12 Eylül 1980 askeri darbesinin 30’uncu yıldönümünde 12 Eylül Anayasası’nın bir bölümünü daha değiştirmek üzere sandık başına giden Türkiye, değişiklikleri net bir kararla kabul etti.
Bu Anayasa değişikliklerinin 12 Eylül’le gerçek anlamda bir hesaplaşma olduğu tartışma götürür, ancak sandığa giden seçmenin yüzde 58’i AK Parti’nin önayak olduğu değişiklik paketini onayladı.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın aylar öncesinden tahmin ettiği ve daha sonra iki defa tekrarladığı yüzde 60’a yakın bir sonuçtu bu. Arınç’la birlikte Türkiye’nin mevcut siyasi coğrafyasını en iyi okuyan kişilerden birisinin de aratıimacı Tarhan Erdem olduğunu kabul etmek lazım.
AK Parti kazandı, güçlendi
Başbakan Tayyip Erdoğan her ne kadar Anayasa paketinin bir AK Parti projesi olmadığını söylese de, bu bir AK Parti galibiyetidir. AK Parti, 2011 genel seçimlerinden önce ciddi bir sınavdan başarıyla çıkmış sayılmalı. Dün sonuçların kesinleşmeye başladığı sırada odasında sonuçları bilgisayardan takip ederken görüştüğüm AK Parti Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, ‘Evet’ oylarının yüzde 45 kadarının kendilerine ait olduğu tahmininde bulundu. Bu tahmin de doğruysa, AK Parti’nin 2009 yerel seçimlerinde aldığı yüzde 39 orandan yükselişe geçtiğini gösterir. Çelik’e göre geri kalan yüzde 13 içinde Saadet Partisi (SP), Büyük Birlik Partisi (BBP) ve Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) seçmeni var. O söylemese de, Diyarbakır’daki çıkışla (PKK ile taban paylaşan) Barış ve Demokrasi Partisi’ne karşı sesini yükseltebilen Kürt seçmenin payı var.
CHP toparlandı
Kürt seçmen konusuna döneceğiz, ama daha önce CHP ve MHP’nin durumuna bakalım.
Adil Gür, CNN Türk’te, -bir kaç gün önce Tarhan Erdem’in ilan ettiğine benzer sonuçları, kendi yüzde 52 evet, yüzde 48 hayır sonucuna karşın açıklarken CHP Genel Merkezindeydim. Genel Sekreter Önder Sav son günlerde ‘evet’ çıkacağından endişe ettiklerini, ancak bu oranın tahminlerini aştığını söyledi. Sav’a göre bunun başlıca nedeni, MHP’nin tabanı üzerindeki kontrolü yitirmesiydi. Sav ile AK partili çelik’in birleştikleri bir iddia bu: MHP seçmeninin ciddi bir kısmı, parti siyasetine karşın sandığa gidip ‘Evet’ oyu kullandı.
AK Parti ve CHP tahminlerine göre, yüzde 42 hayır içinde yüzde 8-9 kadar MHP katkısı var. Yüzde 2 kadar sosyalist sol katkısı var sayılırsa, CHP’nin oy tabanını Kemal Kılıçdaroğlu ile 2009’daki yüzde 22-23 bantından yüzde 30’a doğru yükselttiği söylenebilir. Halkoylaması sonucu CHP için bir yenilgi sayılsa da 2011 genel seçimi için bir sıçrama zemini verdi. Tabii CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun oy kullanamamış olması ile ortaya çıkan skandalin nasıl telafi edileceği başlıbaşına bir sorun olacak önümüzdeki günlerde.
MHP kaybetti: Gülen etkisi
MHP’ye gelince, sorun ciddi görünüyor. MHP Genel merkezi, AK Parti’de bayram havası, CHP’de hayal kırıklığı içinde de olsa durum değerlendirmesi hareketliliği gözlendiği saatlerde tam bir sessizlik içindeydi. Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin ‘Karanlık dönem başladı, hemen erken seçim’ açıklaması fazla yankı bulmadı Ankara’da.
Sonuç üzerine görüştüğümüz Genel Başkan Yardımcısı Deniz Bölükbaşı, ‘MHP bölündü’ eleştirilerine katılmıyor. Bahçeli’nin memleketi Osmaniye başta olmak üzere, Bartın, Karabük, Kastamonu gibi 2009 seçimlerinde MHP’nin galip çıktığı yerlerde ‘evet’ oyunun önde çıkmasını ‘Belediye seçimlerini zaten yüzde 50 ile almamıştık’ diye açıklıyor. Ama Bölükbaşı Erzurum (2009’da yüzde 21 MHP, dün yüzde 13 hayır) ve Aksaray (2009’da yüzde 27 MHP, dün yüzde 23 hayır) başta olmak üzere güçlü oldukları yerlerde “MHP tabanının Fethullah Gülen cemaati etkisiyle evet oyu verdiğini” söyledi dünkü konuşmamızda. Bölükbaşı mücadeleyi bırakmayacakları iddiasını şöyle tamamlıyor: “Yarından itibaren suç duyuruları başlayacak. Bakalım geçici 15’inci maddenin kalkmasıya 12 Eylülcüleri yargılayacakları yalanı gerçek olacak mı?”
BDP’nin boykot çağrısı doğu ve güneydoğuda tahmin edilenin üzerinde çıktı. Yüzde 50’nin altında çıkarsa istifa edeceğini söyleyen Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir koltuğunu korudu.
BDP’nin boykotla güç sınavı
Tabii sandığa tehdit ve aldırmazlık nedeniyle de gitmeyen bütün seçmeni gönüllü boykotçu saymak doğru olmaz. Ama halkoylamasının hemen öncesinde özerklik taleplerini yaygınlaştıran BDP, tabanını hareketlendirebildi.
BDP, önce hükümetin başarısız Kürt açılımı, daha sonra da halkoylaması ile girdiği güç denemesinden başarılı çıktı.
İki gerçek kendisini bir kez daha gösterdi: 1- Bölgede BDP dışında yalnız AK parti var. CHP buralara yeniden girmek istiyorsa çok, ama çok çalışmalı, 2- İlk defa PKK otoritesini kıran, Kürt burjuvazisi önderliğinde bir ses duyuldu; bütün tehditlere karşın yüzde 30 küsur sandığa gidip evet dedi.
Yine de Diyarbakır’ın yükselmiş tansiyonu, 20 Eylül’de PKK’nın eylemsizlik kararının bitiş gününe dek düşmeyecek. O güne dek hükümetin Kürt sorununun çözümüne, özellikle de yüzde 10 barajının düşürülmesine, ‘Anayasal garantilere ilişkin’ bir şeyler söylemesi beklenenecek. Dün güç kazanmış Erdoğan’ın şimdi BDP baskısıyla böyle bir söz vermesi pek mümkün görünmüyor.
Samimiyet sınavı
Halkoylaması öncesi bir kesim ‘Yetmez, ama evet’ kampanyası açtılar. Oysa şimdi farklı bir durum var. Karar evet, ama mevcut düzenlemeler yetiyor mu?
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun halkoylaması öncesi Anayasa Mahkemesi ve Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu ile ilgili olan iki madde çıkarıldığında pakete evet oyu vereceklerini söylediğini hatırlıyoruz. Ayrıca Kılıçdaroğlu kampanya boyunca defalarca Anayasa’nın tamamen demokratik bir anlayışla yeniden, ama ortak çabayla yazılması gerektiğini söyledi.
Başbakan Erdoğan da dünkü teşekkür konuşmasında yeni Anayasa’nın çalışmalarına başlayacağını söyledi, hatta Meclis Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu’ya canlı yayında talimat verdi.
Ama bu yeni Anayasa için Erdoğan’ın 3 Eylül Diyarbakır konuşmasında biçtiği tarih 2011 seçimleri sonrası idi. Yani 2011 seçimlerinde ‘Beni seçin, yeni Anayasa yapayım’ diyecek. CNN Türk’te Taha Akyol’a verdiği mülakatta Başkanlık sisteminden de söz ettiğine göre, gelecek seçim kampanyasında Cumhurbaşkanlığı-Başkanlık tartışmasının yer alması da sürpriz olmamalı.
Ancak Erdoğan’ı şimdi önemli bir sınav, bir samimiyet sınavı bekliyor. Yine aynı mülakatta Başbakan, HSYK düzenlemeleriyle birlikte, Adalet Bakanı’nın yetkilerini dün kabul edilen Anayasa değişiklikleriyle kırpan düzenlemeye uygun yasa değişikliğinin hemen çıkarılacağı sözünü vermişti. Bu yasal düzenleme yapılmadığı takdirde, HSYK’nın bir süre tamamen Adalet Bakanı’nın isteği doğrultusunda şekillenmesi söz konusu olacak. O zaman dün hayır oyu verenlerin yargı üzeinde hükümet denetimine ilişkin korkuları haklı çıkacak.
Halkoylaması dersleri
Başbakan Erdoğan, 2007’de yüzde 47 oy aldığı 2007 seçimleri sonrasına benzer bir konuşmayı dün de yaptı ve halkoylaması sonuçlarından herkesin ders çıkarması gerektiğini söyledi.
Sonra da seçmenin demokrasi ve özgürlüklere ‘evet’ dediği dersini çıkardı. Bu doğru olabilir, ama ‘hayır’ oyu veren yüzde 42’den de çıkarılması gereken dersler var.
Gerçi Başbakan ‘Kırdıklarından özür’ diledi, kendi hakkını da helal etti. Ama hayır deyeceklerin darbeden yana olduğuınu söylediği akıllarda. Herhalde Türkiye’de seçmenin yüzde 42’si darbeden yana olduğu için hayır demedi.
Başbakan ve AK Parti iktidarı, herhalde bu durumdan ders çıkarmalı.
Endişeler giderilmeli
Halkın kararı ‘evet’ çıktı. Ama bu yetmiyor. Bu kararın daha fazla demokrasi ve özgürlükler yönünde geliştirilmesi, tek tip sisteme gidiş yönünde istismar edileceği endişelerinin giderilmesi gerekiyor. Sorumluluk artık neredeyse tek başına, ciddi bir destek bulan Başbakan Erdoğan’ın omuzlarında.
(Murat Yetkin Radikal/13 Eylül 2010)