Karar gazetesi yazarı Mustafa Karaalioğlu, 'telaş, yüksek heyecan ve hemen her gün oluşan olağanüstülülük atmosferinden kurtulması gerektiğini' söyledi. "Bir ülkede terör ihtimali varsa başka ülkeler müttefik de olsa ilgili ülkeyle danışarak vatandaşları için önlem alırlar. Türkiye de geçmişte başka ülkeler için almıştır nitekim. Böyle yapılması ne Türkiye’de terörü ve paniği artırır ne de Türkiye böyle davrandığı zamanlar ilgili ülkelerde terörü kışkırtmış olur. Zira, insan hayatı her zaman büyük ve tumturaklı laflardan önemlidir. Devletlerin vazifesi de bu önemli şeyi muhafaza için nerede olursa olsun elinden geleni yapmaktır" ifadelerini kullanan Karaalioğlu, "Bir devletin kalitesi, gücü ve ağırlığı soğukkanlılığından gelir. Telaşlanmak ve sürekli bir şeyleri izah halinde olmak büyük devlet markasıyla ve hedefiyle bağdaşmaz" diye yazdı.
Mustafa Karaalioğlu'nun, "Güneş balçıkla sıvanmaz, gerek de yoktur" başlığıyla yayımlanan (6 Nisan 2016) yazısı şöyle:
"Telaş, yüksek heyecan ve hemen her gün oluşan olağanüstülük atmosferinden kurtulmalıyız. Modern devletler ve bizim gibi işleyen demokrasiler pek az telaşlı olurlar ve de nadiren olağanüstü haller yaşarlar. Türkiye, terörün ve çevresindeki olayların kaçınılmaz sonucu olarak zaten bir parça olağanüstülüğe düzenli olarak mahkum olmuşken ilavenin lüzumu ve manası yoktur.
Gerilimi yönetecek olanlar da siyasetin parçası olan cümle siyasi aktörlerdir. Yeterince mesele varken yeni mesele üretmek, algıyı yönetmek adına hücum edecek yer aramak ve böyle olunca hücuma maruz kalmak sarmalından çıkması gerekenler de tabiatıyla onlardır.
***
Türkiye, güçlü bir ülke ve demokrasisi hala iyi işliyor. Mevcut zenginliği ve refahını buna borçludur, bundan sonraki hedeflerini gerçekleştirmek yine bununla; yani demokrasiyle mümkün olabilecektir. Hal böyleyken ne daha fazla heyecanın ne de yeni cepheler açmanın anlamı vardır.
Gerçeklerle didişmek, dünyadan kopuk bir fanusta yaşama tecrübesini hayal etmek Türkiye’ye yaraşan haller değildir. İhtiyaç olmadığı da aşikardır.
Yaşananlara bakalım…
Mesela, Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan’ın seyahatlerinde verecekleri resimlerden, müttefik ülkelerin Türkiye ile ilgili güvenlik ikazlarına kadar tamamı içeride yüklenen anlamlarla alakasız bir tartışma dizisi, bizi tam da dünyayla kopmak için bahane arayan bir ülke tablosuna mahkum ediyor.
Türkiye Cumhurbaşkanı da Başbakanı da istedikleri ülkenin lideriyle görüşür; görüşüyorlar nitekim. Türkiye’nin bu kadar gücü olmadığını düşünmek fazla heveskarlıktır!.. Şu halde, görüşecek görüşemeyecek falı açmak da görüştük gördünüz mü demek de manasızdır.
***
Ya da mesela, bir ülkede terör ihtimali varsa başka ülkeler müttefik de olsa ilgili ülkeyle danışarak vatandaşları için önlem alırlar. Türkiye de geçmişte başka ülkeler için almıştır nitekim. Böyle yapılması ne Türkiye’de terörü ve paniği artırır ne de Türkiye böyle davrandığı zamanlar ilgili ülkelerde terörü kışkırtmış olur. Zira, insan hayatı her zaman büyük ve tumturaklı laflardan önemlidir. Devletlerin vazifesi de bu önemli şeyi muhafaza için nerede olursa olsun elinden geleni yapmaktır.
Bu basit gerçekleri ıskalayıp sonra geri dönülmez laflar söylemek, üstüne bir de izah telaşına kapılmak bütün konuları asli önemleriyle kıyaslanmayacak boyutlara taşıyor. Hemen her gün bir bahaneyle de yaşıyoruz bunu.
***
Her olayda dünyayı yeniden yıkıp kurmayalım. Her olayda karanlık güçler çağrışımlarına müracaat etmeyelim. Çünkü böyle yapınca güneşi balçıkla sıvamak gibi imkansız bir faaliyet gerekiyor. Güneş balçıkla sıvanmaz ama esasen Türkiye gibi bir ülkede bu gereksizdir. Normal olanı abartmadıktan sonra, kendi tabiatında gelişen hadiseleri dünyanın merkezine koymadıktan sonra balçığa bulaşmaya da gerek olmayacaktır.
Bir devletin kalitesi, gücü ve ağırlığı soğukkanlılığından gelir. Telaşlanmak ve sürekli bir şeyleri izah halinde olmak büyük devlet markasıyla ve hedefiyle bağdaşmaz. Türkiye, enerjisini ve mesaisini bu verimsiz alandan kurtarıp daha önce deneyip muvaffak olduğu gibi yine reformlara aktarmalıdır"