Karar yazarı Mehmet Ocaktan, ABD'nin Kudüs'ü İsrail'in başkenti oalrak tanımasının ardından gelen tepki ve eleştirileri değerlendirdi. İslam İşbirliği Teşkilatını ve İslam ülkelerini eleştiren Ocaktan, "İslam ülkeleri kurdukları koyu istibdat rejimleri yüzünden, bizzat kendi toplumlarını mutsuz etmektedirler" ifadesini kullandı. "Kimse kusura bakmasın ama, Müslümanların böylesine trajik bir görüntü sergilediği dünyada, 'Emperyalist güçler Şam’a, Bağdat’a, Kahire’ye, Kudüs’e diz çöktürüyor' sloganlarıyla Müslümanlar kendi veballerinden kurtulamazlar" diyen Ocaktan, " Perişan hâlimizden hiç mi sorumlu değiliz?" dedi.
Mehmet Ocaktan'ın, "Perişan halimizden hiç mi sorumlu değiliz?" başlığıyla (11 Aralık 2017) yayımlanan yazısı şöyle:
Müslüman dünyanın Kudüs’ün başına gelenler konusunda çaresizliğini görünce her birimiz doğal olarak öfkeleniyoruz, İslam ülkelerinin içine düştüğü zillet haline de, emperyal güçlerin zalimliğine de kelimelerimizin uçlarını sivrilterek en ağır ifadeleri kullanmaya çalışıyoruz. Ama yine de içimizin yangını bir türlü sönmek bilmiyor. Çünkü bütün dünyanın gözü önünde gerçekleşen Kudüs hırsızlığı ve işlenen cinayetler karşısında, yüreğinde birazcık olsun insanlık kırıntısı kalmış olan herkesin isyan etmesi gerekir. Ama hayır, insanlık çok oldu buralardan gideli...
Bütün bu olup bitenler karşısında, “İslam coğrafyalarının başına gelenler emperyalist güçlerin işidir, Bağdat’ın, Şam’ın, Kahire’nin ve şimdi de Kudüs’ün teker teker düşmesinin sorumlusu da yine bu güçlerdir” diyerek yüreğimizi birazcık olsun soğutabilir, öfkelerimizi dindirebiliriz belki.
Evet, İslam ülkelerinin bugün içine düştüğü trajik durumun oluşmasında Amerika’nın önemli bir sorumluluğu olduğu muhakkak. Ama bu Müslüman ülkelerin beceriksizliğini ve sorumluluğuna hafifletmiyor ki... Mesela İslam İşbirliği Teşkilatı diye bir kurum var, bu teşkilat ne iş yapar, Müslümanların başına gelen felaketlerle ilgili bugüne kadar ne yapmıştır bilen var mı? Hiç sanmıyorum, tek tek İslam ülkelerinin her birine baktığımızda hemen hepsinin kurdukları despotik yönetimlerin bekasını sağlamak için Amerika’dan güç devşirdiklerini ve akla hayale gelmeyecek fırıldaklar çevirdiklerini artık hepimiz biliyoruz.
***
Ama ne hikmetse sıkıntıya düştüğümüz bütün dönemlerde kendi sorumluluklarımızdan kurtulmak için emperyalizmi lanetleyen parlak sloganlar geliştirmeyi çok iyi biliyoruz. Hemen her cümleye başlarken, “Bu Batılılar özgürlükleri de, insan haklarını da kendi halkları için istiyorlar, ama iş Müslümanlara gelince özgürlükleri unutup emperyalist bir ruhla hareket ediyorlar” diyerek kendi günahlarımızdan kurtulmaya çalışıyoruz.
Diyelim ki Batılılar sadece kendi halklarına karşı demokratlar, iyi güzel de İslam ülkeleri neden kendi halklarına karşı demokrat değiller? Bugün İslam ülkesi olarak tanımladığımız devletlerin hangisinde evrensel standartlarda bir hukuk ve adalet sistemi var? İslam ülkelerinin kendi halklarının hak ve hürriyetlerini teminat altına alan bir sistem kurmamaları için Batılılar kafalarına silah mı dayıyor?
Maalesef İslam ülkeleri kurdukları koyu istibdat rejimleri yüzünden, bizzat kendi toplumlarını mutsuz etmektedirler. Unutmayalım, demokrasiye ve insan haklarına kapalı ülkelerin Müslümanların göz bebeği Kudüs konusunda güçlü adımlar atmalarını beklemek sadece bir hayalden ibarettir.
***
Kimse kusura bakmasın ama, Müslümanların böylesine trajik bir görüntü sergilediği dünyada, “Emperyalist güçler Şam’a, Bağdat’a, Kahire’ye, Kudüs’e diz çöktürüyor” sloganlarıyla Müslümanlar kendi veballerinden kurtulamazlar.
Eğer bugün başta Türkiye olmak üzere, bütün İslam ülkeleri tek tek Amerika ile ilişkilerini ‘gözden geçirme’ seçeneğini güçlü bir şekilde masaya koyabilselerdi eminim işin rengi daha farklı olurdu. Sonuçta Amerika dediğimiz ülke de müttefiklerini kaybetme riskini asla göze alamayacaktır. Ama bunu yapabilmek için önce Müslüman ülkelerin kendi evlerinin içinin temiz olması gerekiyor. Evet emperyalistlerin ellerinin kirli olduğunu biliyoruz, önemli olan bizim ellerimiz ne kadar temiz...
Unutmamak gerekiyor ki güçlü demokrasilere, sağlam hukuk sistemlerine ve güçlü ekonomilere sahip olan ülkelerin söyleyeceği her söz, başka ülkeler tarafından da her zaman dikkate alınmak zorundadır, alınacaktır da...