T24 - ‘Tophanehaber’ isimli sitede geçen ay yayımlanan bir haberin altındaki yorumlar, “mahalle baskısı” kavramının arkasına sığınan bazı kişilerin, nasıl organize bir şekilde hareket ettiklerini gözler önüne seriyor.
Tophane’deki değişime karşı oluşan tepki, sanat galerisi baskınıyla gün yüzüne çıktı. Saldırıya neden olan düşünce şekli ise semt haberlerine yer verilen internet sitesinde açıkça kendini gösteriyor. ‘Tophanehaber’ isimli sitede geçtiğimiz ay yayınlanan bir haber, “mahalle baskısı” kavramının arkasına sığınan bazı kişilerin, semtte yaşayan ailelerin sosyal, kültürel yapıları ile geleneklerini taciz ettiğini öne sürüyor. Haberin altına yazılan yorumlar ise, adeta saldırının ayak sesleri gibi: “Bizden olmayan bu pislikleri temizleyelim.” Sitede 10 Ağustos 2010 tarihinde yer verilen haberde şu ifadeler var: “(...) Bugün Tophane insanının sosyal yapısı, kültürü, saygınlığı adeta taciz edilmektedir.
Semtin birçok cadde ve sokağında açılan sözde sanat merkezleri, oteller ve eğlence mekânlarıyla sosyal yapıya kelimenin tam anlamıyla ‘çıkın buradan dışarı’ denilmektedir. (...) .”
‘Hallet yoksa biz hallederiz’
Haberin altına yazılan yorumlardan bazı bölümler ise şöyle:
Abdullah şanlı: Bu mu sanat? Yollara oturup içki içmek mi? Bu işleri hallet başkan (belediye başkanı) yoksa biz hallederiz.
Tophaneliyiz: Osmanlı ne güzel demiş: Nuh ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.
Tophane sevdalısı: Herkes kendi sokağını süpürse çöpçüye gerek kalmaz. O zaman bizden olmayan bu pislikleri temizleyelim ve mahallemiz temiz kalmaya devam etsin.
Eyalet savcısı: Perde açık adam karşımda iç çamaşırı ile duruyor. (...)Gelin beyaz adama beraber dur diyelim.
Tophane aşığı: Uyuşturucuyla sorun yaşayan mahalleli mücadele etti ve kendinden olamayanı attı. Bugün de bunun modernine dur demek için mücadele etmeli.
Bakan Günay bugün arbede bölgesinde
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Beyoğlu’nda arbede yaşanan sanat galerilerinde bugün incelemelerde bulunacak. Günay, arbede yaşanan Tophane Firuzağa Mahallesi Boğazkesen Caddesi Kadiriler Yokuşu’ndaki NON stop, Outlet, Pi ve Elipsis sanat galerilerinde incelemelerde bulunacak.
Kameralardan tespit edilen 7 kişi serbest
Olaylarla ilgili kameralardan tespit edilen 7 kişi, dün adliyeye sevk edildi. Zanlılar, “Sokakta içki içilmesinden rahatsızdık. Belediyeye başvurduk, sonuç alamadık. Dayanamadık ve saldırdık” dedi. Dün Beyoğlu Adliyesi’ne sevk edilen Ramazan Çiftçi, Osman Kaya, Ferhat İnci, Mehmet Cemil Erokyar, Adnan Karabaş, Edip Sağlık ve Eyüp Güzel, sorgularının ardından serbest bırakıldı. Olayda mağdur olduklarını belirten ve adliyeye gelen kişilerin, bu 7 kişiyi teşhis edemedikleri öğrenildi.
IMF karşıtlarını da kovalamışlardı
2009’da IMF’i protesto eden sol görüşlü bir grup, Boğazkesen Caddesi esnafı tarafından sopa ve küreklerle kovalanmış, bu görüntüler televizyonlar tarafından yayınlanmıştı. Dünkü saldırı sonrası açıklama yapan mahalle sakini Fatih Aras, 2009’da yaptığı açıklamada, “Aslında biz de IMF’e karşıyız. Ama onlar cam çerçeve indirip canımızı yakıyor. Sopalarımızı çay ocağında saklıyoruz. Bunlarla kendimizi koruyoruz” demişti.
Saldırı mağduru: Molotof kokleyli de olsaydı Sivas Katliamı yaşanacaktı
O gece Tophahe'de yapılan saldırının mağdurlarından Sera Kalkavan blogunda olayı anlattı ve "Protestocuları kamerayla tespit etmeye çalışan Recep Tayyip Erdoğan, Tophane'de galerilere saldıranları da tespit eder mi acaba?" diye sordu.
Kalkavan olayların gelişimini şöyle anlattı:
Tophane Galeri Non’da Extramücadele’nin yeni sergisinin açılışındaydım bu gece. Yüzlerce kişinin katıldığı geceye Tophane esnafı-sakini olduğunu tahmin ettiğimiz 20 civarında kişi tam anlamıyla bir baskın gerçekleştirdi. Bu, saldırının sadece bir koluydu. Tophane Artwalk diye tabir edilen bölgedeki diğer sanat galerilerine de saldırılarda bulunuldu. Önce 1 Mayıs’lardan aşina olduğumuz polis silahı biber gazıyla saldıran grup ardından serginin ziyaretçilerinin üzerine yürüdü, kadın-erkek ayrımı yapılmadan bira şişeleri sırtlarında ve kafalarında kırıldı, masum kalabalık tekme tokat oradan uzaklaştırdı. Birbirini korumaya çalışan insanlar çok kısa sürede kaçtı veya yakındaki iş yerlerine sığındılar. İçeride ise farklı bir senaryo yaşanıyordu, biber gazına maruz kalanlar, dışarıya çıkıp dayak yememek için galerinin üst katlarına koşarak yan binaya sığındılar.
Sanki bir sanatçının sergisinde değil de Nazi işgali altında bir kentteymiş gibi. Yaralananlar, “molotof kokleyli de olsaydı Sivas Katliamı olacaktı” diyor. Ciddiyetini düşünebiliyor musunuz? Bir sergiye gidiyorsunuz ve biber gazı yiyor, dayak yiyor, yaralanıyorsunuz.
Saldırının ertesinde hemen ntvmsnbc’nin internet sitesini kontrol ettim ve tamamen yanlış ve eksiklerle dolu bir haberle karşılaştım.. Saldırganların toplamda 20 kişi olduğundan bahsediliyordu, fakat sadece tek bir galeriye 20 kişi saldırmıştı. Toplamda yaklaşık 100 kişilik örgütlü bir saldırıydı bu. Ardından polisin saldırganları “yatıştırdığı” yazıyordu. Polisin saldırı anında gelmemesi bir yana, ortada “yatıştırılacak” bir durum yoktu. İki sevgilinin kıskançlık kavgası değildi bu. Biber gazından hiçbir şekilde bahsedilmeyen haberde ayrıca polisin sokakta güvenlik önlemleri aldığı yazıyordu. Orada olan birisi olarak o sokakta bir polis arabası dışında hiçbir güvenlik olduğunu söyleyemem.
Bir diğer hata ise saldırının “sokakta içki içilmesi” yüzünden olduğu idi.. Sergi’deki içki servisini yapan genç hanım ile yaptığım konuşmada öğrendiğime göre saldırganlardan biri önce sergiyi gezmiş, bir içki almış ardından sergiden çıkmış ve sonra bir grup ile gelip saldırmış. Dolayısıyla bunun içki ile hiçbir alakası yoktur. Olduğunun söylenmesi de yanıltmaktır, hatta belki başka politik niyetleri hasıraltı etmektir. Bir başka dezenformasyon ise Emniyet ve Belediye zabıtadan geliyor. Bilgiye göre “Firuzaga da cikan “kavga” içki yüzünden değil sokaktan geçen bir kadına sarkıntılık yüzünden”.. İnanabiliyor musunuz? Bir kadına sarkıntılık ediliyor ve ardından galeriye biber gazı atılıyor.. O biber gazı nasıl, ne amaçla ve nereden temin ediliyor? Artık bunun örgütlü bir terör saldırısı olmadığını söylemek imkansızdır.
Twitter, friendfeed ve ekşisözlük gibi platformlarda kıyamet kopuyor. Kutuplaşma iyice keskinleşiyor, herkes Türkiye’nin çok daha tehlikeli ve yaşanmaz bir ülke haline geldiğini düşünüyor. Olay yeterince korkunç, fakat bu insanların bu cesareti bulabilmeleri çok daha korkunç.
Saldırılar sırasında fiziksel yaralar alanlar oldu. Fakat bu gece hepimiz bir kere daha yaralandık; demokrasiye, Türkiye’ye ve en önemlisi aidiyetimize olan inancımız her geçen gün daha da azalıyor. Bu “terör” saldırısının suçlularının cezalandırılması bir yana, yakalanacaklarına bile inanmıyoruz. Yakalanacak da bir durum yok zaten, polisler saldırganların hepsini tanıyor.