Sedat Ergin'in "Kültür Şûrası’ndan Karaköy limanının yıkımına" başlığıyla yayımlanan (7 Mart 2017) yazısı şöyle:
“Yapılan tartışmaların ve getirilen önerilerin odaklandığı en önemli husus, şehirlerimizin kültürel kimliğinin muhafazası ve tahribatın ivedilikle önlenmesidir.”
Üçüncü Kültür Şûrası’nın açıldığı cuma günkü gazetelerde çıkan bir haberde İstanbul Karaköy’deki Galataport projesi inşaatı nedeniyle tarihi Karaköy Yolcu Salonu’nun geçen ay yıkılmasının ardından hemen yanında bulunan Paket Postanesi’nin birinci derecede koruma altındaki tarihi binasının da yıkıldığı belirtilmekteydi.
Paket Postanesi’nin yıkımında belki teselli olarak görülebilecek tek unsur, yolcu salonunun aksine bu kez binanın dış cephesinin korunmuş olmasıdır. Ancak arduvaz kaplamalı kubbesi de yıkılmıştır 1907-1911 yılları arasında gümrük binası olarak inşa edilen bu binanın.
Yolcu salonunda ise denize bakan dış cephenin olduğu gibi yıkılmış olması önemli tepkileri beraberinde getirmiştir.
* * *
Galataport projesini yürüten Salıpazarı Liman İşletmeciliği A.Ş., yıkıma “can güvenliği” gerekçesini getirmiş, “ilgili tüm resmi kurum ve mercilerden gerekli izinlerin alındığını” vurgulayarak, “yalnızca can güvenliğini tehdit eden bölümlerin” yıkıldığını belirtmiştir. Doğuş Grubu ile Bilgili Holding’in ortaklığındaki şirket, binanın “mimari karakterine uygun olarak özgün detay, boyut, doluluk boşluk oranlarıyla birebir aslı gibi yapılarak şehre kazandırılacağı” taahhüdünde bulunmuştur.
TMMOB’a bağlı Mimarlar Odası İstanbul Şubesi ise farklı görüştedir. Odaya göre, 1940’lı yıllarda inşa edilen bina 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası kapsamında İstanbul 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 2 Ekim 2002 gün ve 14294 sayılı kararıyla “korunması gerekli kültür varlığı” olarak tescil edilmiştir. Daha sonra Karaköy bölgesinin sorumluluğunu alan 2 Numaralı Kurul, 5 Mart 2015 tarihli ve 3210 sayılı kararıyla binayı “koruma grubu 1” statüsüne, yani en yüksek koruma statüsüne almıştır.
İlginç bir ayrıntı daha. Bu kurul 9 Haziran 2016 tarihli 4459 sayılı kararıyla, postane ve yolcu salonu restorasyon projelerinin “düzeltmelerle” uygun olduğuna karar vermiştir. Düzeltme, adından da anlaşılacağı gibi yıkıma kapıyı kapatan bir koşuldur.
Mimarlar Odası’na göre, bu durumda eserin restorasyonunun bina yıkılmadan yapılması, zorunluluk var ise bu takdirde yapının “mimari değeri bozulmadan güçlendirilmesi” gerekiyor. Oda, yapının statik olarak güvenilir olduğuna ilişkin bir bilimsel raporun da bulunduğunu, ayrıca “ilgililer”in hâkim ve bilirkişi huzurunda eserin “yıkılmadan korunacağını” açıkladığını hatırlatıyor.
Şirket yıkımın zorunlu olduğu, Mimarlar Odası ise zorunlu olmadığı, restorasyonun pekâlâ bina yıkılmadan yapılabileceği görüşündedir.
* * *
Hangi tezin haklı olduğu sorusundan bağımsız olarak bu tartışmanın İstanbul kentini, bu kentte yaşayan vatandaşları, onların haklarını ve kent yönetimi anlayışını ilgilendiren çok önemli bir yönü daha var.
Karaköy yolcu salonu İstanbul’un kimliğinin ayrılmaz bir parçasıdır ve Prof. İlberOrtaylı’nın da vurguladığı üzere Türkiye’nin yakın tarihinin en önemli eserlerindendir. Layıkıyla korunması hem üzerinde yaşadığımız bu gezegenin en değerli yerlerinden biri olan İstanbul’a, bu kentin tarihi mirasına, hem de bu kentte yaşayan milyonlarca insana karşı saygının gereğidir.
Burada düşündürücü olan, bu ölçüde değerli bir eser üzerinde yıkım gibi sert bir tasarrufa gidilirken, eseri korumakla yükümlü kurum tarafından İstanbullulara hiçbir izahatın verilmemesidir.
Söz konusu yıkım kararının başkanlığını Şehir Plancısı Ahmet Kaya’nın üstlendiği İstanbul 2 Numaralı Koruma Kurulu tarafından alınmış olması gerekir. Şirket yıkım için ne zaman başvurmuştur? Kurul izin verdiyse bu kararı hangi tarihli toplantısında almıştır. Böyleyse, kurul neden 2016 tarihli 4459 sayılı “düzeltme”kararından geri adım atmıştır?
Bu kentte yaşayan her vatandaşın bu soruların yanıtlarını öğrenmeye ve bu yanıtları talep etmeye hakkı vardır. Eğer bu ülkede demokrasinin hesap verilebilirlik ilkesine hâlâ önem atfediliyorsa, bu sorulara bir an önce açıklık getirilmelidir. İstanbul’un tarihi kültürel mirasıyla ilgili tasarruflar oldubittiye getirilemez.