Gündem

Kanal İstanbul projesinde yer alan Yeniköy Mahallesi'nin sakinleri plan değişikliğine itiraz etti

'Mağdur olmayacaksınız' sözünün içi tamamen boş"

26 Nisan 2021 16:17

Tartışmalı Kanal İstanbul projesi kapsamında konut alanına dönüştürülerek ranta açılan Arnavutköy’ün 100 yıllık bir tarihi bulunan Yeniköy Mahallesi'nin sakinleri, plan değişikliklerine itiraz etti. 650 haneden 600 hak sahibi bugün Halkalı Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü’ne itiraz dilekçelerini verdi. "Burası Atatürk’ün öz torunlarından gelme bir köydür. Köyümüze kıymayın" diyen vatandaşlar, "Biz burada yaşamak istiyoruz. Hak sahipleri olarak mağduruz. Kanal İstanbul'a da buranın ranta açılmasına da karşıyız" dedi.

Karadeniz'i Marmara'ya bağlayarak Boğaz'daki gemi trafiğini hafifleteceği söylenen Kanal İstanbul'un etrafında kurulacak 500 bin nüfuslu Yenişehir projesi için hazırlanan imar planına göre 100 yıllık bir köy de tarih olacak.

Kanal İstanbul'un Karadeniz girişinin doğusunda ayrılan ve Yeniköy Mahallesi'ni kapsayan 2 milyon 76 bin metrekare büyüklüğündeki alan, önce lojistik merkezi olarak tasarlandı. İGA'nın İstanbul Havalimanı'nda geliştirdiği kargo şehrinin konteyner limanı ve antrepolar ile desteklenerek, İstanbul'un lojistiğinin büyük bir kısmının bu bölgeye aktarılmasının planlandığı ifade edildi.

Planlara göre, Arnavutköy ilçesine bağlı olan ve Karadeniz kıyısında yer alan Yeniköy Mahallesi, projesi çerçevesinde istimlak edilecek. Yeni havalimanının hemen yanı başında yer alan mahalledeki 300'ü merkezde 350'si sahil şeridinde bulunan toplam 650 ev lojistik merkezi projesi nedeniyle kamulaştırılacaktı. Bu palana itiraz edildi. Uzun yıllar süren tartışmalarının ardından bu kez bölge konut alanı ilan edildi.

Ancak köylüler, bu imar değişikliğinin kendileri için değil, bölgede bir milyon nüfusun yaşaması için oluşturulacak Yenişehir projesi için yapıldığını ifade ediyor. Vatandaşlar, artık köy yaşantısının mümkün olmayacağı düşüncesi ve yol, yeşil alan, su yolu payları çıkıldıktan sonra kendilerine bir konut bile yapabilecek alan kalması nedeniyle plan değişikliğine karşı çıkıyor.

Bölgede bulunan 650 haneden 600'ü, Halkalı Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü’ne giderek plan değişikliğine itirazlarını belirten dilekçeleri verdiler. Öncelikle bölgeyi ranta açacak olan Kanal İstanbul'a ve yapılan son plan değişikliklerine karşı olduklarını belirten bölge halkı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi üyeleri ANKA'ya konuştu.

"Plan değişti, köylüler yine mağdur oldu"

Kanal İstanbul Projesi'nin 2011'de genel geçimler öncesi AKP'nien seçim programı olarak açıklandığını dile getiren Arnavutköy İlçe Belediye Meclis üyesi Hikmet Altunkaya, şunları söyledi:

"Yaklaşık 10 senedir planla ilgili çalışmalar devam etti ve en son geçen sene temmuz ayında planlar askıya çıktı. Planlar askıya çıktıktan sonra Yeniköy, Tayakadın, Dursunköy, Sazlıbosna, Çilingir, Baklalı köylerinde köylülerin yerleriyle ilgili özellikle yerleşim yerleriyle ilgili sıkıntılı bazı hususlar olduğu tespit edildi. Bunun üzerine özellikle Yeniköy halkı, toprak sahipleri bu planlara yoğun bir şekilde itiraz etti. Bu arada İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, ağustos ayında yanılmıyorsam Yeniköy’e geldi. Burada bir toplantı düzenledi. Bu toplantının üzerine Yeniköy ve diğer Tayakadın, Baklalı, Dursunköy’de planda revizyona gidildi. En son geçen mart ayı içerisinde yeniden düzenlenen planlar askıya çıktı. Fakat tabii daha önce lojistik alan olarak tamamı lojistik alana ayrılan Yeniköy yeni planlarda konut alanına dönüştürüldü. Konut alanına dönüştürüldü ama köylüler yaptıkları incelemelerde yine mağdur olduklarını gördüler. Çünkü parsel bazında çalışılmamış ada bazında çalışılmış bir plandı. Bu sebeple yerleri üzerinde bina olan, konutları olan taşınmazlar küçülecek ve bu sebeple bu taşınmaz üzerinde yeniden evini inşa etmeye kalkan binasını yapamayacak. Dolayısıyla bu konuda büyük bir mağduriyet yaşıyorlar. Plana karşılar. Yani Kanal İstanbul’un yapılmasını istemiyorlar.”

"Mağdur olmayacaksınız sözünün içi tamamen boştur"

Arnavutköy bölgesinde mühendislik yapan ve 25-30 yıldır bölgede yaşayan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyesi Serhat Küçük de kentin Alibeyköy, Terkos ve Sazlıdere barajlarının olduğu, kentin su havzası olarak bilinen bölgenin yıllardır kısıtlı imar aldığını hatırlattı. Erdoğan'ın ta İstanbul Belediye Başkanlığı döneminden bu yana bölgenin su havzası olduğuna vurgu yapılarak rant alanına dönüştürülemeyeceğinin söylendiğini hatırlatan Küçük, bir anda konut alanına çevrilmesinin şaşkınlık verici olduğunu söyledi. ÇED sürecinde bölge halkıyla yapılan toplantılarda hep "Vatandaşlar mağdur edilmeyecek" ifadelerinin kullanıldığını hatırlatan Küçük, "Şimdi ne yapacaksınız? Kamulaştırma mı yapacaksınız? Parselasyon şerhi çalışması mı yapacaksınız? 18 uygulaması mı yapacaksınız? (İmar Kanu'nun 18. maddesi: Maliklerin veya hak sahiplerinin muvaffaktı aranmaksızın, imar planına uygun olarak yeniden ada ve parseller oluşturma, müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtma, veya re’sen tescil işlemlerini yaptırma yetkisi). Yoksa istediğiniz fiyatı mı vereceksiniz? Köyden mi taşıyacaksınız? Tek bir cümle 'Mağdur olmayacaksınız' ama bu sözün içi tamamen boş."

"İnsanlar 100 yıldır burada yaşıyorlar"

Birkaç yıl önce yapılan planda, bölgede lojistik alanı, teknoloji geliştirme bölgesi, fuar alanı, turizm alanı oluşturulmasının öngörüldüğünü hatırlatan serhat Küçük, şunları ifade etti:

"O zaman şunun üstüne basa basa söylediler: 'Vatandaşlara istihdam oluşturacağız'. Vatandaşlar tabii onlara da karşı. Çünkü köy gidiyor. Köyün içinde 55 metrelik yollar, 45 metrelik yollar, 19 metrelik yollar... Vatandaşlar burada duramayacaklar, insanlar 100 yıldır burada yaşıyorlar. Hayatları burada geçiyor. O süreler bir anda geçti. Yeni plan tadilatı yapıldı. Konut alanı olmaz denilen her yer konut alanı oldu. Turizm alanları kalktı. Lojistik alanları kalktı. Teknoloji geliştirme bölgeleri kalktı. Tamamı konut alanına döndü.

"İçi boş, sadece inat üzerine yarın bir gün ne olunacağı bilinmeden yapılan bir plan"

Bir de 2020’de yine bir yönetmelik değişikliğinde, yol, yeşil alan, park alanları için alınan paya bir de 'su yolu' oranı eklendi bir anda. Ve kesinti oranı yüzde 40’tan yüzde 45’e çıktı. Bu ne demek? Vatandaşın her 100 metresinin 45 metresini bedava alıyorsun. Yani bedava derken hizmet olarak alıyorsun. Yüzde 55 'ini vatandaşa bırakıyorsun. 55 metrelik yollara bakıyoruz, tamamen birçok binanın üzerinden geçiyor. Bu bina sahipleri burada nasıl oturacak? Nereye gidecek? Yani böyle içi boş sadece inat üzerine, yarın bir gün ne olunacağı bilinmeden yapılan bir plan. Çok ciddi bir itiraz var. Ekrem başkanımız da buraya geldi sağ olsun. Ve size de teşekkür ederiz. Şu anda medya bu konu üzerine resmen gözünü kapatmış. Artık sonuç nereye varır hiçbir şekilde yorum da yapamıyor. İşin açıkçası yorum yapamıyor. Birkaç kişi televizyona çıkıyor. Bir şeyler anlatıyorlar ama kendileri de bilmiyorlar. Zor bir süreç. İnşallah köylülerimiz bu zor günleri hayırlısıyla atlatır. Bu kanal projesi bir an önce raftan kalkar. Çünkü Türkiye’nin gerçek sorunları var. Gerçek sıkıntıları var. En kısa zamanda onlara görmemizi dönülmesini diliyorum”.

"155 metre arsamın içinde bana 25 metre yer kalıyor"

Yeniköy halkından Ömer Altunbaş ise “Efendim 3'üncü havaalanı yapılırken en çok sevinenlerden biriydim. Oysa bu yapılacak kanal proje, bu bizim lojistik bölgelerinden çıkarıldığı için şimdi yapılan imarlardan en çok sıkıntıyı da çeken benim. 155 metre arsamın evimin içinde bana 25 metre yer kalıyor. Yeniköy’de 40 bin dönüm arazi aldın havaalanına Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın yöneticiler. 40 bin dönüm arazi aldınız tık demedim içim yanmadı. Oysa şimdi köyün etrafında 3 bin dönüm daha hazine var. Köyü kurtarmak için yeter de artar bile. Orayı açın. Köyü de rahatlatın. Bu köy Atatürk’ün öz torunlarından gelme bir köydür. Lütfen bu konuda çok dikkatli, içeride bir çalışma yapmanızı arz ve talep ediyorum. Sayın Cumhurbaşkanım, bu köyümüzü heba etme, bu köy heba edilecek bir köy değildir. Yerleşiğiyle, kendisiyle yapılmış görkemli bir köyümüz var. Yani bunu havada mı gördün? Yerde mi gördün? Lütfen buna el atın. İnatla hiçbir yere varamayız. Bu memleketi kamplaştırmayalım".

"Kanal İstanbul'a da plan değişikliklerine de karşıyız"

Hak sahipleri olarak yeni plan değişikliklerine de Kanal İstanbul projesine de karşı olduklarını ifade eden Aziz Çiğdem şöyle konuştu:

“Yerlerimizin akıbeti hiç belli değil. Burada biz hak sahipleri olarak çok rahatsızız. Zaten kanal İstanbul projesini vatandaşların çoğu istemiyor. Bu konunun uzmanları konuşuyor. İstanbul’a büyük zararı olacağı söyleniyor. İşte depremden, su kaynaklarından, şuradan buradan büyük bir zarar yaratacağı söyleniyor. Yanlış uygulamalarla memleketimize böyle zarar veriyorlar. Dolayısıyla vatandaşı da zarara sokuyorlar. Bu köy yaklaşık 100 yıllık kurulan bir köydür. Burası hayvancılık ve tarımla geçim sağlanan bir köydür. Dolayısıyla bu insanları burada yani yok etmek veyahut da yerlerinden şey yapmak. Görüyorsunuz. Sağında işte mezarları, dedeleri, dedelerinin dedesi burada ölmüş. Burada mezarları. Buraları yok etmeleri, kaldırmaları bence çok yanlış. Malum işte havaalanı dolayısıyla eğer Kanal İstanbul da gerçekleşirse o anlamda düşünüyorlar. O zaman buraların büyük bir rant sağlanacak. Zaten Kanal İstanbul’un malum gereken yerlere, işte Araplara şeyhlere zaten satılmış”.

"İnsanların arazilerini yok pahasına ellerinden alıyorlar"

12 senedir Yeniköy’de ikamet eden Serkan Çiğdem de “Burada çok büyük bir rant projesi var" dedi. Bölgede yaşan insanların arazilerinin yok pahasına ellerinden alındığını ifade eden Çiğdem, şunları dile getirdi.

"Burada mesela biz nefes alıyoruz, yaşadığımızı hissediyoruz. Doğal bir ortam içerisindeyiz burada. Ama bizim burayı alıp Araplara, kendi yandaşlarına peşkeş çekecekler. Buralara işte villalar dikecekler. Milyon dolarlara satacaklar. Biz bunların yapılmasını istemiyoruz. Biz burada nefes almak istiyoruz. Burada yaşamak istiyoruz. Burası bizim kendi doğal yaşam alanımız. Kesinlikle biz buraya, ranta açılmasını istemiyoruz. Yani biz bu hakkımızın sonuna kadar mücadelesini yapacağız. Burada insanlar çekiniyorlar bir şeyler söylemeye. Ama burada gerçekten bir şeyler yapılacaksa buranın halkının söylediği şeyler dikkate alınması lazım. Bizim yaşama hakkımızı savunmaları lazım. Yani gidip işte dediğim gibi buradaki insanların, kimsenin hakkını kimseye vermemeleri lazım. Biz hakkımızı sonuna kadar arayacağız. Gerekli mercilere dilekçeli müracaatlarımızı yapıyoruz. Burayı bırakmayacağız, terk etmeyeceğiz. Sonuna kadar buradayız biz.”(ANKA)