Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İstanbul Sözleşmesi’nin izlemesi için kurulan GREVIO adlı 9 kişilik komitenin üç üyesini kendisine yakın KADEM, AKDER ve KASAD-D olmasına karar verdi. Bakanlık tarafından usule itiraz ve önerileri dikkate alınmayan kadın ve LGBTİ örgütleri toplantıyı terketti.
77 bağımsız kadın ve LGBTİ örgütünün yer aldığı İstanbul Sözleşmesi Türkiye İzleme Platformu, “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam’ın Türkiye’nin sözleşmedeki imzasını geri çekmesine dair girişimlerde bulunduğu yönünde güçlü iddialar mevcuttur” diyerek önemli bir iddiayı da gündeme taşıdı.
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, “Aslında Aile Bakanı'nın koltuğuna oturduğu süreçten beri hiçbir kadın örgütü ile görüşmeyen sadece iktidar yanlısı örgütlerle işbirliği içinde olan ve şiddet konusunun çok önemli olmadığını kadın girişimciliğin desteklenmesinin önemsendiğini dile getiren bir profil çizmiş olması hepimizi tedirgin ettiği için süreci yakın takibe aldık” dedi.
İstanbul Sözleşmesi Türkiye İzleme Platformu'nun konuyla ilgili yaptığı yazıkı açıklama şöyle;
'Türkiye'nin sözleşmedeki imzasını geri çektiğine yönelik güçlü iddialar mevcut'
"Bağımsız kadın örgütlerinin mücadelesi ile Türkiye’nin ilk imzacısı olduğu ve çekincesiz kabul ettiği İstanbul Sözleşmesi 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girdi. İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddetin kadın erkek eşitsizliğinden kaynaklandığını açık şekilde ifade eden ve toplumsal cinsiyet temelli şiddeti ortadan kaldırmayı amaçlayan en güncel ve kapsamlı metindir. Unutmayalım ki Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam’ın Türkiye’nin sözleşmedeki imzasını geri çekmesine dair girişimlerde bulunduğu yönünde güçlü iddialar mevcuttur.
'Toplantıya katılımlar bakanlıkça engellenmeye çalışıldı'
Toplantıya katılacak örgütlerin örgüt başkanı tarafından imzalanmış kaşeli yetki belgelerini, vergi ve kütük numaralarını iletmeleri, yetki belgelerin ıslak imzalı aslını ve nüfus cüzdanlarını da yanlarında getirmeleri gibi pek çok bürokratik engel çıkartıldı. Platform üyeleri toplantıya katılacak temsilcilerinin adlarını bildirmelerine rağmen toplantı katılımları Bakanlık tarafından çeşitli bahanelerle engellenmeye çalışıldı.
Tüm bunlara karşın Platform üyesi olan örgütlerden İstanbul, Ankara, Muş, Antalya, Adana, Adıyaman, Mersin, Bursa, Edirne, Antep olmak üzere 10 ilden 33 örgüt toplantıya katılmak üzere Ankara’ya geldi. Bürokratik dayatmalara karşı çıkan Platform üyeleri konunun asıl muhatabının kendileri olduğunu söyleyerek toplantıya katılmayı başardı.
'Bakanlığın dayatması sözleşme hükümlerine aykırı'
Platform üyeleri, apar topar düzenlenen bu toplantıda da, Bakanlıkça dayatılan yöntemin Sözleşmedeki sivil toplum katılımı ile ilgili yükümlülükleri ihlal ettiğini, antidemokratik olduğunu, yıllardır şiddet alanında çalışan örgütlerin bu konunun ana muhatabı olduğunu, toplantıda seçim yapılmaması gerektiğini, yapılsa da meşru olmadığını, şeffaf ve katılımcı yeni bir yöntem belirlenmesi gerektiğini dile getirmesine rağmen bu eleştiriler dikkate alınmadı. Israrlı şekilde seçim dayatması yapıldı, oy kullanmak için kaşe, tüzel kişilik gerektiren belgeler istendi, sivil toplum olarak sadece derneklerin ve vakıfların kabul edileceği Bakanlık yetkililerince dile getirildi. Bunun üzerine tüm Platform üyeleri toplantıyı terk etti.
'Hükümetin tercih ettiği STK'lar seçildi'
Platform üyeleri toplantıyı terk ettikten sonra, kalan yaklaşık 25 kişilik grupla gerçekleştirilen kurmaca seçim ile Hükümet eliyle kurdurulmuş olan Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) ve Kadın Sağlıkçılar Dayanışma Derneği’nin (KASAD) yanı sıra Ayrımcılığa Karşı Kadın Derneği’nin (AKDER) “seçildiği” öğrenildi. 9 üyesinden 6’sının kamu temsilcisi olduğu böyle bir kurul kabul edilmeyeceği gibi kurula “seçilmiş” olan dernekler açısından da hükümetin tercihini önceden yaptığı açıktır. Bu süreç meşru değildir. Kadına yönelik şiddetle ilgili uluslararası bir sözleşmenin izlenmesinin kamunun ağırlıklı olduğu böyle bir kurula havale edilmesi kabul edilemez.
'Bu seçim yok hükmündedir'
Bakanlığın ortak hareket ettiği bu “STK”lar; Sözleşme’nin, kadına yönelik şiddet ile ilgili olarak alınacak önlemlerle “aile yapısına”; LGBTİ bireyler için getirilen ayrımcılık yasağının “toplum yapısına” zarar vermesini önlemek (!) üzere “seferberlik” ilan etmiş gruplardır. Bakanlık bünyesinde oluşturulan bu yeni “kurul” ise, İstanbul Sözleşmesi sürecinden, kadın ve LGBTİ örgütleri dışlayarak, bizzat sözleşmenin içeriğini çarpıtma ve uygulanmasını engellemek üzere oluşturulmuş bir kuruldur.
Türkiye’nin daha şimdiden Sözleşme’yi ihlal etmesi, ilerleyen süreçte de Sözleşme’nin uygulanmasında yeni ihlallerle karşı karşıya kalacağımızın kanıtıdır. İstanbul Sözleşmesi kadınların kazanımıdır ve mevcut hükümetin keyfi kararlarıyla uygulanamaz. Sözleşme’nin amaç ve içeriğine aykırı davranılmasına izin vermeyecek, Sözleşme’nin ana muhatapları olarak uygulanması için mücadele etmeye devam edeceğiz. Bağımsız kadın ve LGBTİ örgütlerinin sürece katılımının engellenmesi sadece İstanbul Sözleşmesi’nin değil, Avrupa Konseyi’nin Sivil Toplumun Karar Verme Süreçlerine Katılımıyla İlgili İyi Uygulama İlkeleri’nde de şart koşulan şeffaflık ve eşit katılım ilkelerinin ihlal edildiğini başta Avrupa Konseyi olmak üzere tüm ulusal ve uluslararası mekanizmalara taşıyacağımızı duyururuz.