Gündem

Kadınlar, 110 gündür cezaevinde olan Ayşe Düzkan için bir araya geldi: Birlikte güçlüyüz, susmayacağız

Düzkan için yapılan denetimli serbestlik başvurusu cezaevi yönetimi tarafından reddedildi

18 Mayıs 2019 16:30

T24 Haber Merkezi

Kadınlar, 110 gündür Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi'nde bulunan ve açık cezaevine sevk edilmesi gereken gazeteci Ayşe Düzkan ve tutuklanarak özgürlüklerinden mahrum bırakılan tüm gazeteciler için Yoğurtçu Parkı’nda bir araya geldi. Düzkan'ın, Özgür Gündem gazetesiyle dayanışma için bir gün genel yayın yönetmenliği yaptığı için tutuklandığı hatırlatılan açıklamada, "Sevgili Ayşe, bugün bizden uzaktasın, sana sesimizi duyurmak için, sesimizi sesinle birleştirmek için buradan sana hep beraber 'Merhaba', 'Merhaba heval' diyoruz. 8 Mart 1997’de dediğin gibi geleceğimizi kurmak için geçmişimizi hatırlıyoruz ve bugünden yarına hayatımızı değiştirmek için yaptığımız niyeti tekrarlıyoruz" dendi.

"Hiçbir gazeteciyi unutmuyoruz" diyen kadınlar, "Birlikte güçlüyüz, susmayacağız" diye haykırdı.

Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Özgür Gündem gazetesinin Nöbetçi Genel Yönetmenliği kampanyasına katılan gazeteci Ayşe Düzkan, aldığı 1 yıl 6 aylık hapis cezasının onanması ardından cezaevine girdi. Avukatlar,  29 Ocak tarihinden bu yana Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi'nde bulunan Düzkan için yapılan denetimli serbestlik başvurusunun cezaevi müdürlüğünce reddedildiğini, infaz savcılığına itiraz başvurusunda bulunduklarını aktardı.

Yargılanan, tutuklanan, özgürlüklerinden mahrum bırakılan gazetecilerin hak mücadelelerine dikkat çekmek ve adalet peşinde oldukları için tutuklu olan diğer kadınları unutmadıklarını göstermek amacıyla bir araya gelen kadınlar, bugün (18 MKyaıs 2019) "Ayşe neden hâlâ içeride?” diye sordu. 

Kadınlar neden Yoğutçu Parkını seçti?

Öte yandan kadınlar mekân olarak neden Yoğutçu Parkı'nı seçtiklerini şöyle açıkladılar:

32 Yıl önce, Çankırı Asliye Hukuk Mahkemesi hakimi Mustafa Durmuş’un bir kadının boşanma talebini, "Kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin!" diyerek reddettiğinin ortaya çıkmasının ardından, kadınlar önce protesto telgrafları çekmiş, ardından toplu olarak adliyelere gidip dava dilekçeleri vermiş, en sonunda da bu yürüyüşü örgütlemişlerdi.

Türkiye’de, kadınların ilk kitlesel yürüyüşü, 17 Mayıs 1987’de, Kadıköy Yoğurtçu Parkı’nda gerçekleşmişti. “Dayağın çıktığı cenneti istemiyoruz”, “Haklı dayak yoktur”, “Dayak aileden çıkmadır” sloganlarıyla İstanbul Kadıköy İskelesi’nde buluşan kadınlar, Yoğurtçu Parkı’nda bir miting düzenlemişlerdi.

Ayşe Düzkan için bir araya gelen olan kadınların Yoğurtçu Parkı’nı seçmelerinin özel bir nedeni var: ‘Dayağa Karşı Yürüyüş’ün 32’inci yıldönümü ve 1987 Yılında, Yoğurtçu Parkı’nda kurulan feminist kürsüde konuşan kadınlardan birisi Ayşe Düzkan’dı.

Yazılarını küçük harflerle kaleme almasıyla bilinen, feminist yazar o buluşmada kadınlara şöyle seslenmişti:

“Bu dünya, bizi evlerimize kapatmak üzere örgütlenmiş. Biz ki bu dünyanın yarısıyız, evlerimizin duvarlarını yıkarak bu dünyayı evimiz kılacağız. Çünkü eğer bu dünyada gelecek; gelecek bugünden farklı olacaksa, gelecek bizim de olacaktır, gelecek kadın olacaktır, merhaba!”

"Biliyoruz ki, yalnızken bizi korkuturlar, sustururlar ama bir araya gelince güçlüyüz"

‘Dayağa Karşı Yürüyüş’ün 32. yıl dönümünde yapılan açıklamada şöyle dendi:

“Bugün burada Özgür Gündem Gazetesi’yle dayanışma için bir gün nöbetçi genel yayın yönetmenliği yapan Ayşe Düzkan için toplandık ama yargılanan, tutuklanan, özgürlüklerinden mahrum kalan gazetecileri de unutmuyoruz. Çünkü biliyoruz ki, ifade özgürlüğü ve haber alma hakkımızı savunmak aynı zamanda kendimizi savunmaktır.

Sevgili Ayşe, bugün bizden uzaktasın, sana sesimizi duyurmak için, sesimizi sesinle birleştirmek için buradan sana hep beraber 'Merhaba', 'Merhaba heval' diyoruz. 8 Mart 1997’de dediğin gibi geleceğimizi kurmak için geçmişimizi hatırlıyoruz ve bugünden yarına hayatımızı değiştirmek için yaptığımız niyeti tekrarlıyoruz.

32 Yıl önce 'Kadınlar vardır, her yerde' dedik. Şarkımız dillere dolandı. Kadınlar artık her yerdeler. Ama erkek egemenler bunu istemiyorlar. Evde eşit hak isteyen kadınların yüzüne inen erkek tokadı, sokakta özgürleşmek isteyen kadına uzanan erkek eli, kalemi ile gerçekleri yazan kadına uzanan el aynı sebeplere sahip. Senin 8 Mart 97’de dediğin gibi: Biliyoruz ki yalnızken bizi korkuturlar, sustururlar ama bir araya gelince güçlüyüz. Biz kadınlar bulunduğumuz her yerde, evde, sokakta, iş yerinde, en çok savaşta ama aynı zamanda barışta, doğarken doğururken severken, ölürken, kendi adımıza ve başkalarıyla birlikte başkaldırırken hep baskı şiddet ve sindirmeyle yüz yüzeyiz.

"Ailede reis, toplumda yöneten olanların kimler olduklarının farkına vardık ve bir daha da unutmayacağız"

Ama egemenlere 32 yıl önce hayır dedik bu gün de hayır diyoruz. Çünkü biz evde bize boğaz tokluğuna çamaşırlarını yıkatıp yemeklerini pişirtenlerin, sahip oldukları fabrikalarda, iş yerlerinde hem bize en vasıfsız işleri layık görüp hem de hemcinslerinden daha az ücret verenlerin, geceyi, sokağı,başarıyı, yönetmeyi bize haram edip, bir kez bunlara ulaşmaya çalıştığımızda bizi de kendilerine benzetenlerin, bedenimizden bazen bizim rızamızla, bazen rızamız dışında ve çoğunlukla bize haz vermeden haz alanların, ya koca ya müşteri statüsüyle yaptıkları bu işi bize aşk diye yutturmaya çalışanların, bizim nasıl haz alacağımıza bize danışma gereği bile duymadan karar verip adına da tıp, pornografi diyenlerin, hangimizin nasıl daha güzel olacağına karar verip adına estetik diyenlerin, bizim bakıp büyüttüğümüz çocuklara ve bize kendi soylarının adını verip, bir kez bu soyadını alınca bizi yola getirmek için şiddete başvuranların, bize sormadan ve bizi dışlayarak yaptıkları işlerin hikâyesini yazıp adına da tarih diyenlerin ve bir kez başımızı kaldırmaya kalktığımızda gelenekler, Allah korkusu, sermaye baskısı, eğitimsizlik, konjonktür filan deyip yolumuzu kesmeye çalışanların, ailede reis, toplumda yöneten olanların kimler olduklarının farkına vardık ve bir daha da unutmayacağız.

"Düzenin, gerçeklerin peşinde olan tüm kadınlara garezi var"

Düzenin, gerçeklerin peşinde olan tüm kadınlara garezi var. Hepimizin kaderi ortak. Bizler bu gün Ayşe için adalet ve özgürlük isterken Şule Çet’in katillerini, yaşamını savunduğu için cezaevinde olan Nevin’i, siyasi hayatı içerisinde kadın özgürlüğü için mücadele etmiş Sebahat’i, Gültan’ı, barış dediği için yeni cezaevine uğurladığımız Füsun’u da unutmuyoruz. Onları ve isimlerini sayamadığımız nice kadını dışarıda, burada, yanımızda istiyoruz.

Birlikte güçlüyüz. Susmayacağız.”

Şiddet mağduru kadından tüm kadınlara: Korku hepimiz için aynı, can herkese tatlı; lütfen ayaklarınızın üzerinde durun

Yoğurtçu Parkı'ndaki eyleme katılan bir kadın, iki yıl boyunca dayak yediğini ve öldürülmeye çalışıldığını söyleyerek tüm kadınlara, "Korku hepimiz için aynı, can herkese tatlı. Lütfen ayaklarınızın üzerinde durun" diye seslendi. Ayşe Düzkan'ı tanımadığını ancak 110 gündür cezaevinde tüm kadınlar için ayakta durduğunu ifade ederek teşekkür eden katılımcı, "Buradan cezaevinde yatan bütün kadınların ellerinden öpüyorum. Bu güne kadar ne yaptılarsa bence doğru yaptılar. Adalet yerini bulacak" dedi.

"İki senelik dayak yolculuğunda öldürülmeye çalıştım. Ayşe Hanımı tanımıyorum. 32 sene önce de burada değildim. 28 yaşındayım ama bugün buradayım. 110 gündür ayakta, orada bizi temsil ettiği için kendisine teşekkür ediyorum. Bu bir kanunsuzluk. Buradan tüm kadınlara sesleniyorum; korku hepimiz için aynı, can herkese tatlı. Lütfen ayaklarınızın üzerinde durun. Gerekirse limon satın. Birileri sizi öldürmeye çalışıyorsa lütfen bizlerden yardım isteyim. Devlet size yardım etmiyorsa bizler buradayız. Buradan cezaevinde yatan bütün kadınların ellerinden öpüyorum. Bu güne kadar ne yaptılarsa bence doğru yaptılar. Adalet yerini bulacak."


Kadınlar, 17 Mayıs Cuma günü sosyal medya eylemi yapmaya hazırlanıyor. Saat 21:00’de başlayacak eylemde #0517denBugüneYolArkadaşımAyşe hashtag’ini kullanılacak.