Magazin

Jessica Alba: İstanbul'da terör saldırısı olduğunda oradaki harika insanları hatırladım

"Vücuduna nasıl bakarsan sağlığın o yönde etkilenir. Seçimlerimiz her şey yani"

22 Mayıs 2016 12:58

ABD'li aktris Jessica Alba, "İstanbul’a bayılıyorum, her seferinde söylerim. Her seferinde inanılmaz güzel vakit geçirdiğim bir şehir İstanbul...Tarihi çok zengin, farklı insanlarla ve kültürlerle buluşabiliyorsunuz her an. İnsanlar İstanbul’u bu güzellikleriyle konuşmalı. Terör olayları gerçekleştiğinde çok etkilendiğimi söylemeliyim" diye konuştu. Habertürk'ten Aysun Öz'e konuşan Jessica Alba, "Hangi ülke ya da şehir olduğu elbette durumun, terörün ne kadar korkunç olduğunu değiştirmez. Haberi alır almaz da zengin kültürü, harika insanlarını hatırladım ve etkilendim" dedi.

Aysun Öz'ün Jessica Alba'yla yaptığı söyleşinin bir kısmı şöyle:

-Çok şanslısın, tam bir dünya insanısın. Annen Catherine, Danimarka, Fransız-Kanada kökenli, baban Mark Alba ise Meksika kökenli California’lı. Genleri, 3 farklı kıtadan, 5 farklı milliyetten gelen bir Amerikalısın.

Şanslıyım doğru, mesela güneşte kolay kolay yanmıyorum. (Gülüyor.) Genlerime minnettarım.

-Bazıları çıkış yaptığın ‘Dark Angel’a seçilmende bu genlerin etkisinin olduğunu söylüyor. Sen ne diyorsun?

Gençlik yıllarımdı tabii. Hiç unutmam, o rol için 2 bin kişi arasından seçildim. Her çeşit insan gelmişti mülakata. Çünkü rol için tam olarak ne aradıklarını bilmiyorduk. Seçilen ben oldum. Ama hâlâ bilmem ardındaki sırrı. Kafalarındaki karaktere en yakın bendim herhalde. İşte orada gen makyajım devreye girmiş olabilir.

-‘Dark Angel’ günlerinde sana karşı bir takım önyargılı insanlarla karşılaştığını söylemiştin. O günlerden bu yana ne değişti? Kendini rahatlamış hissediyor musun?

Evet. Çevreden eleştiriler hep var oldu. Üzerinden yıllar geçti ama daha rahatlamış olmalıyım elbette... (Gülüyor.)

-Ne zaman yeniden beyazperdede izleyeceğiz seni?

Jason Statham’la olan ‘Mechanic: Resurrection’ aksiyon filmimiz sanırım yaza doğru geliyor. Belki de sonbaharda emin değilim.

-Türkiye’deki hayranların sabırsızlıkla bekliyor. Son yıllarda George Clooney, Charlize Theron, Jennifer Lawrence gibi ünlülerin de tepki gösterdiği Hollywood’un kadın-erkek arasındaki ödeme adaletsizliğinden sen de şikâyetçi misin?

Aslında durum her zaman böyle değil miydi? Sadece Hollywood’da olan bir mevzu değil. Bakarsanız her sektörde durum aynı. Ne yazık ki kadınlar eşit haklara sahip değil, eşitliğin olduğuna inanmıyorum! Ama değişim başladı, milenyum jenerasyonu için durum daha da iyiye gidecek umarım.

-Dünyayı kadınların kurtaracağını düşünüyorum. Sen ne dersin?

Kadınları eğitirsek, onlara şans verirsek evet neden olmasın...Öğrendiklerini, biriktirdiklerini ailesine ve toplumuna aktaracak kadın neticede... Bana göre muhteşem bir yatırım. Kesinlikle dünyayı değiştirebiliriz. Ayağa kalkmak için gün bizim günümüz.

-Kadınlara eşit fırsat tanınsa alacaklar başlarını gidecekler ama benim ülkemde ve dünyada kocaman bir erkek problemi var. Kadına karşı şiddet günümüzün önemli meselelerinden. Nasıl önlenebilir sence?

Her şeyden önce merhametle, farkındalık yaratmakla gidişatı değiştirebiliriz. Kapalı kapılar ardında neler yaşanıyor bilmiyoruz. Şiddetin doğru olmadığını söyleyecek güçte olmamız, kültürel yapıda değişim yapmamız lazım. Dijital çağda yaşıyoruz, dünyanın her yeriyle hiçbir zaman olmadığı kadar iletişim içerisindeyiz ki bu durumu değiştirmek için büyük şans.

-İstanbul’daki terör saldırılarından sonra sosyal medya hesabından paylaşımda bulundun. Türkleri bir kez daha etkilediğini söylemeliyim. Neydi tweet atmak istemendeki sebep?

İstanbul’a bayılıyorum, her seferinde söylerim. Her seferinde inanılmaz güzel vakit geçirdiğim bir şehir İstanbul...Tarihi çok zengin, farklı insanlarla ve kültürlerle buluşabiliyorsunuz her an. İnsanlar İstanbul’u bu güzellikleriyle konuşmalı. Terör olayları gerçekleştiğinde çok etkilendiğimi söylemeliyim. Hangi ülke ya da şehir olduğu elbette durumun, terörün ne kadar korkunç olduğunu değiştirmez. Haberi alır almaz da zengin kültürü, harika insanlarını hatırladım ve etkilendim.

-İstanbul’a birçok kez geldin neler keşfettin?

Muhteşem yemeklerini! Saraylarını, camiilerini görmek için tura çıktım. Sokaktaki ufak dükkânlar muhteşem... Zihin açan, farklı şeyleri deneyimleme fırsatı veren, içine çeken bir yer İstanbul. Hiç unutmuyorum, bir balık restoranındaydık. Nehre yakın zannedersem...

-Boğaz...

Evet. Ne kadar romantikti, güzeldi. Çok çok özel bir yer şehriniz.

-Alerjiyle, astımla ve çeşitli rahatsızlıklarla boğuştuğun bir çocukluk geçirdin. Nasıl ders çıkardın tüm bunlardan?

Vücuduna nasıl bakarsan sağlığın o yönde etkilenir. Seçimlerimiz her şey yani. Büyüdükçe kendimi eğittim bu konuda.

-Hayatındaki en büyük değişim neydi fark yaratmanı sağlayan?

Sosyal meselelere hep duyarlı oldum, eşitliğe kendimi adadığımı söyleyebilirim. İnsan haklarına, özellikle de çocuklarla ilgili sağlık sisteminden eğitime kadar her türlü soruna karşı hassasım. Hep aktif olmayı tercih ettim. Daha sonra profesyonel olarak, insanların daha iyi yaşamaları için mücadele etmek istedim. Bu bir misyon benim için, kâr beklentim yok.

-Sosyal meselelerle ilgili pek çok girişimin var. James Cameron’ın küresel ısınma belgeselinin bir parçasıydın. Oscar töreninde Leonardo DiCaprio da aynı meseleye dikkat çekmişti. Bu konuyla ilgili başka projelerin var mı?

Dikkat çekmek için ne gerekirse yapılmalı, bu gerçek bir sorun hiç şüphesiz. Koşulları iyileştirmek için herkes üstüne düşeni yapmalı. Dünyanın üzerinde yaşıyoruz, başka alternatifimiz mi var? Kaçamadığımız bir gerçek küresel ısınma. Hayatta kalmak için sorumlu ve bilinçli hareket etmeliyiz. Özellikle doğal kaynaklara ve fabrika atıklarına dikkat etmeli. Umarım gezegenimizde barış ve düzen içerisinde daha uzun ve mutlu yaşayabiliriz.

Habertürk'te yayımlanan söyleşinin tamamını okumak için tıklayın