Mehveş Evin
(Milliyet, 11 Nisan 2012)
Meral Okay’ın ölümü, birkaç gözü dönmüş istisna hariç, hepimizi çok üzdü. Tartışmalar, Okay’ın eserleri ve yakılma isteği üzerinde yoğunlaştı. Ben de bunlar hakkında yazmaya niyetliydim. Sonra, ölen bir insana en küçük saygıyı bile esirgeyen anlayışla uğraşmanın anlamsız olduğuna hükmettim. En güzeli, ruhlarını çirkinlik ve nefret sarmış bu kitleyi inandıkları şeye havale etmek...
Okay’ın erken ölümü, hepimizin konuştuğu, yaşadığı ve artık kabullendiği bir gerçekle yüz yüze getirdi:
Kanser, giderek yaygınlaşıyor. Ailesinde veya çevresinde, kanser vakası olmayan kimseyi tanımıyorum. Türü ne olursa olsun, herkes bir şekilde kanserle tanışıyor.
Erken teşhisle tedavi edilen pek çok vaka var neyse ki... Ama kanser bu. Bir yerden yok olsa bile başka bir yerden yeniden karşımıza çıkma riskini hep taşıyor.
Kanserin nedenleri hakkında pek çok teori ortaya atıldı: Genetik, sigara, stres gibi... Hepsi etken, fakat yine de kanser vakalarının yaygınlığını açıklamaya yetmiyor. Hastalıklarımız, yediklerimizle de doğrudan orantılı.
Hayvansal gıdaların zararı
Ömer Madra bu konuda yazılmış, devrim niteliğindeki bir kitabı tavsiye etmişti: “The China Study” (*). MIT ve Virginia Tech’te yıllarca araştırmalar yapan Dr. Colin Campbell, bu kitapta beslenmeyle kalp-damar, diyabet ve kanser hastalıklarının bağlantısını ortaya koyuyor.
The New York Times gazetesi, kitabın omurgasını oluşturan Çin-Oxford-Cornell diyeti ve sağlık projesini, “beslenmeyle hastalık riski ilişkisi üzerine yapılmış en kapsamlı araştırma” seçti.
Dr. Campbell, “40 yıl önce, yiyeceklerin sağlık sorunlarıyla bu kadar bağlantılı olduğunu asla tahmin edemezdim. Benim için iyi yemek, lezzetli yemekti... Ancak hayvanlar üzerinde yapılan deneylerde bulduklarımız şoke ediciydi. Düşük proteinli beslenme, kanser başlangıcını engelliyordu. Kanser başlamış olsa bile düşük proteinli beslenme, gelişimini durduruyordu!”
Campbell, tıp dünyasını ayağa kaldıran bu tespiti daha da ileri götürdü:
“Her proteinin aynı etkiyi yapmadığını da bulduk. Kansere en çok neden olan protein, inek sütünün yüzde 87’sini oluşturan casein’di. Güvenilir proteinler ise bitkisel olanlardı.”
Vegan propagandası mı?
Dr. Campbell, hayvan deneyleriyle yetinmedi... Dünya tarihinde, insan üzerinde yapılmış en kapsamlı diyet, yaşam şekli ve hastalık araştırmasını yaptı. Cornell, Oxford Üniversitesi ve Çin Sağlık Akademisi’nin ortaklaşa yürüttüğü bu çalışmada sekiz binden fazla gıda-hastalık ilişkisini kanıtlayan veri elde edildi.
Araştırmanın her aşamasında, aynı sonuca ulaşıldı: Hayvansal gıda ağırlıklı beslenen insanlar, en çok kronik hastalığa yakalananlardı.
Buna karşılık, bitkisel yani meyve-sebze ağırlıklı beslenen insanlar, en sağlıklı ve en az kronik hastalığa yakalananlardı. En kısıtlı hayvansal protein alımı bile fark yaratıyordu.
Anlayacağınız vejetaryenler ve veganlar, yani hayvansal gıda tüketmeyenler, bu araştırmaya göre kronik hastalığa yakalanma riski en az olanlar!
Campbell’in sadece ABD’de 500 binden fazla satan kitabı, elbette bilimsel tartışmalara yol açtı. Buna rağmen, şimdiye kadar bu kadar detaylı bir araştırma henüz yapılmadı.
Kanserin belli bir aşamasından sonra ilaçlar, ameliyatlar ne yazık ki fayda etmiyor. Yaşam tarzı ve gıda seçimimiz ise belki de tahmin ettiğimizden çok etkili. Neden denemeyelim?
(*) The China Study Türkçeye de çevrildi: Çin Mucizesi, Martı Yayınevi.
Doğru bilinen yanlışlar
“The China Study”nin yazarı Dr. Campbell diyor ki...
- Gıdadaki sentetik kimyasallar, sorunlu ancak kanserin ana nedeni değil.
- Anne babanızdan gelen genetik miras, en sık rastlanan 10 kanser türünden birine yakalanıp yakalanmayacağınızın en önemli nedeni değil.
- Genetik araştırmalarla yeni ilaç tedavilerinin bulunacağı ümidi, bugün alabileceğimiz çok güçlü önlem ve çözümleri görmezden geliyor.
- Karbonhidrat, yağ, kolesterol veya Omega-3 gibi herhangi bir gıdayı saplantılı bir şekilde tüketmeniz uzun yaşayacağınız anlamına gelmiyor.
- Vitaminler ve gıda destekleri uzun vadede sizi hastalıktan korumaz.
- Doktorunuz, büyük ihtimalle en iyi sağlık koşullarına ulaşmanız için ne yapmanız gerektiğini bilmiyor.