa vadeli dış borçlarda tam %614 artış olmuş. 84,4 milyar dolarlık kısa vadeli dış borç artışının 70,1 milyar doları özel sektörden kaynaklı.
Gelelim özel sektörün yurtdışından sağladığı uzun vadeli dış borçlara. Bakalım orada durum neymiş?
Finansal kuruluşlara borçlar: 7 milyar 425 milyon dolardan, 106 milyar 431 milyon dolara
Finansal olmayan kuruluşlara borçlar: 22 milyar 714 milyon dolardan 99 milyar 258 milyon dolara
Özel sektörün toplam uzun vadeli dış borcu: 30 milyar 139 milyon dolardan 205 milyar 689 milyon dolara çıkıyor.
Anlayacağınız son 14 yılda bizi biz büyütmemişiz. Biz sürekli açık verdikçe düşman olan yabancılar bize oluk oluk para getirmiş. Yatırım yapmışlar, risk almışlar, borç vermişler ve Türkiye’nin büyümesine tam 594 milyar 401 milyon dolar katkı sağlamışlar.
Yani bizi son 14 yılda resmen yabancılar büyütmüş.
***
Şimdi bir de şöyle bir hesap yapalım. Eski seri GSYH verilerine göre 2003 yılında ekonomik büyüklüğümüz 304 milyar 901 milyon dolardı. 2015 sonu itibari ile GSYH’mız 719 milyar 620 milyon dolar ediyor. Yeniden yazalım mı?
2003 GSYH: 304.901 milyon dolar
2015 GSYH: 719.620 milyon dolar
GSYH’daki artış: 414 milyar 719 milyon dolar.
Aynı sürede yabancıların bize verdiği para : 528 milyar 965 milyon dolar (Kaynağı belirsiz gelen 29,1 milyar dolar hariç)
Yabancılar bize 528 milyar 965 milyon dolar getiriyor ama biz ekonomimizi 414 milyar 719 milyon dolar büyütebiliyoruz. Yani 100 lira borç alıyoruz ama 72 lira büyüyebiliyoruz. Acaba biz hiç mi çalışmadık?
Asıl soru şu: 2003 yılından bu yana 500 milyar dolar civarında cari açık veren ve bu açığı yabancılardan para alarak kapatan ekonomik modelin neresi millidir? Böyle bir ekonomik model tamamen dışa bağımlı bir ekonomik sistem değil de nedir?
Ayrıca görüyoruz ki; yabancılar bize para vererek bu açıklarımızı kapatıp ayakta durmuşuz. Yoksa bizim bir becerimiz olmamış. Yani bizi resmen yabancılar beslemiş.
İyi de o zaman düşman kim?
Bize 2003’den bu yana 600 milyar dolar para veren hangi yabancılar düşmanımız? Veya biz neden düşmanlarımıza bu kadar borçlandık? Bizi düşman yabancılara bu kadar kim borçlandırdı? Sorular uzayıp gider...
***
Bunları neden tekrar ediyorum? 30 Aralık günü “Düşman parası ile düşman çatlattık” başlıklı yazımda da benzer konuları işledim
Ama bugün yabancıların düşmanlığı algısı öyle bir arttı ki... Bu yabancı düşmanlığının hepimize bir maliyeti olacak ve oluyor da. Bakın dolar Dünya’da en zayıf ülkelerde bile değer kaybediyorken sadece Türkiye’de değer kazanıyor. (Meksika Trump duvarı etkisi hariç). Sahi Türkiye bu kadar zayıf bir ülkemiydi. Hani biz IMF’ye bile para veren ülkeydik... N’oldu bize..
Hiç unutmayın... Sermaye çıkarına bakar ve ona göre hesap yapar. Sermaye oyunları da vardır tabii. Ama bu oyunlar da kendi çıkarlarını daha yukarı çekmek içindir.
Türkiye 30 yaş aralığında, dünyanın en büyük fırsat ülkesidir. 80’li yıllarda rahmetli Turgut Özal’ın temelini attığı ülkenin tam da meyveleri toplanacak dönemdeyiz. Böyle bir fırsat ülkesi olarak beşik gibi oynayan yapıya nasıl geldik?
Lütfen bu soruyu hepimiz kendimize soralım.