Fakat bu, bu kadınların daha fazla pişmanlık duyduğu anlamına gelmiyor. Bu olumsuzluklara rağmen, erkeklerin %39'una kıyasla kadınların sadece %27'si boşandıkları için pişman olduklarını bildiriyor. Bu da çoğu kadın için boşanmayla ilgili zorlukların mutsuz bir evliliği sürdürmeye tercih edilebilir olduğunu gösteriyor.
Elbette, boşanma davası açmak evliliği sona erdirmekle aynı şey değil. Araştırmalar heteroseksüel evliliklerde kadınların ayrılığı başlatma olasılığının daha yüksek olduğunu gösterse de, ilişkiyi bitirmeyi kendisi seçmese de ayrılığı resmileştirmek isteyen veya buna ihtiyaç duyan kadınlar da var.
Londra'daki Winckworth Sherwood avukatlık bürosunun ortağı ve aile hukuku uzmanı Katie Spooner'a göre, "Kadınlar medeni durumlarını çözmek için erkeklerden daha fazla motive olma eğiliminde" diyor. Yeni bir ilişki veya mali durumlarını düzenlemek açısından özel bir zorunluluk olmadığı sürece çoğu erkeğin ise boşanmayla sonuçlanmadan ayrılığı sürdürmekten memnun olduğunu söylüyor.
Ancak kadınlar için boşanma ihtiyacı çok daha acil olabiliyor. Spooner, ayrılıktan sonra mali durumu düzenlemek için yasal olarak bağlayıcı sürece atıfta bulunarak, "Finansal bir başvuru için boşanma davası açmış olmak gerekiyor" diyor. "Tarihsel olarak, kadınlar daha zayıf mali konumları veya birincil bakıcı rolleri nedeniyle bunu yapmaya daha fazla ihtiyaç duymuşlardır."
Başka bir deyişle, evli kadınlar genellikle kocalarından çok daha az kazanıyordur ve boşanmada başlangıçta daha kazançlı taraf olsalar bile, çocuklarına bakmak için işten ayrılma ya da çalışma saatlerini azaltma olasılıkları çok daha yüksektir.
Bu da boşanma olmaksızın kocalarından ayrılan kadınların mali sıkıntıya düşme riskiyle karşı karşıya oldukları anlamına gelir; çünkü resmi boşanma gerçekleşene kadar, mal bölüşümü veya mali destek için yasal hakları olmayabilir. Boşanma davası açmak, en başta ilişkiyi bitirmeyi seçmemiş olsalar bile, mal varlıklarını güvence altına almak için tek seçenekleri olabilir.
Spooner, İngiltere'de boşanmayı başlatan kadınlar için, 1996'da "ev kadını" olmanın evliliğe bir katkı olarak kabul edilmesinin büyük bir dönüm noktası olduğunu ve bu sayede kadınların mal varlığından daha adil bir pay almalarının sağlandığını belirtiyor.
Daha önce ise daha az varlıklı olan eşe (ki bu genellikle kadındır, özellikle de kariyerini bırakmışsa), ev içi emeğinin evliliğe nasıl katkıda bulunduğundan ziyade, yalnızca temel ihtiyaçları için mali destek veriliyordu.
Bu düzenleme artık birçok ülkede yaygın, yani daha az sayıda kadın boşanma sonrası yoksulluk riskiyle karşı karşıya ve mülkten adil pay almak için ayrılmak yerine boşanmayı tercih etme konusunda daha fazla nedeni var.
Spooner, İngiltere'de kusur öne sürmeden boşanma davası açılmasını sağlayan yeni yasanın ilk aşamada boşanma başvurularını artıracağını, zira birçok insanın yasanın değişmesini beklediğini söylüyor. Yasanın uzun vadeli etkisini öngörmek içinse henüz çok erken. Spooner, çiftlerin ilk kez ortak başvuru yapabilmeleri nedeniyle kadın odaklı boşanmalarda "hafif bir düşüş" olabileceğine inanıyor.
Nihayetinde boşanmalar da evlilikler gibi karmaşık ve inceliklidir. Bazı durumlarda boşanma başvurusunda bulunmak, yıllar süren mutsuzluğun ardından verilen acı bir karardır. Bazıları içinse boşanma davası açmak, mali bir anlaşmaya varma ihtiyacına dayanan daha pratik nedenli bir eylemdir.
Ancak açık olan şu ki, kadınların artan kazancı, erkek ve kadınların evlilik içindeki duygusal ihtiyaçlarının uyuşmaması ve hane içi işbölümünde süregelen eşitsizlikler gibi bazı faktörler boşanmanın son derece cinsiyetçi olmaya devam edeceği anlamına geliyor.