Kültür-Sanat

Julide Kural: Artık barış, müzakere, demokrasi dediğinde, muhalefet yaptığında teröristsin

“Çok tehlikeli görüyorum!”

28 Kasım 2016 02:47

Kapatılan Özgür Gündem gazetesinin bir günlük 'nöbetçi genel yayın yönetmenliği'ni yaptığı için hâkim karşısına çıkan Julide Kural barış ve demokrasi diyenlerin, Kürt diyenlerin 'terörist' olarak damgalandığını söyledi. Kural, “Toplum her bir farklı söylemde, her bir muhalif duruşta, bir tek insanın fikrinin dışında bir şey söylendiğinde terörle eşdeğer haline geldi ve ben bunu çok tehlikeli görüyorum” dedi.

DUVAR’dan Gülşen İşeri’ye konuşan Kural’ın açıklamlarından bir kısım şöyle:

Brecht’in bir sözü vardır “Açlık insan ahlakını yedirir” diye… Böyle bir süreçten mi geçiyoruz?

Öyle… Haksızlıkta yapmak istemiyorum herkesi aynı potaya koyarak. Üretim içinde olan arkadaşlardan biliyorum, kimisi şaşkın, örgütlü mücadeleyi tanımıyor, yalnız ve kimsesiz hissediyor; gelecekte yaptığı şeylerden çok pişman olacağını bildiğim insanlarda gözlemliyorum. Evine kendini hapsederek yaşamaya çalışıyor. İçinde çelişkiler yokmuş gibi davranarak, ben bu konuları konuşmuyorum diyerek… Bir süre sonra verilecek karar şudur; ya bendensin ya da teröristsin, bu kavram böyle bir hal aldı. Toplumda ilk büyük darbeyi kavramlara yaptılar.

Nasıl?

Barış dediğimiz zaman artık teröristsin, demokrasi dendiğinde, müzakere dendiğinde vs… Her muhalefet yaptığın zaman teröristsin. Toplum her bir farklı söylemde, her bir muhalif duruşta, bir tek insanın fikrinin dışında bir şey söylendiğinde terörle eşdeğer haline geldi ve ben bunu çok tehlikeli görüyorum!

Bu kavramlara zaman içinde alıştırıldık öyle değil mi?

Belli kavramları öyle bir hale getirdiler ki, normalleştirdiler. Yüzümüze karşı, hiç utanmayarak, yalan söyleyerek, yalan söylemenin kendisi de normal hale geldi. Değerler sistemi sarsıldı, eskiden de çok kötü dönemler yaşadık ama kişi yalan söylediği zaman, hırsızlık yaptığında, yolsuzluk yaptığında utanılacak bir şeydi… Artık konuşmanın bile anlamı yok… Tek bir şey var; tek adam var, ya bu adama biat edeceksin ya da teröristsin…

En büyük korkunuz ne?

En büyük korkum, insanların benim gözümde alçalması. Bizim ülkemizde sanat üreten insanlar Kemalist ideolojinin etkisiyle toplumdan koparıldılar. Bunların dışında tabii ki başka arkadaşlarımız da var ama azınlıkta. Sanatçı görünür olduğu için bu görünürlükte net tavır alan çok az insan var. Şunu da ifade etmek isterim: Bu ülkeyi çok seven biriyim. Yurtdışında yaşamak için çok fazla olanaklarım da oldu ama ben bu ülkenin dilini konuşuyorum, ben bu ülkeyi seviyorum. Bu kadar hızla düşmanlaşan, bir birini yok etmeye çalışan faşist bütün uygulamaları görüyorum ve çok üzülüyorum. Bu ülkede yaşayan bir kadınım, ömrüm boyunca insanları anlamaya, dönüştürmeye çalışmış biriyim. Gerçekten üzgünüm…

Siz tavrınızı her yerde belli eden sanatçılardan oldunuz…

Ben sosyalist olarak tanımlıyorum kendimi. ‘Martı’ oyununa gelen aynı fikirde değildir ama beni izliyor, seyircinin bana karşı yargısı oluyor… O yüzden de sanatçılar ideolojik olarak nerede durduğunu tarif etmez.

Bu durum anlaşılır değil mi sizce? İş kaybetme korkusu, tutunamama vs…

Devletin sunduğu ideolojik yapılanma içinde büyümüş kuşaklarda Kürt dediğin zaman terörist algısı ortaya çıkıyor. Bu dönemde de toprağın üzerinde sulanarak bu algının iyice çıkmasını sağlıyorlar. Görünür olanların üzerinde de tehdit var. Şu günlerde her şey olabilir… Bir parça Kürt sorununu anlamak, kavramak isteyen sanatçı arkadaşlar da tehdit ediliyor… Benim açımdan ne kadar tehdit edilirsem edileyim, inancım konusunda doğru bir yerde durmaya çalışırım, çok zor bir zemin şuanda biliyorum. Bu ülke bizimse sorunlar da bizim!

Bu sorunlarla baş etme yöntemi nasıl olacak peki?

Mesele şu; her zaman yöntemler aynı oluyor, aktörler değişiyor. Şiddet sadece şiddeti üretiyor, şiddet başka bir şeye dönüşmüyor. O yüzden biz de hep birlikte ortak yaşamayı becerebilmek için aynı olmak zorunda değiliz, hepimiz aynı düşünmek zorunda da değiliz. Hepimiz bir başımıza tekiz ama bir bütünüz. Bir arada yaşama kurallarını birlikte oluşturmalıyız. Bunu da birbirimizin farklılığına saygı duyarak yapabiliriz. Demokrasi de bundan farklı bir şey değil. Ama bunun için de önce basın özgürlüğünün olması lazım, kanallar kapatılıyor, gazeteler kapatılıyor…

Yurttaş olarak haber alma hakkımı savunuyorum, benim haber alma hakkım var ve tek bir insanın sözüyle bütün yapıların belirlendiği ülkede yaşamayı, böyle bir hayatı reddediyorum. Benim gibi düşünmeyen çok arkadaşım var, aynı fikirde değiliz ama sahnede birlikte üretebiliyoruz…

Söyleşinin tamamını okumak için tıklayın.