Gündem

Karabat: Esed gitse de kan durmaz

Ayşe Karabat: Suriye bölgesel güçlerin tepiştiği bir yer haline geldi

12 Mayıs 2013 16:14

Suriye uzmanı gazeteci Ayşe Karabat, Beşşar Esed yönetimi bugün gitse bile akan kanın daha uzun bir müddet süreceğini söyledi. Yıllarca bölgede yaşamış Karabat'a göre, şimdiye dek Sicilya usûlü mafyatik yöntemlerle yönetilmiş Suriye, bölgesel ülkelerin 'tepiştiği' bir yer haline geldi.

Yeni Şafak gazetesinden Burcu Bulut’un Ayşe Karabat söyleşisi şöyle:

 

Suriye demokraside neden başarılı olamadı?

Osmanlı'nın son döneminden Hafız Esed'in iktidara gelmesine kadarki süreçte Suriye demokrasi denemeleri yaptı. Bağımsızlık için sürekli ayaklandı, çok renkli bir siyasal yaşama sahne oldu. Diğer yandan demokrasi, deneyim ve uzlaşma kültürü gerektirir. Suriye'nin eski devlet başkanlarından Şükrü El Kuvvetli, Suriye'deki uzlaşma kültürünün oldukça zayıf olduğunu şu sözlerle anlatmıştı: 'Suriye'yi yönetmek kolay değildir, Suriyelilerin yüzde 50'si kendini milli lider kabul eder, yüzde 25'i peygamber olduğunu düşünür, yüzde 10'u da Tanrı olduğunu hayal eder...'

 

İstifa anlamsız olur

 

1949'daki darbelerin sonuncusunu yapan Albay Edip Çiçekli'ye karşı ayaklanmalar meydana geldi; sonrasında Çiçekli hükümeti istifa etti. Aynısını Esed ailesinin de yapması beklendi ama bu olmadı. Esed'i Çiçekli gibi istifa ederken görebilecek miyiz?

Albay Edip Çiçekli döneminde her şeye rağmen yaşayan canlı, hareketli bir siyasal ortam vardı. Çiçekli'nin istifasını zorlayıcı faktörler sözkonusuydu. Ama Hafız Esed'le birlikte babadan oğula geçen yeni bir sistem yaratıldı. Aile üyelerinin etkin olduğu bir yönetim sistemi geliştirildi. Bu nedenle Esed'e 'hadi bırak ve git' diye telkinde bulanacaklarını hiç zannetmiyorum. Diğer yandan eğer intifadanın ilk başlarında Beşar Esed 'ben gidiyorum' diyebilseydi belki durum farklı olabilirdi. Ama süreç uzadıkça Esed'in istifasının da bir anlamı kalmadı. Şimdi Esed istifa etse bile ülkedeki kan akışının ve istikrarsızlığın bir süre daha devam edeceğini düşünüyorum.

 

Sürgün yeri Brezilya

 

Albay Çiçekli sürgüne Brezilya'ya gitti. Beşar Esed için de düşünülen sürgün yerlerinden biri Brezilya. Neden Brezilya?

Lübnan ve Suriye diasporasının bir kısmı Latin Amerika'da yaşar. Edip Çiçekli o yüzden Brezilya'ya gitti. Öte yandan bugün baktığımızda BRIC ülkelerinden birisi olan Brezilya'nın Suriye konusundaki politik tutumu dikkat çekici. Brezilya; Suriyeli muhalifleri tamamıyla desteklemek yerine ortada durmayı, yaşananları izlemeyi tercih etti. Bu önemli bir tercih sebebi. Ayrıca diktatör bir lider, ne kadar uzağa giderse o kadar iyi olur herhalde.

 

'Esed Suriye'yi mafyavari yöntemlerle yönetiyor' diyorsunuz. Mafyavariden kastınız nedir?

Suriye halkının büyük bir kısmı Suriye yönetimine 'mafyozi' der ve atılan sloganlarda 'mafyavari bir devlet istemiyoruz gerçek bir devlet istiyoruz' şeklindedir. Burada Esed ailesine şaşırtıcı bir benzerlik gösteren Sicilyalı Corleone ailesini örnek göstermek istiyorum. Tıpkı Suriye sözkonusu olduğunda Esedizmden konuşulması gibi İtalya'da Corleone ailesinden bahsediliyordu. Her iki tarafta da mafya usûlü kitlesel cezalandırmalarda cesetler ve verilen hasar ortalıkta bırakılır ki, herkes ibret alsın ve karşı çıkmayı aklından bile geçirmesin diye ve en önemlisi her iki mafyavari yönetimde de halkla yönetim arasında bir senet anlaşması sözkonusuydu.

 

Nasıl bir anlaşma bu?

Mafyokrasi ekonomisinin denklemi 'sadakat=ekmek'tir. Esed, 'temel ihtiyaçlarınızı karşılarım, karşılığında sadakat isterim, sadakat göstermeyeni de yok ederim, sesini çıkaranı perişan ederim' diyordu. Devlet ile halk arasındaki senedin ilk maddesi buydu. Halka böyle şartlar koşulurken, Esed'in çevresindekiler ise yasaya, yasaklara bakmadan; vergi vermeden her türlü kolaylıklardan faydalanarak zenginleşiyorlardı.

 

Rahi Mahluf yolsuzluğun sembolü

 

Bir örnek verebilir misiniz?

Örneğin Suriye'nin gerçek kabinesinin sembol isimlerinden -Esed'in dayısının oğlu- Rahi Mahluf, yolsuzlukların sembolü halinde. Kişisel servetinin 6 milyar dolara ulaştığı tahmin ediliyor. Mahluf, Suriye'deki iki cep telefonu şirketinin sahibi. Lazkiye limanı ve ülkenin bütün gümrükleri ondan soruluyor, petrolden bankacılığa kadar birçok alanda faaliyet gösteriyor ama gözü doymak bilmiyor ve ailenin siyasal gücünü kullanmaktan da çekinmiyor.

 

Rüşvet devlet geleneği olmuş

 

Nasıl mesela?

Örneğin Mahluf, Mercedes firmasının Suriye'deki yedek parça satışını engellemişti, çünkü Mercedes'in Suriye temsilcisi olmak istiyordu. Mercedes şantaja boyun eğmedi ama Suriye cep telefonu firmalarından birine sahip Mısırlı bir şirket, baskılar yüzünden hisselerini Mahluf'a devretti. Suriye'de sistem bu esasında. Düzgün bir denetleme mekanizması yok, rüşvet adeta bir devlet geleneği haline gelmiş. Devlet memuru olmanın kaçınılmaz bir parçası rüşvet. Suriye'de rüşvet almak o kadar ileri bir boyutta ki diploma sahibi olmak bile -özellikle hukuk fakültesi diploması- sıradan bir olay haline geldi. Tabii Esed'in uyguladığı bu neoliberal politikalarla zamanla halk da fakirleşmeye başladı. Zengin-fakir arasında ciddi bir uçurum meydana geldi. Suriye ayaklanmasının mezhepsel bir boyutu vardır ama sınıfsal ayrışmanın da oldukça etkili olduğu kanısındayım.

 

Güçlerin tepişme alanı

 

Baas rejimi kimden güç alıyor?

Rusya, Çin ve İran. İran açısından baktığınızda Şii eksenini kırmamak çok önemli. Suriye'ye bir şey olursa kendisine de sıra geleceğini düşündüğü için İran her zaman Suriye'nin dostu ama Suriye her zaman İran'ın dostu olmamış. Rusların ise petrol fiyatları yüksek olduğu sürece bu durum işlerine geliyor. Ayrıca Rusya batıya-ABD'ye yeniden kafa tutma hevesi içinde ve bu nedenle Suriye'deki askeri üsleri en büyük güvenceleri durumunda. Çin'in de tavrının değiştiğini görüyoruz. Çin de politika belirleyici ülkelerden biri olma çabası içinde. Kısacası Suriye bölgesel güçlerin tepiştiği bir yer haline geldi.