Karar Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Kiras, Kocaeli'nin Kartepe ilçesinde, bir belediyenin siparişi üzerine heykeltraş Nuh Açın tarafından yapılan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın 4 metrelik heykeli ile ilgili olarak "Tayyip Erdoğan'ın heykeli yıkılsın mı?" diye sordu. Kiras, "Hayatta olan bir insanın ve bilhassa bir siyasetçinin heykelinin dikilmesi tamamen ayrı bir tartışma konusu. Dediğim gibi, bu konuya bizzat Erdoğan’ın da sıcak yaklaşmayacağını tahmin ediyorum. Ama 'heykel puttur, yıkılmalıdır' yaklaşımı pek sağlıklı görünmüyor bana. Dini bir hükmün özü ve amacı itibarıyla değil 'şekil' esasında anlaşılması ve uygulanmaya çalışılması sağlık alameti olamaz" ifadesini kullandı.
İbrahim Kiras'ın "Tayyip Erdoğan heykeli yıkılsın mı?" başlığıyla yayımlanan (10 Eylül 2016) yazısı şöyle:
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 4 metre boyunda bir heykeli yapılmış. Onunla ilgili haberler var birkaç gündür. Heykeli sipariş eden belediye teslim almadığı için heykeltıraş eserini atölyesinin önüne dikmiş. Belediyenin neden teslim almadığını bilmiyorum ama fotoğrafından gördüğüm kadarıyla çok başarılı bir çalışma değil. Ama estetik boyutunun dışında, Türkiye’nin en güçlü siyasi figürünün heykelinin yapılması siyasi anlamı da olan bir konu. Muhtemelen Erdoğan muhaliflerinin hoşuna gitmeyecek bir girişim. Ancak Erdoğan taraftarlarının ve belki bizzat Erdoğan’ın da bundan fazla hoşlanmayacaklarını tahmin etmek zor değil. Heykel kavramının temsil ettiği “kişi kültü” yaklaşımı Erdoğan’ın mensup olduğu geleneğe ve siyaset anlayışına ters düştüğü için…
Bizim kültürümüzde resim ve heykel gibi sanatlara iyi gözle bakılmıyor oluşu“insan tasviri”nin inanç değerlerimiz bakımından sakıncalı bulunduğu görüşünün neticesi. Geçmiş uygarlıklarda heykellerin dini birer sembol anlamı taşıması dolayısıyla put olarak yani şirk alameti olarak işlev görmüş olması bizdeki hassasiyetin bir boyutunu teşkil ediyor. Diğer boyutta ise “insan sureti” yapmanın insanın yaratıcısına karşı bir saygısızlık belirtisi olması endişesi var. Yani ince bir hassasiyetin ifadesi olarak uzak durulmuş resimden, özellikle de heykelden.
***
Ne var ki bugün bu konulara ilişkin olarak kadim hassasiyetlerle benzerliği olmayan “modern bir tepkisellik” zuhur etmiş bulunuyor. IŞİD, El Kaide, Boko Haram, Şebab gibi oluşumlar İslam coğrafyasının dört bir tarafında kendi şekilci din anlayışlarını zor kullanarak hayata geçirmek için uğraşıyorlar. Bu uğurda kan dökmekten de kaçınmıyorlar. Bu grupların en fazla dikkat çeken eylemleri arasında bulundukları çevredeki heykelleri put diye ortadan kaldırma girişimleri var. Yıktıkları, kırdıkları veya havaya uçurdukları heykeller binlerce yıllık antik eserler. Yani bugüne kadar geçen onbeş asır boyunca Müslüman nesillerin hiçbirinin ortadan kaldırmayı düşünmediği nesneler. Bu fikrin dini bir zaruret olarak, yani Müslümanlığımızın olmazsa olmaz bir şartı ve hepimizin görevi olarak ilk defa “modern selefilerin” aklına gelmiş olması hadisenin İslam’ın oldukça yeni bir yorumuyla ilgili olduğunu yeterince anlatıyor zaten.
Erdoğan’ın heykelinden nerelere gittin, diyecekler olabilir şimdi… Aslında konu oradan açıldı. Çünkü sosyal medyada Erdoğan heykeliyle ilgili olarak “bu put yıkılsın” diye kampanya yürütenler var. Yanlış anlaşılmasın, bunlar Erdoğan’a muhalif oldukları için heykeline karşı çıkıyor değiller, bilakis kendilerini “Reisçi”diye tanımlayan kişiler bunlar. Bizatihi heykel yapmanın İslam’a aykırı olduğunu düşündükleri için Erdoğan heykelini hedef alıyorlar.
Ancak burada iki problemli nokta var. İlk olarak, herhangi bir heykelden -veya başka bir şeyden- hoşlanmıyorsak bunun yıkılması için çağrı yapmaya hakkımız var mı? IŞİD’in heykel yıkma eylemlerini çağrıştıran bu çağrı tam da bu bakımdan endişe verici. Zira IŞİD’in ve benzeri örgütlerin hiç de gökten paraşütle inmediklerini, toplumdaki belirli bir zihniyetin ürünü olarak ortaya çıktıkları gerçeğini çok somut bir örnek olarak hatırlatıyor bize. Tamam, heykel bizim kültürümüzde sempati objesi sayılmaz ama taştan yontulan her şeyi yok edilmesi gereken nesne saymak da yok geleneğimizde.
İkincisi, benim bu sütunda günlerdir dikkat çekmeye çalıştığım ve hem FETÖ gibi oluşumlara hem de IŞİD benzeri yapılara yol açtığını düşündüğüm “din anlayışımızdaki arızalar” konusunda somut bir örnek çıkıyor karşımıza. Şekilcilik meselesi…
İslam anlayışına göre, Allah’ın yerine ikame edip ilah/rab haline getirdiğiniz her şey put hükmündedir. Para da bu anlamda put olabilir, mevki-makam da, yerine göre karşı cins de, hayatınızı iki dudağı arasında gördüğünüz kişiler de... Geçmiş devirlerde heykeli dikilen kişiler “ilah” veya “rab” yerine konulduğu için o heykeller put hükmündeydi. Yani rab/ilah edinilmiş bir kişiyi veya kişileri temsil vasfı varsa heykel put sayılır. Ama böyle bir temsil niteliği yoksa, sözgelimi sadece sanat amacıyla yapılmışsa veya hatıra olarak dikilmişse put olmaz. Günümüzde heykeller ya sanat amacıyla ya da bazı hatıraların yaşatılması için yapılıp dikiliyor. Mesela 15 Temmuz kahramanlarından şehit Ömer Halisdemir’in heykeli dikildi memleketi Niğde’de. Şehidimizin heykelini ilah-rab yerine koyarak ta’zimde bulunan olmadığına göre o heykeli put hükmünde sayıp dine aykırı ilan etmek doğru olur mu? Keza Çanakkale kahramanlarından Seyit Onbaşı’nın da bildiğim kadarıyla hem Gelibolu’da ve Eceabat’ta hem de memleketi Havran’da heykelleri var. Hiçbir Havranlı’nın “bize hayat veren, bizi rızıklandıran Seyit Onbaşıdır” diye düşündüğü söylenemezse o heykelin put sayılması da söz konusu olamaz herhalde. Aynı şey diğer milli kahramanlarımız için de geçerli tabii…
***
Hayatta olan bir insanın ve bilhassa bir siyasetçinin heykelinin dikilmesi tamamen ayrı bir tartışma konusu. Dediğim gibi, bu konuya bizzat Erdoğan’ın da sıcak yaklaşmayacağını tahmin ediyorum. Ama “heykel puttur, yıkılmalıdır” yaklaşımı pek sağlıklı görünmüyor bana. Dini bir hükmün özü ve amacı itibarıyla değil “şekil” esasında anlaşılması ve uygulanmaya çalışılması sağlık alameti olamaz.