Karar yazarı Yusuf Ziya Cömert, Rus haber ajansı Sputnik'in "Büyükelçi Karlov'a yönelik düzenlenen suikastı El Nusra üstlendi" haberiyle ilgili olarak "Bunlar basit habercilik kazaları olabileceği gibi, esrarengiz müdahalelerden de kaynaklanabilir. ‘Sputnik’te biri mi var?’ sorusunu sormak caizdir. Sputnik’te veya başka bir yerde, katilin menşeini FETÖ’den Nusra’ya -veya Pensilvanya’dan Suriye’ye- çevirmek için sarf edilen uluslararası gayret boşuna değil" görüşünü savundu.
Yusuf Ziya Cömert'in "Sputnik'te biri mi var?" başlığıyla yayımlanan (23 Aralık 2016) yazısı şöyle:
Rus Büyükelçisini öldürenler kimdi acaba?
Soru basit. Cevabı o kadar basit değil.
‘Olağan şüpheli’ diye bir kavram var. Bryan Singer’ın başarılı filminden sonra
kavramsallaştı.
Katilin kim olmasını istiyorsun?
Uğur Mumcu’dan başlayarak, sol veya laik kesimden bazı yazar ve aydınların hedef alındığı suikastları hatırlamak anlamlı olabilir.
Bu cinayetlerin hemen ardından öfkeler toplumun bugün ‘muhafazakar’ diye adlandırılan kesimine yöneltildi.
Suikastı yapıyor veya yaptırıyorsunuz ve tepkilerin hangi istikamete yöneleceğini kendiniz tayin ediyorsunuz. Yani, hazırda
bir ‘olağan şüpheli’niz var.
Sonradan bu suikastlarla ilgili yargılamalar yapıldı, hatta insanlar mahkum edildi.
Şimdi daha iyi anlaşılıyor ki, bu takibat ve yargılamalar, gerçek verilere ve delillere dayanılarak yapılmadı.
Fakat bugüne kadar hiç kimse, bu kirli, karanlık cinayetlerin faillerinin cezalandırıldığına inanmadı. Suikastlar hala ‘faili
meçhul’dür.
Geçenlerde TGRT’de Uğur Mumcu’nun kardeşi Ceyhan Mumcu’nun bu yargılamalarda FETÖ komplosu bile olabileceğine dair sözlerini dinledim. Üzerinde durulmaya değerdi.
Tetikçilerin yakalanmaması, tuzağı kuranların işini kolaylaştırıyordu.
Danıştay saldırısı, daha tipik, daha gözle görülür bir vakaydı.
Güya başörtüsü zulmüne öfkelenen biri (Alparslan Arslan) Danıştay’a girip üye Mustafa Yücel Özbilgen’i öldürmüş, birkaç üyeyi de yaralamıştı.
Saldırıdan sonra bütün tepkiler AK Parti’ye yöneldi. Yargıç Özbilgen’in cenazesinde ahali AK Partili bakanlara saldırmaya çalıştı.
Allahtan, tetikçi yakalandı da komplo uzun vadede ‘verimli’ olmadı.
Demek ki bir ‘politik suikast’ şablonundan söz edebiliriz.
Suikastı yapmadan/yaptırmadan önce ‘katil siparişi’niz hazır. Tetikçinize siparişe uygun sembolik sloganlar attırarak sipariş mektubunun doğru adrese ulaşmasını garanti altına alıyorsunuz.
(Karlov suikastında, belki de hayatında hiç Arap görmemiş tetikçinin Arapça slogan atması bir örnek olabilir.)
Bugün karşımızda başka türlü
bir suikast var.
Türkiye’nin Rusya’yla ilişkilerini yeni yeni düzelttiği bir sırada Rus Büyükelçisi Karlov’u öldürdüler.
Suikastla bu ilişkilerin hedef alındığını, bir şokla iki ülke arasında yeni bir kriz üretmek istendiğini düşünmek normal.
Bunun ötesine de geçebiliriz.
Türkiye, Rusya ve İran Suriye’de kendi aralarında bir uzlaşma arayışına girerken… İçlerinde ABD yokken öldürdüler Karlov’u.
Türkiye’yi mi uyardılar, Rusya’yı mı uyardılar? Ya da ikisini birden.
Kim kimi kullandı?
Kara diplomasinin, kirli işlerin şifresini normal fikir yürütmelerle çözemeyebiliriz.
Yine de önümüze uzatılan her merdivene tırmanmak zorunda değiliz.
Böyle şeyler çıplak gözle görülebilecek şekilde açığa çıkmaz.
Herkes kendi teorisini besleyecek malzemelerin altını çizer.
Ama aklı olanlar, vicdanı olanlar, türlü türlü malzemelerin arasından hakikate en yakın olanı bulabilir.
Katil, Arapça-Türkçe karışımı mesajlarıyla suikasta ‘Ortadoğu’ havası katmaya çalıştı.
Fakat alametler FETÖ’yü gösteriyor.
Katilin adının sanının belli olması, katille ilgili bilgilere bağlantılara ulaşmayı
mümkün kılıyor.
Yani ‘olağan şüpheli’ yok, katil var.
Peki ne oldu da, Rus ajansı Sputnik, suikastı Nusra’nın üstlendiğini ilan etti?
Ne oldu da Sputnik, sonradan bu haberin dayandığı belgenin sahte olduğunu açıkladı?
Bunlar basit habercilik kazaları olabileceği gibi, esrarengiz müdahalelerden de kaynaklanabilir.
‘Sputnik’te biri mi var?’ sorusunu
sormak caizdir.
Sputnik’te veya başka bir yerde…
Katilin menşeini FETÖ’den Nusra’ya -veya Pensilvanya’dan Suriye’ye- çevirmek için sarf edilen uluslararası gayret
boşuna değil.
Ne olur, katilin FETÖ olduğu bütün dünyanın ikna olacağı şekilde sübut bulunca?
FETÖ, sadece doğrudan mağdur olan bizler açısından değil, bütün uluslararası camia açısından illegal olur.