Cumhuriyet yazarı Kadri Gürsel, 1.1 milyar dolara Erdoğan Demirören'e satılan Doğan Medya Grubu'na ilişkin olarak kaleme aldığı yazısında, kendi adına Hürriyet'e bir teşekkür borçlu olduğunu söyledi. Gürsel, "Bizler Silivri’de mahpusken çiğnenen hak ve hukukumuza, yayımladıkları haberler ve yazdıkları yorumlarla sahip çıktılar. Hürriyet’in yazıişleri mensupları ve köşe yazarlarına bu çok değerli destek ve dayanışmaları için teşekkür ediyorum" dedi.
Kadri Gürsel, Cumhuriyet'e yönelik olarak düzenlenen operasyon kapsamında yaklaşık bir yıl tutuklu kalmıştı.
Gürsel'in "Hürriyet’e veda ve teşekkür" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Piyasa dinamiklerinin, Doğan Medya Grubu’nu satın alma yoluyla iktidar medyasına dahil edilmesi gibi tarihsel önemi büyük, dramatik bir gelişmede etkili olduğunu ileri sürmek mümkün değil.
Doğan Grubu’nu alarak medyada çok büyümenin de Demirören ailesine ait hakiki bir arzu ve vizyon olduğundan bahsedilemez. Bu yönde herhangi bir emare yoktur.
Diğer taraftan, satın alma hususunda iktidar kaynaklı güçlü bir tesirin son zamanlarda rol oynadığını gösteren emareler var. Doğan Medya Grubu’nu ele geçirerek Milliyet’in bugünkü haline benzetmek, bir hedef olarak Demirörenlere empoze edildi, bunun için kendilerine tüm kolaylıklar sağlandı ve her şey bir anda olup bitti.
Demirören’le Doğan arasındaki metazori “pazarlık” sürerken, iktidar medyası “28 Şubat’ın sivil ayağının cezalandırılacağı” tehditleriyle satışı kolaylaştırma görevini üstleniyor, Aydın Doğan’ın üzerinde “Demokles’in kılıcı” gibi sallandırılan ceza davaları da benzer bir fonksiyonu yerine getiriyordu.
Doğan Medya Grubu’nun iktidarın temsilcisi bir sermaye grubu tarafından bu şartlarda ele geçirilmesiyle birlikte, zamanımızın “Kırmızı Başlıklı Kız” masalındaki kurt yalanlarının sonuncusu da çöktü.
2010’dan önce “jüristokrasi”den yakınıyorlardı, sonunda yargının tamamını ham yapıp yuttular.
YÖK’ten şikâyetçilerdi, YÖK’ü ele geçirince akademik özgürlüğün kırıntısını bırakmadılar.
Yıllar önce “merkez medya”dan dert yanarken çoksesliliği savunuyormuş gibi yapıyorlardı, gelinen noktada acı gerçek ortada: Gazetesi, televizyon kanalı, dağıtım ağı ve matbaalarıyla birlikte bütün medya endüstrisine el koymuş vaziyetteler. Ana akım medya bitirildi.
Ne diyelim, Türkiye’ye geçmiş olsun.
Bu arada Demirörenlere de geçmiş olsun.
Doğan Grubu gibi devasa boyutlardaki bir operasyonu yürütmeye yeter çap ve kapasitenin kendilerinde hiçbir bakımdan bulunmadığının farkında değillerse daha büyük geçmiş olsun.
Önlerine, atılacak ve alınacak isimlerle, atanacak yöneticileri ve onların yapacağı işleri içeren bir aksiyon planı konulacaktır muhtemelen. Hürriyet başta olmak üzere eski Doğan Grubu’nun gazetelerini Milliyet’in bugünkü haline benzer kimliksiz, anlamsız ve etkisiz mecralara çevirme işine vakit geçirmeden koyulacaklardır. Malum önümüzde seçimler var. İktidarın bağımsız ve özgür medyadan kaynaklanabilecek enformasyon riskine tahammülü ne kadar azsa, bunun Türkiye’ye maliyeti o nispette büyüyecek.
Gerçek bir gazete olarak Milliyet’in imhası 2012’den 2015’in sonbaharına kadar yaklaşık üç buçuk yıl sürmüştü. Eski Doğan Grubu’nun yok edilmesi çok daha sancılı, hızlı ve trajik bir süreç olacak. Hem grup çok büyük, hem de zaman çok az. Giden gidecek, kalanlar da kendilerini uyumlu olmaya mahkûm edecek. Bu dramatik dönüşümü bir süre ibretle izleyeceğiz, sonra da izlemeyi bırakacağız. Milliyet bahsinde olduğu gibi.
Eski Doğan Grubu ve özellikle de Hürriyet, bu ülkede medyanın modern dünyaya açılan penceresiydi ve bu işleviyle seküler toplumun nefes borusuydu.
Bu pencere şimdi zorla kapatılıyor, nefes borusu kesiliyor.
Hürriyet’i iktidar ve muhalefetiyle siyaset haberi ve yorumunun parantezine hapsetmek doğru olmaz. Bu gazetenin, ekleriyle birlikte Türkiye’de çok önemli bir işlevi vardı. Doğal ve tarihi çevrenin korunması, hukukun üstünlüğü, basın özgürlüğü, insan hakları, kadın hakları, kadının toplumsal ve ekonomik yaşama katılımı, cinsiyet eşitliği, iş güvenliği, hayvan hakları gibi medeni dünyanın bir parçası olmamızı sağlayan duyarlılıklarımızın gelişmesinde Hürriyet’in payı çok büyüktür.
Kültür, bilim, güzel sanatlar, müzik, moda, mimari, yaşam zevki ve estetiği, gastronomi alanlarında da değer yargılarımızın gelişmesinde Hürriyet öncü rolü oynamış bir gazeteydi.
Hürriyet’in yeni patronu iktidardır ve bu iktidarın yukarıda saydığım alanlarda herhangi bir değer ortaya koyup bunu Hürriyet aracılığıyla yayması mümkün değildir.
Dolayısıyla Hürriyet bu güzel özelliklerinin hepsini büyük bir hızla yitirecektir. Barınmayı başaran çalışanlarının gazetecilik genetiğinde ne yazarsa yazsın, bunlar Hürriyet’te yazılamayacaktır.
Hürriyet’ten mahrum bırakılan kesimlere yönelik alternatif mecralar tabii ki ortaya çıkacaktır. Başta internet medyası ve bütün karanlık dönemlerde olduğu gibi dergicilik her bakımdan önem kazanacak.
Kendi adıma Hürriyet’e bir teşekkür borçluyum. Bizler Silivri’de mahpusken çiğnenen hak ve hukukumuza, yayımladıkları haberler ve yazdıkları yorumlarla sahip çıktılar. Hürriyet’in yazıişleri mensupları ve köşe yazarlarına bu çok değerli destek ve dayanışmaları için teşekkür ediyorum. Daima hatırlayacağım. Yolunuz açık olsun.
Biz her şeye rağmen geleceğe bakıyoruz.