Karar yazarı Yusuf Ziya Cömert, çiftçinin son dönemde artan üretimde yaşadığı sorunlara değinerek, Tarım Kanunu’nun 21. maddesini hatırlattı. Cömert, "'Tarım kanunu madde 21: Tarımsal destekleme programlarının finansmanı, bütçe kaynaklarından ve dış kaynaklardan sağlanır. Bütçeden ayrılacak kaynak, gayrisafi millî hasılanın yüzde birinden az olamaz.' Bu sene gayrisafi milli hasıla 1,1 trilyon doları geçti. Devlet bu miktarın yüzde birini çiftçiye ödüyor mu? Ödemiyor. Ödemesi gerekenin yaklaşık yarısını ödüyor. Tarım kanunu 2006’da çıktı. 2006’dan bugüne kadar hiç uygulanmadı. Bu demektir ki devlet, 2006’dan beri çiftçinin, köylünün parasını yiyor." dedi.
Tarım ve Orman Bakanlığında 2020 itibarıyla 65 bin 46 personelin çalıştığını söyleyen Cömert, "O kadar personelin içinden birkaç yüz tanesi tarımsal planlama işiyle meşgul olsa problem bu boyutlara varmayabilirdi." ifadelerini kullandı. Cömert'in "Yaptığı kanunu yiyen devlet" başlıklı köşe yazısı şöyle:
"Çiftçiler, aylarca emek vererek ve para harcayarak ürettiği domatesini, kavununu, karpuzunu tarlada çürümeye bırakıyor ya da damperli kamyonlarla araziye döküyor.
Neden? Maliyeti kurtarmıyor. Sanayi tipi domatesi 3,5 liradan almayı taahhüt eden tüccar fiyatı 1,5 liraya indirmiş. Tarımsal girdilerin, gübrenin, ilacın, tohumun, mazotun, işgücünün fiyatı ortalama yüzde 68 artmış. Tarımsal ürünün fiyatı tam tersine düşmüş.
Bu nasıl düzelir?
Doğru bir üretim planlamasıyla. Kim yapacak planlamayı? Çiftçi yapamaz. Çiftçi bu seneki domates fiyatına bakıyor, domates iyi para etmiş, haydi ekelim domates.
Sene sonunda haydaa! Domates ihtiyaçtan fazla, fiyat düşüyor. Külliyen zarar.
Bu planlama işini Tarım Bakanlığı yapmaz mı diye soruyorum. Sanki ona düşer.
Tarımorman.gov.tr’den aldım, Tarım ve Orman Bakanlığında 2020 itibarıyla 65 bin 46 personel çalışıyor. En altta bir ‘bakanlık genel toplam’ var, 140 bin 786 personel.
Nelerden müteşekkil, anlayamadım, ayrıntısı yazmıyor. Ama çok kalabalık değil mi? O kadar personelin içinden birkaç yüz tanesi tarımsal planlama işiyle meşgul olsa problem bu boyutlara varmayabilirdi.
Anlaşılan bakanlık bu işle ilgilenmiyor.
Yoksa ilgileniyor da çiftçi bakanlık yetkililerini dinlemeyip kafasına göre mi ekip biçiyor? Başka nasıl düzelir bu işler?
Devletin ya da TBMM’nin yaptığı kanunla teminat altına aldığı tarımsal desteklerle.
Ama tarımsal üretim önemli. Beka meselesi gibi bir şey. Çiftçi ekmezse ne yiyeceksin?
Öyleyse üreticiyi zarardan kurtaralım, üç beş kuruş kara geçirelim. Yasama organı bunu düşünerek kanun yapmış.
'Tarım kanunu madde 21: Tarımsal destekleme programlarının finansmanı, bütçe kaynaklarından ve dış kaynaklardan sağlanır. Bütçeden ayrılacak kaynak, gayrisafi millî hasılanın yüzde birinden az olamaz.' Bu sene gayrisafi milli hasıla 1,1 trilyon doları geçti. Devlet bu miktarın yüzde birini çiftçiye ödüyor mu? Ödemiyor.
Ödemesi gerekenin yaklaşık yarısını ödüyor. Tarım kanunu 2006’da çıktı. 2006’dan bugüne kadar hiç uygulanmadı.
Bu demektir ki devlet, 2006’dan beri çiftçinin, köylünün parasını yiyor. Kanunla teminat altına alınmış hakkını yiyor.
Bir bakıma kanunu yiyor. Kendi anayasasını çiğneyen, kendi kanununu çiğnemez mi? Çiğniyor."