Dünya
BBC Türkçe

'Kaptan June'un BBC röportajı: Daha önce kimse canlı bir ayının Türkiye'den İsviçre'ye gönderildiğini duymamıştı

Muğla'nın İztuzu Plajı'nda deniz kaplumbağlarının korunmasına yönelik mücadelesiyle tanınan İngiliz çevre aktivisti June Haimoff, 2013 yılında BBC'nin Women's Hour radyo programına katıldı. Bu özel röportajda Haimoff, deniz kaplumbağalarıyla birlikte bir ayıyı kurtardığına dair az bilinen bir öyküyü de anlattı.

03 Mayıs 2022 03:29

Muğla'nın İztuzu Plajı'nda deniz kaplumbağlarının korunmasına yönelik mücadelesiyle tanınan İngiliz çevre aktivisti June Haimoff, ya da tanındığı ismiyle Kaptan June, 23 Nisan'da Dalyan'daki Kaptan June caddesindeki evinde, köpeği ve bakıcısıyla birlikte, hep istediği şekilde, aramızdan ayrıldı.

Kaptan June, 2013 yılında BBC'nin Women's Hour radyo programına katılmıştı. Bu özel röportajda Haimoff, deniz kaplumbağalarıyla birlikte bir ayıyı kurtardığına dair az bilinen bir öyküyü de anlatmıştı.

1922'de İngiltere'nin doğusundaki Essex kentinde doğan Haimoff, iki kez evlendi, İsviçre'deki dağ evinde Elizabeth Taylor ile komşuluk eden Haimoff oldukça varlıklı bir yaşam sürmüştü.

İkinci evliliğinin sonlanmasından sonra bir balıkçı teknesi satın alan Kaptan June, Ege Denizi'nde seyahat etti ve uzun süre Yunanistan'da yaşadı.

1975 yılında ilk kez geldiği ve güzelliğiyle "büyülendiği" İztuzu Plajı'na 1986'da yerleşen Haimoff, burada bir barakada yaşamaya başladı.

Burada caretta carettaların korunması için 30 yıldan uzun süre çalışan Haimoff, 2011'de Kaptan June Deniz Kaplumbağalarını Koruma Vakfı'nı kurdu.

Kaptan June'un çabalarıyla, tekne gezintileriyle ünlü Dalyan'da pervanelerin yaraladığı deniz kaplumbağalarının korunabilmesi için tekne pervanelerine özel aparatlar takılmaya başlandı.

Çalışmaları ünlü İngiliz Botanikçi ve TV Programcısı Sir David Bellamy, Doğal Hayatı Koruma Derneği ve Avusturya Zooloji Topluluğu gibi kişi ve kurumlar tarafından desteklenen Haimoff, 2011'de İngiltere kraliyet ailesi tarafından "kraliyet nişanı" verilen isimlerden biri oldu.

Kaptan June, Türkiye'nin bu özel doğasının yok edilmesi tehlikesine karşı nasıl harekete geçtiğini ve aktivizmiyle ilgili az bilinenleri BBC Women's Hour radyo programında Jenni Murray'e anlattı. Yaklaşık 35 yıl boyunca bu programı sunan Murray, Hillary Clinton ve Margaret Thatcher gibi isimleri ağırlamıştı.

June, seni bu plaja özel olarak çeken şey neydi?

Tek kelimeyle güzelliği. Sanırım hayatımda gördüğüm en güzel sahildi. 4,5 km boyunca uzanan kesintisiz kumsal beni esir aldı. Kıyının bir ucundaki yıkık dökük barakalarda yaşayan çok ilginç bir topluluk dışında üzerinde hiçbir şey yoktu. Bu plaja aşık oldum.

Kaplumbağaları ve yüzleştikleri tehlikeyi nasıl keşfettin?

O yaz yaptığım gibi kumsalda yaşarken 'kaplumbağa' -Türkçe telaffuz ediyor- hakkında konuştuklarını duydum ve konuyla ilgilenmeye başladım. Ve birkaç kelime İngilizce bilen insanlardan, kaplumbağaların yaz aylarında gecelerin yumurtlamak için o kumsala geldiklerini öğrendim.

Muhteşemdi, hiç elektrik olmadığı için her gece karanlıkta kumsala gitmeyi adet edindim. Sonra bir gece bir kaplumbağanın yumurtlayışını gördüm. Onu rahatsız etmemek için çok sessiz bir şekilde kumsalda yanına uzandım. 100'e yakın yumurtayı oraya bıraktığını görmek hayatımı değiştirdi.

Bende çok güçlü bir annelik içgüdüsü uyandırdı. Ve onların bu dayanıklılığına hayran oldum.

O zaman henüz Türkçe konuşmayan bir İngiliz kadının 'Kamplumbağaları kurtarmalıyız' demesine yerli halkın tepkisi nasıldı?

Yalnız bir kadın olarak varlığım onlar için akıl karıştırıcıydı. Birçoğu benim için üzülüyordu çünkü Türkiye'de ailenizin yakınızda olmaması insanları üzer.

Ama sonra sadece yabancı biri olduğumu kanıksadılar, yavaş yavaş Türkçe birkaç kelime öğrendim. Mümkün olabildiğince iyi arkadaş olduk. Birçok insanın bildiği gibi Türkler çok arkadaş canlısı ve oldukça hoşgörülüdür.

Kaplumbağaların korunması için otel yapımının durdurulmasına yönelik kampanyanıza nasıl başladınız?

Aslında imza toplayarak başladım. Bu kumsalı kurtarmak için bir dilekçe yazmaya çalıştım; daha önce hiç dilekçe yazmamıştım. Çünkü fark ettim ki sahilde büyük turistik otel yapılması planlanıyordu ve bu, yalnızlığı ve rahatsız edilmemeyi seven caretta carettalara zarar verecekti.

Karşılaştığım ve ne dediğimi anlayan herkes bu dilekçeyi imzaladı. Üç yıl içinde, o zaman turizm bugünkü kadar yoğun olmadığı için, yüzlerce imza topladıktan sonra planım, Ankara'ya gidip durumu başbakana sunmaktı.

Ne kadar büyük bir hedefmiş! Başbakan nasıl yanıt verdi?

O dönem Başbakan Turgut Özal ile birebir görüşme şansım olmadı çünkü Amerika Birleşik Devletleri'nde ameliyat oluyordu. Ama onun Özel Kalem Müdürü ile görüştüm. Bana çok yardımcı oldu ve beni doğru şekilde yönlendirdi.

Aslında Başbakan'ın dilini doğru düzgün konuşamayan yabancı bir kadın olarak ofisini ziyaret etmenin naif ve biraz da cüretkar olduğunu fark ettim. Ama bu, sonunda başarmamı sağladı.

Ama sonunda işe yaradı. Aynı zamanda bir ayıyı kurtardın değil mi?

Evet, evet. Harikaydı.

Ayıyı kurtarmaya mı gitmiştin?

Yaşadığım yerden çok uzakta olmayan uzak bir köydeki bir düğüne davet edilmiştim. Buraya sadece tekneyle ulaşılabiliyordu ve düğün 2-3 gün sürüyordu. Düğün sahibi orada bir ayı yavrusu olduğunu söyleyince çok heyecanlandım ve hemen onu görmeye gittim.

Zavallı hayvanı gördüğümde zincirlenmiş, gölgesiz, güneşin altında susuz bir haldeydi. Kaplumbağa anneyi gördüğüm andaki gibi bana çok dokundu. Ayının sahibi köy okulunun öğretmeniydi, ben de onunla pazarlık ettim ve ayıyı satın aldım.

Ayıyla birlikte tekneye binip evime döndüm ve bahçemde 1,5 yıl benimle birlikte yaşadı.

Sonra ne oldu?

İsviçre'ye gitti.

Gülüyorlar.

Kulağa çok garip geldiğinin farkındayım ama bundan çok önce İsviçre'de yaşamıştım ve ayı motifli bir bayrağın ulusun simgesi olarak başkentte parlamentonun önünde dalgalandığını biliyordum. Ülkede ayılara yüzlerce yıl boyunca baktıkları bir yer olduğunu da biliyordum.

Ve belki yine naif bir biçimde İsviçre'deki arkadaşlarım aracılığıyla ayılar konusunda uzmanlaşmış bir profesörle iletişime geçtim. Ayıyı almak için çok istekliydi ancak ayı Türkiye'den oraya gönderilemiyordu.

Daha önce kimse bir ayının isviçre'ye ihraç edildiğini ya da gönderildiğini duymamıştı. Gülüyorlar.

Ancak arkadaşlar aracılığıyla İmren Aykut adında büyüleyici bir Türk hanım efendiyle iletişime geçebildim. Kendisi daha sonra Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olarak görev yaptı.

Ve ayının İsviçre'ye gönderilmesine yardım mı etti?

Evet ayının gönderilmesi için izinlerin alınmasını ve İsviçre'nin onu ücretsiz kabul etmesini sağladı.

June Haimoff gerçekten harika bir insansın. Bu sabah bizimle olduğun için teşekkürler!

Benim için zevkti.

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştir