1990 yılında kurulan Türkiye'nin ilk bağımsız kadın sığınmaevi Mor Çatı’nın ve 2007’de kurulan İstanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi kurucuları arasında olan, kadın hakları savunucusu, avukat Canan Arın, iktidarın İstanbul Sözleşmesi’nden çekilerek GREVİO’nun denetiminden kurtulduklarını, yapmaları gereken veri toplama meselesinden kurtulduklarını; kendi partileri içerisindeki çocuk istismarcısı olan tarikat şeyhlerine oy için taviz verdiklerini söyledi.
“İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının yürütmesinin durdurulması amacı ile açılan dâvâlara iş işten geçtikten sonra özel olarak bekletip ret kararı verdiklerini” söyleyen Arın, “Bu karar hukuka aykırı bir karar, nitekim iki üye aykırılığı belirterek muhalefet şerhi vermiş. Diyorlar ki; cumhurbaşkanı sıfatını taşıyan kişinin yani yürütme organının başının verdiği bir kararlar uluslararası bir sözleşmeden çekilemezsiniz. Uluslararası sözleşmeler kabul edildikleri yöntemlerle kaldırılabilirler. Bu çok doğru. İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırdılar ve aynı şeriatçı kesim 6284’ü saldırıyor. Hedefte şimdi Medeni Kanun var. Onu da dile getirmeye başladılar” ifadelerini kullandı.
"AKP’nin gitmesinin ardından birtakım yargıçlar hukukçu olduklarını hatırlayacaklar ama geçmiş olsun"
Cumhuriyet'ten Tuğba Özer'in haberine göre, Arın Türkiye’deki yargının durumunu şöyle değerlendirdi:
“Türkiye’de hukuk kalmadı, varmış gibi yapılıyor. Sadece benim bildiğim İstanbul Çağlayan Adliyesi’ndeki asliye ceza mahkemelerindeki davaların yüzde 90’ı Cumhurbaşkanına hakaret. Yani ağzınızı açtınız Cumhurbaşkanına hakaret. Son zamanlarda mesleğimi sorduklarında boş gezenin baş kalfası diyordum. Çünkü hukuk diye bir şey kalmadı. Baskının, düdüklü tencerede olduğu gibi en sonunda patlamaya yol açacağını fark etmiyorlar. AKP’nin gitmesinin ardından birtakım yargıçlar hukukçu olduklarını hatırlayacaklar. Ama geçmiş olsun.”
"Medeni Kanuna dokunmadan onu fiilen hükümsüzleştiriyorlar"
Arın, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın son zamanlarda öne çıkan açıklamalarının ardından başlayan laiklik tartışmasına ilişkin olarak şu görüşlerini ifade etti:
“Yargının açılışında Diyanet İşleri başkanının ne işi var? Diyanet İşleri başkanı Papa ile yarışıyor. Yarın onun da parmaklarında dünya kadar yüzükler görebiliriz. Diyanet İşleri başkanının görevleri yasa ile belirlenmiştir ve o yasa sürekli olarak ihlâl edilmektedir. Diyanet İşleri başkanı her konuda fetva vermeye yetkili şeyhülislâm değildir, Türkiye Cumhuriyeti de Suudi Arabistan veya herhangi bir İslam devleti değildir. Laik bir Cumhuriyettir. Dolayısı ile herkesin sınırlarını bilmesi gerekir. Türkiye hala laik bir ülke ama AKP’nin şöyle bir politikası var; ya yasaları tamamen değiştiriyor ya da kendi bildiğini okuyor. Örneğin Medeni Kanun’da evlenme yaşı 17’dir. Ancak bakıyorsunuz 13 yaşında bir çocuk gebe kalmış! Açıkça çocuğu cinsel istismardır bu. Dâvâ açıyorsunuz, Mecliste bunların evlilik olduğu, dâvâların düşürülmesi ve bir kereye mahsus af çıkartılması yolunda dilekçe veriliyor. Medeni Kanuna dokunmadan onu fiilen hükümsüzleştiriyorlar.”
"Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan milyonlarca kadının Taliban ile aralarında hiçbir görüş birliği yoktur, olamaz"
Öte yandan Cumhurbaşkanı ve AKP genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Taliban açıklamasını hatırlatan Arın, “Cumhurbaşkanı Taliban’la arasında görüş ayrılığı olmadığını ifade etti. Biz de Taliban’la onun arasında bir görüş ayrılığı olmadığını biliyoruz ama Türkiye Cumhuriyeti yasalarının ve Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan milyonlarca kadının Taliban ile aralarında hiçbir görüş birliği yoktur, olamaz” diye konuştu.