Karar yazarı Yusuf Ziya Cömert, Global Economic Journal'ın hazırladığı ‘Ekonomik İslamilik İndeksi’yle ilgili olarak “'İlk sonuçlara göre' diyor araştırmacılar, 'İslam ülkeleri en azından ekonomi alanında İslami değil'. Kriterleri değiştirirseniz muhtemelen başka sıralamalar elde edebilirsiniz" dedi. Cömert, "Belki Müslümanlığımız lafta, söylemde, hamasette kalıyor. Kur’an-ı Kerim’de okuduğumuz, Peygamberimiz’in hayatında gördüğümüz hassasiyetleri işlerimize yansıtamıyoruz" diye yazdı.
Yusuf Ziya Cömert'in "Ekonomimiz Müslüman mı" başlığıyla yayımlanan (20 Ocak 2017) yazısı şöyle:
Muharrem Balcı’yı bilenler bilir. Kıdemli bir hukukçumuzdur.
WhatsApp’ta bir ‘Makale Grubu’ oluşturmuş. İnsanlar, dikkatlerini çeken makaleleri orada paylaşıyorlar.
Platformun maksadı tartışmak veya tartışma çıkartmak değil.
Grubun aboneleri nadiren birbirlerini iğneliyorsa da, Muharrem Balcı ortalığı sakinleştiriyor.
Doğrusu ben, ara sıra ne var ne yok diye bakıyorum ve çok faydalı görüşlere, bilgilere erişiyorum.
Orada bir makale gördüm. Haydar Sel kısaca bahsetmiş, Dr. Murat Ustaoğlu da linkini göndermiş.
Linkteki metni okudum. Durum şöyle:
George Washington Üniversitesi’nin neşrettiği Global Economic Journal, bir ‘Ekonomik İslamilik İndeksi’ hazırlamış.
Washington deyince yadırgamayalım. İşin ilmi ciddiyeti olduğu gibi, çalışmayı icra edenler Müslüman ekonomistler. Biri, Schecerzade Rahman. Bu hanımın ismini Seherzade mi yoksa Şekerzade diye mi okuyayım, tereddüt ettim. Diğeri Hüseyin Askeri.
Birtakım ekonomik ‘İslamilik kriterleri’ tespit etmişler. Bu tespitlere dayanarak, dünyadaki Müslüman, gayrimüslim, bütün ülkelere puanlar verip bir ‘İslamilik sıralaması’ ortaya çıkartmışlar.
Bu iş yapılalı çok olmuş. 2010’da...
Aradan 7 sene geçmiş de olsa kıymetli bir çalışma.
İndekste 208 ülke yer alıyor.
İslam’ın bir ‘hükümler’ (veya kurallar) dini olduğunu, bu özelliği sebebiyle Kur’an-ı Kerim’den ve Peygamberimiz’in sözlerinden kriterlerin tespit edilebildiğini söylüyor araştırmacılar.
Bu sebeplerle bir İslami Ekonomiklik İndeksi hazırlamanın, bir ‘Ekonomik Katoliklik İndeksi’ hazırlamaya göre çok daha kolay olduğunu belirtiyorlar.
Sonuçta, İslami bir ekonomi düzeninin özen göstermesi gereken 12 ‘İslamilik’ alanı tespit etmişler.
Ekonomik özgürlük, adalet, işçinin işe ulaşmasında fırsat eşitliği, adil gelir dağılımı, eğitim harcamalarının Gayri Safi Milli Hasıla’ya oranı, temel insani ihtiyaçların karşılanabilirliği, dürüstlük, güvenilirlik gibi ahlaki değerlerin piyasadaki etkinliği, çevre duyarlılığı, faiz ve ortaklığa dayalı finans sistemindeki İslamilik... gibi alanlar.
Tespit ettikleri 12 alanla bağlantılı alt branşlar oluşturmuşlar. Ülkeleri, toplam 113 kriterden aldıkları puanlara göre sıralamışlar.
Ne olmuş sıralayınca?
İrlanda birinci, Danimarka ikinci, Lüksemburg üçüncü olmuş.
Listede en yükseğe çıkan Müslüman ülke Malezya. 33. sırada.
Kuveyt 42., Kazakistan 54., Brunei 55., Birleşik Arap Emirlikleri 64., Türkiye ise 71. sırada.
‘İslamilik’ iddiaları hayli yüksek olan Suudi Arabistan 91’de, İran 139’da kalmış.
Meraklısı için: Küba 113. Kuzey Kore 106. Güney Kore 31. İsrail 27. İngiltere 5. ABD 15. Almanya 26. Rusya 45. Çin 62.
(Demek ki komünistlik de pek makbul bir şey değil.)
OECD ülkelerinin indeksteki ortalaması 24. sıra. Yüksek gelirli ülkelerin ortalama sırası ise 60.
Herhalde yüksek gelirliliğin belirleyici bir ölçüt olmadığını göstermek için bunun altını çizmişler.
İslam İşbirliği Teşkilatı ülkeleri dünya nüfusunun yüzde 22’sini oluştururken, dünya hasılasının yüzde 6’sını üretiyorlar. Hasılaları 3,2 trilyon dolar. Bu, ABD’nin yıllık hasılasının (13,9 trilyon dolar) yüzde 22’sine tekabül ediyor.
“İlk sonuçlara göre” diyor araştırmacılar, “İslam ülkeleri en azından ekonomi alanında İslami değil.”
Kriterleri değiştirirseniz muhtemelen başka sıralamalar elde edebilirsiniz.
Fakat ne kadar başka?
Ben, çok ümitvar değilim.
Bizim dünyamızın işçi hakları, iş güvenliği, adalet, teşebbüs özgürlüğü, fırsat eşitliği, dürüstlük, ahlak... gibi konularda çok özensiz, çok savruk olduğunu görmek için derin analizlere lüzum yok.
Perişanlığımız paçamızdan akıyor.
Belki Müslümanlığımız lafta, söylemde, hamasette kalıyor. Kur’an-ı Kerim’de okuduğumuz, Peygamberimiz’in hayatında gördüğümüz hassasiyetleri işlerimize yansıtamıyoruz.
Belki Müslümanlığı hep kendimize yontuyoruz.
Şöyle bir teselli bulabiliriz: Ekonomimizin kötü olması, Müslümanlığımızdan kaynaklanmıyor. Sebep içimizde.