Yıl 1815... Britanya'nın Doğu Hint Kumpanyası'na ait Benares gemisi Endonezya'nın Sulawesi Adası'nda Makassar Limanı'na demirlemişti ki top sesine benzer bir ses duyuldu. "Korsanlar" diye düşünen kaptan mürettebata "Yelkenler fora!" emri verip muhtemel korsanların peşine düştü.
Aradan 3 gün geçti ama korsan falan bulunamadı. Top ateşi sandıkları aslında Tambora Yanardağı'nın patlamasıydı.
Yanardağdan fırtına hızıyla akmaya başlayan zehirli gaz ve lavlar binlerce kişiyi öldürdü. Yanardağ yatıştığında Tambora 1,220 metre küçülmüştü.
Yavaş yavaş yanardağın püskürttüğü küller rüzgarlarla havalandı ve kuzey yarım kürenin göklerini kaplayarak güneşi perdeledi.
İzleyen yıl yani 1816 tarihe "Yaz mevsimi yaşanmayan yıl" olarak geçti. Tarlalar ürün vermedi. İnsanlar açlıktan fareleri, kedileri ve otları yediler.
Açlıkla geçen o yıl Almanya'nın Darmstadt kasabasında yaşayan 13 yaşında bir çocuğun zihninde derin izler bıraktı.
Justus von Liebig babasının boya atölyesinde yeni yeni karışımlar için hevesle deneyler yapan bir çocuktu.
Liebig hayatının amacı açlıkla mücadele olan parlak bir kimyager olarak yetişti. Suni gübrelerle ilgili ilk araştırmalar ona aittir. Beslenme bilimine öncülük yaptı ve dana eti konsantresini icat etti.
Bir şey daha icad etti: Formül süt.
1865'te üretimine başlanan Liebig'in bebek maması tozu formülü, inek sütü, buğday unu, malt ve potasyum bikarbonattan oluşuyordu ve anne sütünün yerine geçmek üzere piyasaya sürülen ilk üründü.
Bir kere her bebeğin annesi olmayabiliyordu. O günlerde dünya genelinde her yüz doğumdan birinde anne hayatını kaybediyordu. Bugün bazı yoksul ülkelerde doğumda ölen kadın oranı hâlâ buna yakın.
Sonra hayatta olsalar bile her doğum yapan kadının bedeni -tartışmalı olmakla birlikte her yirmi kadında bir olabilir- çocuğa yetecek miktarda süt yapamıyordu.
Mamadan önce hali vakti yerinde olan aileler bu sorunları daha yoksul sınıflardan bir süt anne bularak çözüyorlardı. Bazıları da keçi ya da eşek sütü kullanıyordu.
Birçok aile, bebeklerine ekmeği suyla ezerek bir tür papara yediriyorlardı ki bunların yapıldığı kaplar sterilize etmesi güç olduğundan zararlı bakterilerle dolu olabiliyordu.
Koşullara bakıldığında 1800'lerin başlarında bebek ölümlerinin neden bu kadar yüksek olduğunu anlamak zor değil. Anne sütüyle beslenmeyen üç bebekten biri birinci yaşını göremeden ölüyordu.
İşte Liebig'in formül sütü tam böyle bir zamanda satışa çıktı.
Hastalıklara karşı aşı konusu giderek daha iyi anlaşılıyordu. Emzik icat edilmişti ve formül süt fikri çok hızlı bir şekilde sadece annesi tarafından beslenemeyen bebeklerin ötesinde yayıldı ve benimsendi.
Liebig'in toz bebek maması daha önce sadece varlıklı ailelere mahsus bir ayrıcalık, bir yaşam tarzı tercihi olan bir şeyi, kadının çalışmasını demokratikleştirdi.
Bugünkü modern çalışma yaşamını şekillendiren bir buluş oldu formül süt.
Çalışmak ve doğumdan sonra işe geri dönmek isteyen kadınlar için formül süt, mucizevi bir çözüm sunuyordu.
Yakınlarda Chicago Üniversitesi'ni bitirip yüksek ücretlerle üst düzeyde danışmanlık ve finans işlerine giren erkek ve kadınların deneyimleriyle ilgili bir ekonomik araştırma yayımlandı.
Başlangıçta kadınlarla erkekler işe benzer koşullarda başlıyorlar, fakat zaman içerisinde aralarında dev bir ücret farkı oratya çıkıyordu. Burada kritik dönüm noktası hep anne oldukları zamana rastlıyordu. Kadınlar annelik iznine ayrılıyorlar ve işveren buna karşılık onlara daha düşük ödeme yapıyordu.
Erkekler de baba oluyorlar ama çalışma düzenlerini değiştirmiyorlardı.
Kadınların çocuk sahibi olduklarında erkeklerden farklı olarak bir süre işten uzak kalmak istemelerinin biyolojik ve kültürel sebepleri var.
Kuşkusuz çocuğun kadın rahminde geliştiği ve onun tarafından doğurulduğu gerçeğini değiştiremeyiz, fakat işyeri ve ebeveynlik kültürünü değiştirmeyi deneyebiliriz.
İskandinav ülkeleri başta olmak üzere bugün bir çok ülkede babalar da yasal olarak doğum izni hakkına sahip.
Ve bebek maması babaların annelerden bakımı devralmasını kolaylaştıran bir unsur. Süt pompalama teknolojisi de var ama mama çok daha kolay bir seçenek.
Fakat bir küçük sorun var. Evrim anne sütünün mükemmel formülünü yüzbinlerce yıl içinde geliştirmiş. İnsanlığın bir kaç yüz yıllık mama formülleri bunun bütün özelliklerini taşıyamıyor. Özellikle de temiz su ve hijyen sorunları yaşanan gelişmekte olan ülkelerde bu konuda daha büyük sıkıntılar yaşanıyor.
Yapılan araştırmalar genel olarak formül süt ile beslenen bebeklerin anne sütüyle beslenen bebeklerden daha sık hastalandıklarını, bunun da sağlık hizmetleri ve ebeyevn izinleri hesaba katıldığında ekonomiye bir maliyetinin olduğuna işaret ediyor.
İshal vakalarının yarıya yakını ve solunum hastalıklarının üçte birinin anne sütüyle beslenme sayesinde engellenebileceği düşünülüyor.
Buna bir de ideal olmayan koşullarda formül süt kullanmanın risklerini eklediğinizde, sonuç ölüm bile olabiliyor.
Lancet Tıp dergisinde bu konuda yapılan 1,300 araştırmanın analizi ile varılan sonuç, anne sütüyle beslenmenin yılda 800 bin çocuğun yaşamını kurtarabileceği.
Kuşkusuz varlıklı ülkelerde hijyenik koşullar ve suyun temizliği sorunlarının yarattığı sorunlar çok daha az ve anne sütüyle beslenmenin daha faydalı olduğu tezleri coğrafyaya göre epey değişiyor.
Fakat mama kullanmanın ekonimiye etkisini ölçmesi pek kolay olmayan bir başka maliyeti var.
Yine Lancet dergisinin araştırmasına göre, anne sütüyle beslenen bebeklerin zeka seviyesi (IQ) diğer tüm koşulları mümkün olduğunca sabit tuttuğunuzda üç puan daha yüksek çıkıyor.
Ama bir kuşak çocuğun biraz daha zeki olmasının ekonomiye sağlayacağı fayda nasıl ölçülebilir?
Lancet araştırmasında bunun ekonomik karşılığı yılda 300 milyar dolar olarak hesaplanmış. Bu da küresel mama piyasasının hacminin bir kaç misli bir miktara denk düşüyor.
Neticede bir çok hükümet bu yüzden anne sütüyle beslenmeyi teşvik etmeye çalışıyor. Ama bu hiç kimseye kısa vadede görünür bir kâr sağlamıyor. Halbuki formül süt satışları doğrudan kâr getiren bir şey.
Bunun etkisini siz de hayatınızdan gözlemleyebilirsiniz. En son hangisini gördünüz: Mama ya da formül süt reklamı mı yoksa anne sütünün yararlarına ilişkin kamu spotu mu?
Liebig hiç bir zaman formül sütün anne sütünden iyi olduğunu iddia etmemişti. Sadece anne sütüne mümkün olduğu kadar yakın bir formül üretildiğini söylüyordu.
Ama mama üreticileri onun kadar dürüst olmadı. 1890'lardan itibaren reklamlarda formül süt bir sanat eseri gibi sunuldu.
Çocuk doktorları ise formül sütle beslenme sonucu ortaya çıkan bazı eksiklikleri farketmeye başlıyordu.
Raşitizm ve iskorbit vakalarında artış görülüyordu.
Bunun yarattığı tartışmalar 1974 yılında doruğuna ulaştı. Nestle firmasının Afrika'da formül sütü nasıl sunduğu ve sattığına dikkat çeken bir kampanya yıllar süren Nestle boykotlarına yol açtı.
1981 yılında Dünya Sağlık Örgütü (WHO) bebek maması ve formül süt reklamlarında uyulacak uluslararası kuralları belirleyen bir rehber yayımladı.
Fakat WHO kuralları bağlayıcı değil ve aktivistler hala bir çok firmanın bu kurallara sadık kalmadığını söylüyorlar.
Bu durumda en ideal çözümü üretmek mümkün olsaydı, anne ve babalara eşit doğum izni, çocuklara pompayla çekme eziyetinden daha iyi bir yöntemle anne sütü sunma imkanı diyebiliriz. Neden olmasın?
ABD'nin Utah eyaletinde Ambrosia Labs adlı bir şirket bunun üzerinde çalışıyor. Dünyanın dört bir yanındaki annelere süt karşılığı ödeme yapılıyor, bu sütler kalite kontrolünden geçirildikten sonra Amerikalı annelere satılıyor.
Bu çok pahalı bir süt. Litresi 100 doların üzerinde. Ama büyük ölçekli uygulanabilirse fiyat düşebilir ve belki mama vergilendirilerek gerçek anne sütüne subvansiyon fonu sağlanabilir.
Fakat bu fikir de herkes için iyi bir çözüm sunamayabilir. Özellikle yoksul ve "anne sütünü satan" ülkenin çocukları açısından düşünüldüğünde... Nitekim Kamboçya hükümeti Ambrosia'ya ülkesinden anne sütü satışını yasakladı bile.
Justus von Liebig'in buluşu toz mama bir meslek olarak süt anneliğinin sonunu getirmişti, belki de dünya çapında bir örgütlenme ile süt anneliğine geri dönüş sağlanabilir.